Eskiden devlet büyüklerini nükteli sözlerle eğlendiren şahsiyetten yoksun, evet efendimcilere dalkavuk denilirdi.
Onlar genellikle çıkar ve yarar sağlamak için sanal ve sahte hayranlık göstererek tepedekilerin gözlerine girerlerdi.
Halk oylaması yaklaşırken dalkavukluğun, yanaşmacılığın, banallığın ve sahteciliğin her türü sergileniyor.
Bu durum ülkede dalkavukluğun hem kurumsallaştığı hem de gelenek haline geldiğinin kanıtıdır.
Aradaki fark dünün saray dalkavuklarının bugünün siyasi ve sosyal dalkavukları haline gelmiş olmasıdır.
Şeyh uçmaz müridi uçurur!
Televizyonlar, gazeteler, STK’lar, kültür ve sanat adamları bir yere bakıyor, birilerinin gözüne girmek için yayın yapıyorlarsa;
İş adamları, sporcular, sanatçılar, şarkıcılar tepedekinin gözüne girmek ve gözünde kalmak için can atıyorsa;
Yargıçlar, din adamları, rektörler, kaymakamlar ona “evet” demek için cansiperane gayret gösteriyorsa:
Siyasetçiler “sana dokunmak ibadet”, ‘vasıfların Tanrısal’ diyorsa;
Stratejistler, “One Minute” dedi, Afrika’daki yüzyıllık kuru kuyular ağzına kadar suyla doldu” diyorsa;
Sıradan birileri “onu gösteren televizyonları yere koymak caiz değildir” diye irade beyan ediyorsa;
“Tek Adam” orada zaten vardır. Onu halk oylamasıyla aramaya da gerek yoktur.
TRT’nin demokrasiye ihaneti!
2954 sayılı TRT yasasının “Yayın Esasları” başlıklı 5. Maddesi şöyledir: “Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak.”
Yasaya rağmen TRT sadece “Evet” diyenler ve niçin “Evet” denilmesi gerektiğini anlatanlarla ağzına kadar doldurulmuş durumdadır.
TRT’nin kanallarında haber bültenleri tam anlamıyla tek yanlı propaganda yapan cihazlara dönmüştür.
TRT tek yanlı propagandada o kadar ileriye gidiyor ki müzik kanallarında bile “EVET” propagandası yapıyor.
TRT, körler sağırlar birbirini ağırlar programlarıyla ağzına kadar doldurulmuştur.
TRT bütçesinin % 86’sı doğrudan halktan toplanan paralardan oluşuyor.
Kamu hizmeti anlayışı ile tarafsız bir yayın yapılması için her ay TRT’ye para aktaran halkın tamamı “Evet” demiyor.
Evet diyenler kadar “Hayır” diyenler de var. Hayır diyenlerin parasıyla “Evet” propagandası yapılamaz.
Burası sözün bittiği yerdir.
Baskının somut kanıtları!
Fatih Belediyesi “Hayır” yazıları ve amblemleri olan araçları Eminönü’ne sokmaz. Buna karşın “Evet”lerle donatılmış AKP menşeili araçların Eminönün’de hem bahtı hem de önü açıktır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yapılan “Gelecek İçin Evet” programına damgasız ve mühürsüz ilanlarla üzerine vazifeymiş gibi ‘evet’ kampanyasını yürüten Türkiye Gençlik Kulübü Federasyonu’na kamuya ait EGO araçları kullandırılmıştır.
Bir Cumhuriyet Başsavcısı referanduma ilişkin Twitter hesabından “Sandıkta hayır diyecek olanlar PKK ile aynı muameleyi göze alıyorlar demektir. Küsmece yok” diyebilmiştir.
Ankara’da ‘Hayır’ bildirisi ve gazetesi dağıtmaya çıkan ‘Hayır’ kampanyası taraftarlarına polis ‘Hayır’ gazetelerini dağıtmalarının yasak olduğunu ‘Evet’ dağıtıyorsanız dağıtın ama ‘Hayır’ dağıtamazsınız” demiştir.
Bu gerçekler referandumun Baas taktikleriyle yapıldığının kanıtıdır.
Böyle bir referandumun sonuçlarının karşı kesim tarafından sindirilmesi mümkün değildir.
Baskı ve tehditle alınan sonuç tartışılacaktır!
Demokrasi “evet” deme özgürlüğü değildir. Aksine demokrasi, eşit şartlarda özgür ve serbestçe hayır ya da evet diyebilenlerin olduğu rejimin adıdır.
Şartların eşit olmadığı yerde sonuçların demokratikliğinin tartışılması kaçınılmazdır.
OHAL altında, baskıyla, yasakla, tek yanlı, acımasız propaganda ve uygulamalarla alınan sonuçların sindirilmesi mümkün değildir.
Yüzde elli bir ya da elli ikiyle alınan “Evet” sonucunu yüzde yüze kabul ettirmek sanıldığı kadar kolay değildir.
“Hayır” kampanyasını yürütenlere baskı yapanlar bunu iki kez düşünmek zorundadır!
Bizden uyarması!