Gezi Parkı davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan şehir planlamacısı, akademisyen ve bürokrat Tayfun Kahraman, X hesabından yaptığı paylaşımda, “Ümit Özdağ’ın hatırlattığı gibi: Birbirimize sahip çıkacak, millet olacağız” dedi.
“Çoğunlukla kendi ‘cenahımızda’ konuşmaya ve yankı odalarımıza hapsolmaya meylediyoruz. Oysa, millet olmanın ön koşulu, asgari müştereklere sahip olmak. Hak, hukuk, adalet, güvenlik vb.” diyen Kahraman’ın yazısı şöyle:
Yaşadığımız dönemde, kağıt üzerinde böyle yazmasa da ikili bir hukuk sistemi işlediğini görüyoruz. Öyle ya, ayan beyan suç işleyenlerin “bir mahallenin insanı” olması, tamamen görmezden gelinmelerine yol açarken, onlara göre sakıncalıysanız masum olduğunuzu kanıtlamanıza bile olanak tanınmıyor.
Öyle ki bizim davamızda olduğu gibi, tek bir delil olmaksızın ceza verilene kadar baştan, tekrar tekrar yargılanabiliyorsunuz.
Ya da Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a da yapıldığı gibi yıllar önce yaptığınız bir konuşma üzerinden ve ceza alsanız yatarı olmayacak suçlamalar nedeniyle tutuklanabiliyorsunuz.
Anayasal hakkını kullanarak sokağa çıkan bir kısmı çocuk yaşta gençler paldır küldür tutuklanıyor, yatarı olmayan suçlamalarla yapılan tutuklamalara tepki gelince, göz dağı verilerek bırakılabiliyor.
Ya da yasadışı bahis yaptırmakla suçlanan ve bu nedenle tutuklu olan birisinin ifadesiyle, mesleklerini mafyayla mücadeleye adamış Timur Soykan ve Murat Ağırel’in evleri bir sabah basılabiliyor.
“Yanlış tahminde bulunduğu” için dezenformasyon yaptığı gerekçesiyle tutuklanan astrolog gibi trajikomik olaylar yaşayabiliyoruz.
“SİLİVRİ ARTIK ESKİSİ KADAR SOĞUK DEĞİL”
Ancak 19 Mart’tan sonra değişen çok şey var:
Silivri artık eskisi kadar soğuk değil.
Muhalefet özneleri arasındaki mesafe eskisi kadar uzun değil.
Bölünmüşlük ve parçalanmışlığımızın merhemini, ülkemizin şifasını acı şekilde dört duvar arasında buluyoruz.
Dışarıda Saraçhane İttifakı, içeride Silivri İttifakı ama en genelde Sayın Genel Başkanım Özgür Özel’in ifadesiyle Türkiye İttifakının temelinde muhtaç olduğumuz adalet var.
Duvarın ötesine geçince, dışarıdaki kısa vadeli hedeflerimizin yerini ilkelerimiz ve değerlerimiz alıyor.
Aslında, özgür hayatlarımıza duyduğumuz özlemle birlikte; bütün farklılıklarımızı bir kenara bırakarak aynı soruları soruyoruz:
Kanunların uygulanmadığı bir ülkeyi hak ediyor muyuz?
Adaletin olmadığı bir ülkeyi hak ediyor muyuz?
102 yaşındaki ülkemizin kural ve kaidelerinin işlememesine razı mıyız?
Burada olmayı hak ediyor muyuz?
Peki yan koğuşta kalan “öteki” ediyor mu?
Bu sorulara içtenlikle ve samimi şekilde cevap veren, ilkeli duran Ümit Özdağ’a bu birlikteliği hatırlattığı için teşekkür ediyorum.
“ÜMİT ÖZDAĞ KADAR CESARETLİ OLMAK DÜŞÜYOR”
Sayın Ümit Özdağ’ın “keşke daha önce sahip çıksaydım” dediği Osman Kavala ile aynı davada yargılanmış ve haksız yere 18 yıl hapis cezasına çarptırılmış biri olarak, Ümit Hoca’dan ilhamla “Benden önce hukuksuzluğa uğrayanlara zamanında sahip çıktım mı?” sorusunu soruyorum.
Bugün dışarıda olan herkesin “şimdi benden olmayana sahip çıkmazsam, yarın ben de Silivri’de olabilirim.” gerçeğiyle yüzleşmesi gerektiğine inanıyorum. Bilhassa iktidarın parçası olanların.
Siyaset kurumuna ve dışarıdaki öznelerine de hapisteki Ümit Özdağ kadar cesaretli olmak düşüyor.
Birleşe birleşe adaleti kazanacağız. Yeniden millet olacağız.
Tayfun Kahraman – Silivri Cezaevi / 9 No’lu A-42
“BİR VAROLUŞ, BİR VATAN MESELESİ”
Ümit Özdağ, Kahraman’ın paylaşımını alıntılayarak, “Tayfun Bey, Silivri’nin bir başka köşesinden gelen sakin, ilkeli ve vicdanlı değerlendirmeniz için teşekkür ederim. Bugün yaşadıklarımız vermekte olduğumuz adalet mücadelesinin bir siyasi pozisyon değil, haysiyetli bir varoluş, bir vatan meselesi olduğunu bir kez daha gösteriyor. Bu çerçevede gösterdiğiniz duruş çok kıymetlidir” diye yazdı.