“Türk Milleti ve Türk Yurdu için kara toprağın bağrına düşen aziz şehitlerimizin hatırasına saygıyla…”
Türkiye Cumhuriyeti, Ankara’da “devlet mahallesi” denilen bir alanda kalbinden bombalandı.
Bu sadece basit bir bombalama olmayıp, üzerinde durulması gereken çok önemli bir olaydır.
Malumunuz devletimiz, “Siyasal İslamcı”lar tarafından kesintisiz olarak 14 yıldır yönetilmektedir.
Bu dönemde, devletimiz ve toplumumuz her ne kadar direnilse de, bir dönüşüm içine sokulmuştur. Devlet ve toplumumuzun kodları ile oynanmıştır.
Ancak, Türkiye’nin kalbi demek olan Ankara’nın bombalanması kökü maziye dayanan “Siyasal İslamcı” hareketin çöktüğünün alenen ilanı olmuştur.
Gelin bunların ata dedesi Ahmet Naim’in kim olduğuna ve ne dediklerine bakarak, bugün ne yapılmak istendiğine karar verelim.
Ahmet Naim, Barzan aşireti gibi bir Yahudi kürt aşireti olan Babanlara mensuptur. Bu aşiret 1806 (Abdurrahman Paşa) ve 1812 (Ahmet Paşa) yıllarında iki defa Osmanlı – Türk Devleti’ne karşı isyan etmiştir. Ahmet Naim, 1908’de Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’nin kurucuları arasındadır. Diğer kardeş Prof. Şükrü Baban’da kürtçüdür. Ancak dikkat çekici bir husus diğer kardeş Babanzade İsmail Hakkı’nın Türkçü oluşudur ki, bu görev dağılımı içeren, bir taktiktir! Böyle örnekler tarihimizde ve günümüzde çoktur.
Ayrıca kendisinin 33. derece mason olduğuna dair iddialar mevcuttur. 1934 yılında ölmüş ve mezarı Edirnekapı’da Mehmet Akif’in (!) yanında bulunmaktadır.
Bu Ahmet Naim, Osmanlı – Türk Devleti’nin çöküş yıllarından olan 1914’de, Müslüman Türk Milletinin aklını aynı bugünküler gibi karıştırmak ve çelmek üzere “İslam’da Da’va-yı Kavmiyet” adlı bir kitabı kaleme alır.
Bu kitap, çarpıtılmış içeriği ile o tarihten bu yana, Türk Milletinin milliyetçiliğinin ve de mensubiyet şuurunun gelişmesinin, aleyhinde kullanılır.
Prof. Dr. İsmail Yakıt’a göre, bu kitabın siyaseten yazılmış ve ideolojik bir kitap olduğu kabul edilmelidir.
Yakıt’ın, 2012 yılında yazdığı bir makalede belirttiği üzere, Ahmet Naim; ilmi yüksek bir şahsiyet değildir. Prof. Dr. İsmail Yakıt “Ahmet Naim, kavmiyetçiliği (yani Türklüğü) red konusunda, kendince bir çok ayet ve hadislere dayanır. Getirdiği bütün ayetler, birlik ve beraberliği telkin eden, Hz. Peygamber’e tabi olmayı öğütleyen, takvayı öne çıkaran ayetlerdir. Hadisler konusunda da hepsi “asabiyet”i ele alan, ona hangi hal ve şartlarda yasak getiren ve tanımlayan hadislerdir. Gerek ayet ve gerekse hadislerde, Ahmet Naim, bir ilim adamı olarak değil polemikçi gibi davranmıştır. Hatta tercümeler de ciddi hatalar da yapmıştır.” demektir.
Buna ben de bir ekleme yapayım. Kanaatimce polemikler ve tercüme hataları, Müslüman Türk Milletinin kafası karışsın diye kasden yapılmıştır. Bunda da çok başarılı olunduğu, Akp ve öncesinde Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan, Doğru Yol, Refah ve Fazillet gibi partilerin başa getirilişi ve yarattığı tahribatttan açıkça bellidir.
