Öldürülen eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in davasında savcı esastan mütalaasını açıkladı, sanıklar hakkında istenen cezalar belli oldu. Dava 30 Ekim’e ertelendi. Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, “Ben istiyorum ki kim azmettirdiyse o gelsin. Bana bir sebep söylesinler” açıklaması yaptı.
“Karanlık, her gün çeşitli mecralardan el kaldırarak ‘Ben buradayım!’, diyor. Bu siyasi cinayet dosyasında da Ülkü Ocakları ve MHP içerisine sızmış bu karanlık güce dair aradığınız her türlü bulgu var” diyen Ayşe Ateş, “Buradan sizlerin aracılığıyla, artık adaletin tesis edilmesi gerektiğine inanan, siyasi cinayetlere ‘Dur!’ demek isteyen bütün milletvekillerimize çağrımı yineliyorum: Sayın vekillerim, Bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekliliği gün gibi ortadadır” çağrısında bulundu.
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin 12’si tutuklu 22 sanığın yargılandığı davanın bugün görülen duruşmasında savcılık, esas hakkında mütalaasını açıkladı. Bir sonraki duruşmayı 30 Eylül 2024 tarihine erteleyen mahkeme, tutuklu sanıkların tahliye talebini reddetti. Savcı, sanıklar Eray Özyağcı, Vedat Balkaya ve Suat Kurt’un ‘müşterek fail’ olarak yer aldığını belirterek, bu kişilerin Ateş’i ‘tasarlayarak öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet, müşteki Selman Bozkurt’a yönelik ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan ise 13’er yıldan 20’şer yıla kadar hapsini istedi. Özyağcı’nın ayrıca ‘ruhsatsız tabanca bulundurmak ve taşımak’ 1 yıldan 3 yıla kadar hapsi talep edildi. Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş hakkında ‘suça azmettiren’ olarak ‘kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.
Ayşe Ateş sosyal medya hesabından şu açıklamayı paylaştı:
“Buradan alınan cesaret, yeni siyasi cinayetlerin kapısını aralayacak”
“19 ay beklediğimiz ancak 19 güne sığdırılmak istenen yargılama sürecine ilişkin basın açıklamam:
Değerli Basın Mensupları Alelacele kapatılmak istenen bir dosya, onca delile rağmen siyasi uzantılarla aradaki bağı koparmak için mücadele veren bir yargı süreci ile karşı karşıyayız. Malumunuz olduğu üzere bu süreçte, tek kişilik hücrelerde kalan tutuklulara 19 ay boyunca verdikleri hiçbir beyanla uyuşmayan ezberletilmiş ortak bir ifade vasıtasıyla bu siyasi cinayeti adi bir cinayet gibi göstermek için basın ve medya dahil olmak üzere bütün imkânlarını kullanan karanlık bir güce karşı savaşıyoruz. Eğer yargı süreci bu kadar hızlı ilerlerse şüphesiz ki Sinan Ateş suikastı davası, tarihin en kısa süren siyasi cinayet davası olarak kayıtlara geçecektir. Bu şartlar altında biz diyoruz ki Milletimiz yanımızda olsun. Devletimiz arkamızda dursun. Adil yargılamanın önü açılsın. Dosyalar birleştirilsin, bütün suçlular hâkim karşısına çıkarılsın. Çünkü adımız gibi biliyoruz: Bu siyasi cinayet bütün karanlık yönleriyle aydınlatılmazsa Türkiye daha büyük bir karanlığa doğru sürüklenecek. Buradan alınan cesaret, yeni siyasi cinayetlerin kapısını aralayacak. Türk milleti yeni Bengisularla, yeni Banuçiçeklerle tanışacak. Türk milletinin yeni Ayşe Ateşleri olacak.
“Dün dövdürülerek susturulan gazeteciler, yarın öldürülecek”
Dün dövdürülerek susturulan gazeteciler, yarın öldürülecek. Nereden biliyorsun, diye soracak olursanız, yeni eylem planlarını sosyal medyadan çoktan duyurdular. Bu siyasi cinayeti dile getiren gazetecileri, siyasetçileri hedef tahtasına koyup ‘Helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız!’ tehditlerini bol keseden savurmaya başladılar. Konjonktür müsait olduğunda fiili eylem yapacağız, şeklinde paylaşımları dolaşıma soktular.
“Ülkü Ocakları ve MHP içerisine sızmış bu karanlık güce dair aradığınız her türlü bulgu var”
Soruyorum sizlere: Bu yargılamadan yakayı sıyırır, paçayı kurtarırlarsa olacaklar gün gibi ortada değil mi? Değerli Basın Mensupları karanlık, her gün çeşitli mecralardan el kaldırarak ‘Ben buradayım!’, diyor. Bu siyasi cinayet dosyasında da Ülkü Ocakları ve MHP içerisine sızmış bu karanlık güce dair aradığınız her türlü bulgu var. Müsaadenizle, dosyada yer alan ve geçtiğimiz günlerde yazılı ve görsel basına da yansıyan bu bulguları yeniden özetlemek istiyorum:
“Görünen o ki şans eseri yaşıyoruz”
“Bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekliliği gün gibi ortadadır”
Değerli Basın Mensupları, Daha önce de ifade ettiğim gibi: Bu siyasi cinayet dosyası masanın üzerinde, görmesi gereken herkesin baktığı bir zarfın içinde duruyor. Ancak zarfın üzerinde ‘Kayıp Mektup’ yazıyor. Bu yüzden bakan gözler göremiyor, dokunan eller tutup kaldıramıyor. Bu vesileyle, buradan sizlerin aracılığıyla, artık adaletin tesis edilmesi gerektiğine inanan, siyasi cinayetlere ‘Dur!’ demek isteyen bütün milletvekillerimize çağrımı yineliyorum: Sayın vekillerim, Bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekliliği gün gibi ortadadır. Aziz milletimizin adalete olan güveni sarsılmış, vicdanı günden güne daha çok kanayan her bir bireyinin sizlerden beklentisi de bu hususta ortaya bir irade koymanızdır. Çünkü Türkiye’nin adaletli ve aydınlık yarınları için bu zarf ivedi bir şekilde açılmalı, yargının üzerindeki siyasi baskı kaldırılmalı ve böylelikle, bu suça karışan her kim varsa adil bir şekilde yargılanıp kanunların öngördüğü cezayı almalıdır. Saygılarımla.”