Büyükşehir yasasının Türkiye’yi idari federasyona ve parçalanmaya sürükleyen bir adım olduğu, yasanın çıkması aşamasında ve sonrasında bir çok kez gündeme geldi. Yasa çıkar çıkmaz Erdoğan, “aslında valiler de seçimle gelebilir” diyerek, gizli gündemini açıkladı. Valilerin seçimle gelmesi ile büyükşehirlerin Türkiye içinde devletçiklere dönüşeceğini aklı başında herkes biliyor. Başbakan şimdi de Türkiye’nin 2023’te yani on sene sonra eyaletlere ayrılacağını söylüyor. Güçlü ülkeler eyalet olmaktan korkmaz diyor. Eyalet meselesinin Öcalan ile pazarlıklar sürerken gündeme gelmesi tesadüf mü? On sene sonra eyalete geçeceğiz diyerek şimdiden daha yakın bir tarihte “eyalet sistemine geçişin hazırlığı” anlamında psikolojik operasyon mu yapılıyor, zihinlerin hazırlanması için? Benim kanaatim, eyalet meselesi tesadüfen gündeme gelmedi. Öcalan ile pazarlığın bir parçası eyalet meselesi. Öyle 2023’e kadar beklenmeyecek gündeme getirilmesi için. “Artık güçlü ülke olduk, 2023’e kadar beklemeye gerek” yok denilerek, Türkiye eyaletlere bölünecek. Yani federal bir devlet oluşturulacak. Zaten “tek millet” in adı da Türkler, Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkesler vd.. Tarihin en zorlu coğrafyası olan ve devletleri, halkları yutan bir şeytan üçgeni olan Anadolu’da bu devlet parçalanmadan yaşayacak öyle mi? Bir devlet en güçlü zamanı dikkate alınarak değil, en zayıf zamanı dikkate alınarak kurulur ise yaşar.
Öte yandan müzakereci çevreler “bu sefer bu iş bitti” havasında televizyonlarda ve köşe yazılarında yazılar yazar, tiratlar atarken, BDP eş başkanı S. Demirtaş, 27 Mart’ta bir açıklama yaparak, Öcalan “Geri çekilin” çağrısı yapmadı, dedi. Öcalan’ın sadece geri çekilmeye hazır olun dediğini, örgütün de “ateşkes” ilan ettiğini söyleyen Demirtaş, örgütün geri çekilmesi için yerine gelmesi gereken şartlar olduğunu, PKK terör örgütünün sadece mektupla ikna olmadığını, Öcalan ile doğrudan iletişimin kurulması gerektiğini ileri sürdü. Demirtaş’a göre, bazı orta seviye PKK’lılar ancak böyle ikna edilebilirlermiş.
Bütün bunların amacının Öcalan’ın manevra ve özgürlük alanını yavaş yavaş genişletmek olduğu çok açık. Aynı zamanda PKK’nın meşrulaşması ve hukuki bir kimlik kazanmasına da örgüt, büyük önem veriyor. Çünkü örgüt, kısa değil, uzun vadeli düşünüyor. Bu aşamada barış-uzlaşma, örgütün gündeminde yok. Zaten örgüt, Suriye’nin kuzeyinde şehirleri de içine alan geniş bir bölgeyi kontrol ediyor. 1992’de KDP ve KYB’nin Kuzey Irak’ta durumu ne ise PKK’nın da 2013’te Suriye’nin kuzeyindeki durumu o. Örgütün hiç acele etmeye ihtiyacı yok. Acele eden “Ben gençliğimi İmralı’da geçirdim” diyen Abdullah Öcalan. BDP’liler de Kandil’dekiler gibi, AKP Hükümetine Öcalan’ın taleplerinden daha sert ve keskin talepler yöneltmek gerektiğini düşünüyorlar. O da BDP’lileri; “Sonunda nasıl olsa 2030’da Türkler azınlıkta olacak, Kürtler çoğunluğu oluşturacaklar. Bu meseleyi o zaman hallederiz” diye bu aşamada çok seslerini çıkarmamaya ikna etmeye çalışıyor.
Türkiye çok zor günlerden geçiyor. Ve çok büyük ihtimal ile önümüzdeki günlerde daha da zor günler geçireceğiz. Allah yardımcımız olsun.
Not: Pazar günü yarın, 31 Mart 2013’te Ankara’da kitap fuarında Atatürk Kültür Merkezi’nde Kripto Yayınevi standında saat 14.00-16.00 arasında kitaplarımı imzalayacağım. Özcan Yeniçeri Hoca da orada olacak.