Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr. Fikret Bayır yazdı.
Montrö Antlaşmasından çıkılmasının tartışıldığı günlerdi.
TBMM Başkanı ŞENTOP, Cumhurbaşkanı ERDOĞAN isterse, Montrö Boğazlar Sözleşmesinden çıkılabileceğini anlatıyordu.
İlginçtir, o günlerde bir de cübbeli sarıklı bir Amiral gündeme düştü. Makam aracı ve üniformasıyla bir tarikata gitmiş ve üniformasının üstüne cüppe giyip sarık takmıştı.
Bu olaylar üzerine, 104 emekli Amiral bir bildiri yayınladı.
Bildiride, Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmaması ve laiklik konusuna hassasiyet gösterilmesi vurgulanıyordu.
Bildiri üzerine, Hükümet cenahı bir bardak suda fırtınalar koparıyor ve darbe iması ile yalancı bir mağduriyet peşinde koşuyordu.
Konu yargıya taşındı.
Ancak o sırada en ilginç tepki Meral AKŞENER’den geldi.
Meral hanım, Montrö ve laiklik hassasiyetlerine vurgu yapan bildiriyi “ZEVZEKLİK” olarak niteledi.
Meral hanımı destekleyen Milliyetçi seçmen, “Zevzeklik” benzetmesini içine sindiremedi ama bu hatayı bir dil sürçmesi olarak geçiştirmeye çalıştı.
Aradan zaman geçti ve 20 Aralık 2022’de, dün, yargılama tamamlandı. Bildiriyi kaleme alan emekli Amirallerin tamamı beraat etti.
Meral hanım şimdi ne düşünüyor acaba?
Hâlâ Amirallerin “Zevzeklik” ettiğinde ısrarcı mı, yoksa özür dileyebilecek mi?
Veya Meral AKŞENER “zevzeklik” derken, aslında kendisi mi zevzeklik yapmıştı ya da Montrö ve laiklik konularında farklı düşüncelere mi sahipti?
Gelin, bunu biraz araştıralım!
Önce, 28 Şubat 2022 tarihine gidelim:
6’lı Masa “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” başlıklı bir bildiri yayınladı.
Bu bildirinin 31’nci sayfasında, Din ve Vicdan Özgürlüğü başlığı altında aynen şöyle bir bölüm yer alıyor: “… herkesin kendi kimliğiyle ve kendisi olarak, eşit şekilde toplumsal, kamusal ve siyasal yaşama katıldığı bir sistem inşa edilecektir…”
Dikkat edilirse, herkesin “kendi kimliği” ile “siyasal/kamusal yaşama” katılmasına vurgu yapılıyor.
“Kendi kimliği” ile ve “eşit” olarak derken ne denmek istenmektedir? Etnik veya mezhepsel kimlik mi anlatılmaktadır?
Böyle bir vurguya niçin ihtiyaç duyulmuştur?
Kimlik vurgusu ile 6’lı Masanın bir kısım ortaklarının gönlü mü alınmaya çalışılmıştır?
Bu soruların açık cevabını, Meral AKŞENER’in, 9 Aralık 2022 tarihinde, Ruşen Çakır ile yaptığı söyleşide bulmak mümkün.
Ruşen Çakır’ın HDP ve Kürt sorunu başlığı ile sorduğu soruya, Meral hanımın verdiği cevaptan bazı bölümler aynen şöyle:
– … hem HDP hem İYİ Parti, “kurumsal” olarak birbirine karşı “en dürüst davranan” iki parti. Birincisi bu…
– … Diyelim ki siz bir Kürt’sünüz. Ben iktidar olduğumda size, “ne istiyorsunuz?” diye soracağım. Ben bu konuyu çalışmış bir insanım…
– … Çift unsurluluk isteniyor mu istenmiyor mu?
– Yarın ayrı bir devlet isteniyor mu istenmiyor mu?
– Federasyon isteniyor mu istenmiyor mu?
– Abdullah Öcalan’ın fi tarihinde söylediği bir şey var: “Biz büyük hatalar yaptık” demişti. Bunlar bu ülkede konuşuluyor mu? Konuşulmuyor…
– … Türkiye’de “açılım süreçleri” yaşandı… Peki, Sayın ERDOĞAN o dönemi değerlendirebildi mi? Hayır, değerlendiremedi. Çünkü Sayın Erdoğan’ın bakış açısında kavramsal bir durum yoktur…
– … Ben Japon sistemine inanıyorum. Küçük küçük somut adımlarla çözeceksiniz…
Bu söyleşinin tam metnine ait köprüyü yazının altına koydum. Dilerseniz tamamını okuyabilirsiniz.
Meral hanım söyleşide ilk olarak, İYİ Partinin HDP ile “kurumsal” olarak birbirlerine “en dürüst” iki parti olduğunu söylüyor.
PKK’nın siyasi şubesi olmaktan öteye gidememiş, Kandil’in boyunduruğundan çıkamamış HDP ile dürüst olmak, Türk Milliyetçiliği görüntüsü altında siyaset yapan bir partiye ne kadar uyar?
Hanımefendi bilmez mi acaba, bu dürüstlükten insanın üstüne çamur değil, olsa olsa kan sıçrar.
Şehit kanı!
Sonra Meral hanım diyor ki; Kürtlere soracağız, çift unsurluluk, ayrı bir devlet, federasyon…
Hatta ERDOĞAN’ın “Açılım” sürecini eleştirip, kendilerinin Japon Usulü (bu usül her neyse), adım adım ilerleyeceklerini anlatıyor.
Oldu olacak, devletin tapusunu da verelim ve bu iş bitsin…
Türk Milliyetçiliği görüntüsüyle yapılan bu KÜRTÇÜLÜK siyaseti, İYİ Partiye oy kazandırır mı bilinmez ama “etnik yapı istismarı” üzerinden gidilen bu yolun adı açıkça BÖLÜCÜLÜKTÜR!
Görünen odur ki; Meral hanımın söz, düşünce ve yaklaşımları, artık ZEVZEKLİK sınırının ötesine geçmiş, “ulus devlet” ve “üniter devlet” yapımızı hedef almış durumdadır.
Meral hanım aslında bir tarih öğretmenidir ama tarihimizi de unutmuş görünüyor.
Hanımefendi! Devletimiz müzakere masasında, birilerinin imtiyaz vermesiyle, acımasıyla, Manda veya Himayeyle kurulmadı!
Mustafa Kemal Paşa ve Türk Milleti, bu devleti muharebe meydanlarında kan dökerek kurdular.
Siz üç beş fazla oy alacağım diyerek, masa kurup, emperyalizmin yerli taşeronlarıyla yeniden bir AÇILIM SÜRECİ başlatıp, müzakere edebileceğinizi mi zannediyorsunuz!
Vay sizin tarihçiliğinize…
Vay sizin Milliyetçiliğinize…