Şükrü Sina Gürel’den Hükümete Dış Politika Dersi

Şükrü Sina Gürel'den Hükümete Dış Politika Dersi

Eski Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel dış politikada yaşananları değerlendirdi. Suriye, Azerbaycan, Doğu Akdeniz ve Pasifik’te yaşanan gerilime dair birçok konuda Zafer Partisi’nin görüşlerini açıkladı.

Mehmet Harun Yüksel / Ankara

Şükrü Sina Gürel’in basın açıklamasından satır başları.

Zafer Partisi olarak önemli konularda Türk halkını bilgilendirmek sözde muhalefeti ve iktidarı uyarmak içinden elimizden geleni yapıyoruz. Bugün de konumuz: Dış politika

Dış politikada önemli gelişmeler oluyor. Asıl değinmek istediğim nokta yarınki Soçi toplantısı. Toplantı daha önce Moskova’da yapılacak ve Soçi’ye alındı. Soçi’ye alınmasının belki sembolik bir anlamı var; 17 Eylül 2018’de Soçi Anlaşması yapılmıştı. Bu anlaşma gerektiği gibi uygulanamadı.

Şimdi toplantının Moskova’dan Soçi’e alınması 2018 Soçi anlaşmasının hatırlatılması içindir. Uygun da olmuştur.

2018’de ne olmuştu? 15-20km askersiz böle oluşturulacaktı. Ağır silah olmayacaktı. Türk ve Rus birlikler devriye gezecekti. Buradaki terörist gruplar silahsızlandırılıp bölgeden çıkarılacaktı.

Bunlar gerçekleşmedi. Bölgede ciddi bir düzensizlik hakim oldu. Maalesef bir Rus saldırısı ile şehitler verdik.

Bütün süre içerisinde Türkiye şöyle bir izlenim verdi: Bölgede üslenmiş bulunan El Kaide uzantısı Tahrir El Şam, El Nusra gibi cihatçı terör örgütlerini himaye eder bir görüntü verdik.

Bölgenin çeşitli yerlerinden gelmiş bulunan cihatçı teröristler sivil halkın içine karışmış bulunuyorlar.

Zafer Partisi olarak öngördüğümüz şuydu: Özellikle Ümit Özdağ da basına açıklamıştı; benim başkanlığımda bir heyet Suriye’de en üst düzeyde görüşmeler yaparak Suriyeli sığınmacıların geri gönderilmesi için ilk görüşmeleri başlatacaktı.

Biz, Suriye yönetiminden randevu istedikten sonra haber aldık ki Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de Suriye ile görüşmelere başlamış. Suriye basını hem bu görüşmelerle ilgili bilgileri verdi. Bizim basınımıza değil ama Suriye basınına sızdı.

Kendi girişimimizi bir kenarda tutup devletimizin ön alması için bu fırsatı dışişleri bakanlığına bırakmak için kendimizi geri çekmeyi bir görev bildik.

Belarus’ta yapılan görüşmelerde neler konuşulduğu konusunda duyumlarmız var.

Galiba şu söyleniyor: Suriye’nin isteği bölgedeki sivillere birkaç tahliye yolu, güneye doğru yani kendi topraklarına doğru… Burada teröristlere karşı operasyon başlatmak istiyor.

İktidarın tereddütleri bize şunu gösteriyor; ya bu iktidar terör gruplarını himaye etmekten vazgeçmiyor ya da bu grupların Türkiye’deki muhtemel terör saldırılarından çekiniyor.

2011’den beri Erdoğan – Davutoğlu ikilisi hatta buna Abdullah Gül’ü de katmak gerekiyor. Bu üçlü Suriye’de terörist cihatçı gruplarla iç içe büyük bir bata sürüklemiştir.

 

İktidara biz bu Suriye batağından çıkmanın reçetesini sunuyoruz.

 

  • Yarınki Soçi toplantısında 2018 Soçi anlaşması genişletilerek ve somutlaştırılmalıdır. İçişleri Bakanı Soylu da şimdiye kadar sızan teröristlere karşı gerekli önlemleri almalıdır. Bunların Türkiye’ye sızmış bulunması Suriye konusunda Türkiye’nin elini kolunu bağlayan unsur olmaktan çıkmalıdır

 

  • İhvancılığı ve BOP başkanlığı bir kenara bırakılıp en üst düzeyde ilişki kurulmalıdır. Bu yapılmıyorsa ya iktidarın iktidarsızlığından oluyor ya da iktidarın tamamen yanlış şartlanmasından kişisel hesabından.