Ahmet Naim, 1914 yılında, Türklere hitaben, kendinize “Ey Türk” yerine “Ey Müslüman” diye hitap ediniz diyordu. Ergenekondan çıkış ile Hristiyanların paskalya yortuları arasında benzerlikler buluyordu. Yine Türk Milletine soruyor “Size tabi olan Türklüğü mü çok seveceksiniz yoksa İslamiyeti mi? İkisini de aynı derecede derseniz bu mümkün olmaz.” diyerek insanımızı elma ile armutun toplanması gibi yanlış bir tercihe zorluyordu. Gençliğe ise “Dinsiz gençliği imana getirmek için kavmiyet oltasını kullanmaya gerek yoktur. Çünkü kavmiyet zokası zehirlidir. “Türk” ünvanı altında bir gaye ayrılık fikri verir” diyor ve devamla ““Türkçüler”, “Türk ve Müslüman” ve devamla “Müslüman ve Türk” gibi ayrılık ve gayrılık hissi veren tabirlerden vazgeçmeli, tefrikaya sebebiyet veren davranışlardan sakınılmalıdır” diye ekliyordu.
“Türklük muhabbetiyle İslamlık sevgisini birleştirmek gibi hayali bizim havsalamız almıyor. Acaba dinimiz bu da’vayı açıktan açığa yasaklamış mıdır?” diye, Türklük ve İslamiyet birlikte olamazmış ve bu dinen yasakmış gibi bir izlenim uyandırıyordu. Bu düşünce, bugün Müslüman Türkleri, yanlış karşısında ezilen insanlar konumuna getirmiştir.
Türklük yasak ama Türk’e karşı düşmanlık, din kisvesi altında serbest! Bugün de öyle değil mi?
Ahmet Naim’in günümüzde benzerlerini Akp’li ağızlardan duyduğumuz bir cümlesi de çok dikkat çekicidir: “Tarihe açın bakın, Türk yurdu denilen devletlerin kurulması ve yaşatılmasında Türklerden çok, Türk olmayanların hizmeti, gayreti görülmemişmidir? Sadrazamların, kumandanların kaç tanesi Türktür?”. Aslında Ahmet Naim, “Türk Yurdu” yerine “İslam Yurdu” denilmesini de istemektedir.
Gördüğünüz gibi bir yahudi kürt aşireti olan Babanlardan Ahmet Naim’in, düşüncelerinden bazı örneklerdir bunlar… Ha Ahmet Naim ha Haçlı Dünyası’nın papazları! Türklüğe karşı yok aralarında bir fark…
Bu kitabın yazılmasındaki asıl amaç; o dönemde Türklerin milli bir harekete geçişinin din kisvesi ile önlenmesi ve Türklerin Anadolu’dan temizlenmeyi sessizce kabullenmelerinin istenmesidir. Bu kimin işine yarardı?
Günümüzde de Akp eli ile Ahmet Naim’in fikirleri hayata geçirilmeye ve Türk sözcüğü; anayasa’dan çıkarılmaya, tabelalar indirilmeye, andımız yasaklanmaya ve de Türkler 36 etnik parçaya bölünmeye çalışılmaktadır. Akp’nin İstanbul Milletvekili Aziz Babuşçu’nun 26.Ocak.2013’te söylediği “Akp iktidarından önce hepimiz Türk’tük” sözü aslında herşeyi toptan izah etmektedir.
Bunların amacı; “milliyetsiz” bir toplum yaratarak, koskoca Türk Milletini bir avuç etnikçiye ezdirmektir.
Türkiye’deki mücadele; Türk Milleti ile Türk Milletine düşman olanlarla işbirliği yapan “milliyetsiz soysuzlar” arasındadır.
Bu mücadeleden biz Türkler, nasıl 1923’te Mustafa Kemal Atatürk’le Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak galip çıkmışsak, bugünde günümüz düşmanlarını ve onların işbirlikçisi Ahmet Naimleri ezerek, bize emanet olan Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşatarak çıkacağız.
Bombalar bize vız gelir, tırıs gider!