Sur, Cizre, Silopi ve bir çok ilçe merkezinde PKK’lı teröristler güvenlik güçlerine karşı keskin nişancı ve döşediği patlayıcılarla ölüm yağdırıyor. Terörist unsurlar yaklaşık iki aydır bazı ilçe merkezlerinde silahı, cephanesi, patlayıcısı, kazdığı hendek ve kurduğu barikatlarıyla güvenlik güçlerine karşı direniyor.
Teröristler yerleştikleri evlerden, eştikleri tünellerden, kazdıkları hendeklerden, döşedikleri patlayıcılardan ve taşıdıkları suikast silahlarından dolayı vatan evlatları şehit ve gazi olmaktadır.
Al bayraklara sarılı Mehmetçiklerin şehit olmasına süreç yüzünden zamanında gerekli tedbirleri almayarak neden olanlardan hesap sorulmalıdır!
Kurtarılmış bölge ideolojisinin yaygın olduğu 12 Eylül öncesi dönemlerde bile bu kadar süre hiçbir örgüt güvenlik güçlerini meşgul edememişti.
Stratejik kör bir iktidar!
İktidar, teröristlerin bütün bu silah ve mühimmatı kentlere nasıl taşıdığı, yerleştirdiği ve organize ettiğini, adeta üzerinde durulmaya değmez bir ayrıntı olarak nitelendiriliyor. İktidarın tepesindekiler ‘PKK’nın çözüm sürecini silah stoklama süreci olarak değerlendirdi’ diyor ve geçiyor.
PKK’lı teröristler çözüm süreci boyunca Sur, Cizre, Silopi gibi yerlerde fiilen ayrı bir yönetim kurduklarını ilan etmişlerdi. AKP iktidarı çözüm süreci bağlamında bu hain yapıya müdahale ettirmemiştir. Ne zaman ki terör örgütü çözüm süreciyle inşa ettiği fiili yapıları resmen özerk ve öz yönetim adı altında ilan etti, o zaman AKP iktidarı terörle mücadele başlattı.
Kimse dönüp de teröristler bu ülkenin evlatlarına suikast hazırlarken, mahkemeler kurup yargılamalar yaparken, vergi toplarken siz neden görevinizi yapmadınız? Sorusunu sormuyor!
İktidar yetkilileri kendi sorumluluklarını bir kenara bırakarak terör örgütünün ‘çözüm sürecini istismar etti’ diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.
Devlet tanımayan, insanlık ve ahlak dışı barbar bir örgütün adına çözüm denilen süreci istismar edeceğini düşünemeyecek kadar gafil olanlara bu ülkenin yönetimi teslim edilemez.
İktidar yetkilileri aynı şeyi Ergenekon, Balyoz vb. davalar için de ifade ediyor. Bir zamanlar “savcısıyız” dedikleri davalara ya da “ne istediniz de vermedik” diye itiraf ettikleri bir gurubun TSK’ya ve kendilerine komplo kurmakla suçluyorlar.
Yalnızca bu açıklamaları bile AKP iktidarının her önüne gelen tarafından kullanılan, kandırılan, aldatılan ve istismar edilen stratejik kör bir zihniyete sahip olduğunu göstermektedir.
İtiraf üstüne itiraflar!
Çözüm denilen gafiller sürecinde her şey milletin gözü önünde oldu. Teröristler kentlere sızıp, örgütlenip, silah yığarken iktidar olanı biteni yalnızca seyretmiştir. PKK’ya bu süreçte nasıl müsamaha ve müsaade edildiğini AKP yetkilileri sonunda birer birer itiraf etmektedirler.
AKP’nin eski kudret elitlerinden Hüseyin Çelik, “Çözüme Giden Yolu bozmamak adına ve tamamıyla iyi niyetle, valiler, kaymakamlar, savcılar, hâkimler, polis, asker, jandarma ve korucular, PKK’nın yapıp ettikleri karşısında öyle ki elleri kolları ilişkili sabrın hudutlarını zorlayarak beklediler” itirafı geldi.
Teröristlere operasyon yetkisi askerden alınıp valilere verilmesinden sonra TSK, sadece 2014’te bugün terör eylemlerinin yaşandığı kentlerden 290 civarında müdahale talebinin yalnız sekizine valilikler izin verdi. Operasyon izni verilen olayların terör örgütüne ağır darbe indirecek türden değildi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Çözüm Süreci sürerken “Hangi iş adamının hangi mezarlık görüntüsü altındaki yerlere götürülüp işkence edildiğini, hangi iş adamlarından hangi haraçların alındığını, Kandil’e kimlerin götürülüp nasıl baskılar altında inletildiğini biz biliyoruz”.
AKP iktidarı “çözüm süreci”yle yalnız kendisini değil Türkiye’yi de oyuna getirmiştir. Çözüm süreci boyunca atılan bölücülük tohumlarının, örgütlenen yapıların, verilen umutların bedelini Türkiye daha uzun yıllar ödemeye devam edecektir.
Vatana ve millete ihanete dönüşen çözüm sürecinin faillerinden hesap sorulmalıdır!