 

  • Suriye’nin toprak bütünlüğüne sahip çıktığını göstermemiz ve buna göre adımlar atmamız gerekiyor. Bizim denetimimiz altında bulunan bölgelerde süreç izlenerek Suriye’nin denetimine bırakılmalıdır.

 

  • Esat yönetiminin maalesef PYD/PKK ile Şam’da görüşmeler yaptığını duyuyoruz. Bu belki de Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin yanlış politikalarından kaynaklanan bir gelişme oluyor. Şam hükümeti ile ilişkilerimi sağlamlaştırdıktan sonra PYD/PKK muhatap almaktan vazgeçmesini sağlamamız gerekiyor.

 

  • Yalnız Fırat’ın batısında değil doğusunda da Suriye, İran ve Rusya ile işbirliği yaparak PYD/PKK ve onu himaye eden ABD unsurlarının karşı bir ortak mücadele ile Suriye’den çıkartılmasını ve etkisizleştirilmesini sağlamak gerekiyor

Yarınki toplantıda bu tür sonuçlar alınmazsa Suriye konusunda çıkmazımız devam edecektir.

 

PYD/PKK Suriye’de etnik temizlik gerçekleşirmiş ve bunları Türkiye’ye itmiştir. Bizdeki sığınmacı sorunun özü de burada yatmaktadır.

Suriyeli sığınmacıların geldikleri yerlere yeniden yerleştirilmelidir. Burada etnik temizlik gerçekleştiren ABD’nin desteği ile hakimiyet kurmak iddiasında olan PYD/PKK unsurlarının buradan temizlenmesi gerekir.

Yeniden sağlam bir şekilde Suriye’deki varlığımızı olmadık birtakım temellere değil 1998  Adana mutabakatına dayandırarak mutlaka Suriye hükümeti ile teröre karşı işbirliği içine girmemiz gerekir.

Bunları yapmamız durumunda Türkiye’nin Suriye batağından çıkması ve bölgedeki istikrara hizmet etmesi mümkün olacaktır.

 

Doğu Akdeniz konusu

Türkiye’nin araştırma gemisi Doğu Akdeniz’de yeniden araştırmalara başlamak üzere. AB ve Yunanistan’dan tepkiler geliyor.

Yunanistan’ının Doğu Akdeniz’de ne işi vardır ne de hakkı vardır. Böyle bir şey yoktur. Yunanistan ile Doğu Akdeniz konusunu ele almak uluslararası hukuku hiçe saymak demektir.  

Yunanistan’ın işi olmayınca sadece Kıbrıs Rum yönetimi dolayısıyla AB melese ile ilgilenebilir. O da bizim tanımadığımız bir yönetim olduğu için bizi çok fazla ilgilendirmez.

AB ve Yunanistan bizim araştırmalarımıza engel olmak çabasına girerse bu korsanlıktan farklı olmayacaktır. Bu şekilde nitelendirilip gerekli cevap verilmelidir.

Yunanistan’ın bugünlerde işlediği insanlık suçunu da görmezden gelmemeli. Yunanistan Ege’den giden sığınmacıların teknelerini, lastik botlarını batırarak burada bir insanlık suçu işlemektedir.

Yunanistan’a ve dünyaya şunu hatırlatmayız: Biz Türkler masum sığınmacıları değil emperyalizmin uşağı, saldırgan, istilacıları denize döktür bundan 100 yıl önce. Aradaki farkı da dünya da görsün

 

Azerbaycan Konusu

Azerbaycan da olanlar da ele alınmalıdır. Rusya federasyonu mutlaka Karabağ’da Ermeni terörist grupların giriştiği faaliyetleri engellemek konusunda Rusya’nın Azerbaycan hükümeti ile birlikte hareket etmesini istemelidir.

KKTC ile ilgili son not: KKTC bizim tanıdığımız bir devlettir. Başkası tanımasa da varlığı inkar edilemez bir devlettir. BM Barış Gücü şimdi yaptığı gibi KKTC’nin rızasını almadan varlığına devam ediyorsa KKTC ve Türkiye tarafından bir şekilde tepki gösterilecek bir durumdur. Çünkü  adada güvenliği sağlayan BM Barış Gücü değildir. Türk Silahlı Kuvvetleri orada güvenliği sağlamıştır.

 

Çin – ABD gerilimi

ABD, Avrupa’dan Ukrayna’dan sonra tahrikkar tavrını sündürmektedir. Dünya barışınıza hizmet etmez. Karşısında Çin gibi olgun davranan bir yönetim de bulamaz belki. Şimdi dünyadaki hegemonya denemesinin başarısızlığının faturasını tüm dünyaya çıkarma hakkı yoktur.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!