Başbakan Erdoğan, 21 Mart’ta AKP Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada, şehit ve gazilerin ve ailelerinin haklarını düzenleyen yasada önemli iyileştirmeler yapıldığını açıkladı. Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı değişiklikler, konuyu bilmeyenler için ilk seferde yeterli gibi görünse de gün içinde şehit yakınları ve gazilerin televizyon ve radyolara yaptıkları açıklamalardan bu hassas kesimi tatmin etmekten çok uzak olduğu görüldü. Şehit yakınları ve gaziler yaptıkları açıklamalarda hükümetten taleplerinin büyük bir bölümünün gerçekleşmediğini anlattılar. Önümüzdeki günlerde bu konu çok tartışılacağa benziyor.
Öte yandan yasada yapılan düzenleme ile PKK tarafından öldürülen siviller de bundan sonra şehit kabul edilecek. Hükümetin attığı bu adım doğru bir adımdır. PKK tarafından yapılan toplu katliamları anlattığım “Pusu ve Katliamların Kronolojisi” (2009) adlı kitabı yazarken, PKK’nın kendisine direnen insanları nasıl katlettiğini gördüm ve yazdım. 2.434 insanımızın ismini teker teker nasıl katledildiklerini yazarken, gördüm ki bu insanlar “yurttaşlık görevlerini” yerine getirirken ve getirdikleri için katledilmişlerdir. Bunun üzerine şu cümleyi yazmıştım: “Bu kitabı yazmak beni çok rahatsız etti. Zaman zaman kitaba ismimi koymamayı, hatta başkasının ismiyle yayınlamayı dahi düşündüm. Öte yandan şimdi ıssız köylerinin ıssız mezarlarında yatan PKK tarafından katledilen yurttaşlarımıza karşı bir görev yerine getirmenin, onları ölümün pençesinden ‘sivil şehitlik’ mertebesine bir millet olarak anarak çıkarmanın gerektiğine de inandığım için ısrarla yazmaya devam ettim… Onlar yurttaşlık görevini yerine getirirken, PKK tarafından yaşam haklarından mahrum kılınmış milli şehitlerimizdir.” (s.12-13) PKK tarafından katledilen yurttaşlarımız sonunda hak ettikleri şehitlik mertebesine devlet onaylı olarak kavuşmuşlardır.
Bunlar olurken dünkü Taraf gazetesinde çıkan bir habere göre hükümet bundan sonra PKK ve Öcalan’ı müzakerelerde muhatap olarak almayacakmış. Müzakere muhatabı olarak sadece BDP seçilecekmiş. Yıllarca, müzakereye karşı olduğumu fakat müzakere yapılacak ise bunun muhatabının ancak İngiltere’de olduğu gibi Meclis içinden olabileceğini savunmuş bir kişi olarak AKP Hükümetinin boşa harcanan yıllardan sonra bu noktaya gelmesine ne diyelim? Ancak “BDP bizim muhatabımız” demekle iş bitmeyecektir. Öncelikle bunu BDP’nin (tabii ki Öcalan ve PKK’nın da) kabul etmesi gerekmektedir. Öcalan ve PKK, BDP’nin muhatap kabul edilmesini karşı çıkarlar ise hiç telaşa gerek yok. Öcalan’a tam tecrit uygulanmaya devam edilmeli, PKK ise ağır bir askeri baskı ile ezilmelidir. Sonunda Öcalan ve PKK, “BDP’yi lütfen muhatap alın” noktasına gelmelidir. Aksi şekilde başlayacak bir müzakerede AKP ve ne yazık ki Türkiye masaya mağlup oturacaktır.
AKP Hükümeti BDP ile müzakerelerin başlaması için PKK’nın bütün terör eylemlerinin durmasını şart koşmalıdır. Aksi takdirde en ufak bir adımın atılmayacağını ortaya açık bir şekilde koymalıdır. Tarafların eşit olamayacağı, görüşmeler sonunda protokol imzalanmayacağı, muhalefet partilerinin onayı olmadan varılan uzlaşmanın yaşama geçirilmeyeceği, hükümet tarafından açık bir şekilde sürecin başında ortaya konulmalıdır. Tabii bunların tamamını bir gazetenin haberi üzerine yazıyoruz. Belki de hükümet hâlâ bu noktadan dahi uzaktadır.
Bunlar müzakerenin mantığı içinde söylenebilecekler. Peki olması gereken nedir? Olması gereken PKK’ya en ufak bir taviz vermeden, muhatap almadan, Orta Doğu’nun dışarından şekillendirilmesi sürecinin parçası olmak gibi bir tuzağa düşmeden milli sınırlarımızı ve milli bütünlüğümüzü koruyacak bir strateji uygulamaktır.