Titriyorum yazarken…
***
“Şehitler şahitlerimizdir.”
Söz sarsıcı ve ağır! Manadaki kudret söyleyenin “kolay biri” oluşunun sınırlandıramayacağı kadar derin.
Şehidimizin cenazesinde böyle seslenen zat, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez…
Mercedes’e olan ihlâslı aşkı ile gündemi işgal etmişti uzun süre muhterem… Bugün bizzat başlatanların “sonuçları ağır” dediği “Çözüm sürecinin” destekleyicilerinden biri…
Şahadetle ihanetin denk tutulmasından rahatsızlık duymadan!..
Kürtçe vaaz, mevlitlerle, terörü bitiriyorum iddiasıyla yetinmeyip yaranma duygusunun esaretinde “muktedir olanın” tahakkümü için, camilerde cemaati kamplaştıran hutbeler verdirecek kadar ileri gidebilen kişi…
*
Aklın ve vicdanın iflas ettiği günlerdeyiz.
Bölücü terör örgütüne “çözüm” diyerek tanınan sınırsız güçlenme imkânları müthiş şekilde değerlendirilmişken, “birdenbire karşı müdahale tarzı,” şiddetle izaha muhtaç durumdur.
İki açıklama korkunç bir soru işaretini zihinlere kazıyor!
Devletin bir bakanı; “Süreci bitirenin HDP’nin ‘Erdoğan’ı başkan yaptırmayacağız” kampanyası olduğunu” söyleyip, şöyle devam ediyor. “Biz de Erdoğan düşmanlığı yaparsak barajı geçeriz dediler. Peki, süreç ne olacak? Bunu düşünmediler. Bile bile süreci kurban ederek girdiler.”
Peşi sıra Devletin en tepesinden bu düşünceyi pekiştiren bir açıklama daha geliyor; “… Ama ne yazık ki çözüm sürecini istismar edenler çıktı. Bedelini son yapılan seçimlerde ağır ödedik.”
Görülüyor ki gelinen durum, seçim sonuçları ve iktidarın kaybedilişi merkezinde değer kazanıyor.
İliklerine kadar irkiliyor insan!..
*
Başbakan toplantıda konuşuyor; “… Ama biliyoruz ki sizler ve bizler gerektiğinde bu vatan için, vatanın birliği, milletin huzuru için, gelecek nesilllerin geleceğinin parlak olması için evlatlarımızı da, kendimizi de feda etmeye hazırız. Bu fedakarlığı da dünya alem bilmeli.”
Anında çarşaf, çarşaf listeler yayınlanıyor. İktidar mensuplarının yakınlarından askerlik yapmayan ve bedelli yapanların isimleri yayınlanıyor.
*
Kürt kökenli insanlarımız bölücü bir terör çetesinin himaye ve teslimiyetine terk edilirken, “Apo sizin lideriniz” denilişinden sonra gönüllü kaç kişi PKK’ya katıldı? sorusu ise cevapsız!..
*
Verdiğimiz her şehit sonrası gördüğümüz tanıdık durum geliyor insanın aklına. Birbirinin benzeri şehit evleri! Anadolu’nun fedakâr çilekeş insanlarının gariban hallerini anlatan “mütevazı evler!”
Çığlık olup saplanıyor yüreğimize hep bu insanlar mı şehit olmakta!..
*
Yalnız bunlar değil kesinlikle, bu kapsamsız çöküşün içindekiler. Son yıllarda bölgemizde ve ülkemizde, tarihimize zulmeden gelişmelerin girdabındayız. Akan ve akacak kan üzerinden hesap kitap yapmak haçlı kültürünü anlatırken, ilk defa bağrımızda vücut bulur oldu.
Kaçınılmaz olarak ödenen ve ödenmekte olan ağır bedeller kaderimiz oldu.
***
Tam da bu esnada açıklama geliyor Peygamber Ocağından; “Bizi askere alın diyen müracaat patlaması yaşıyoruz!..
Yine, Şehit ailelerinin alçaklıklara karşı dik duruşları başımızı eğiyor bizlerin, ağlıyoruz milletçe…
*
Satır arası “uhrevi mühürler” vuruluyor, bu kutlu topraklara bir daha, bir daha!..
Arslan Binbaşımızın şehit olmasından sonra onu adli tıpta gören, tespit yapan uzmanlardan biri şöyle diyor;
“İlk defa öldüğünde yüzü tebessüm eden-gülen (ölüme gülerek gittiği anlaşılacak şekilde) birini gördüm”.
Eşinin ve kızının yanında kahpece arkasından ateş edilerek vurulmuştu Binbaşımız.
“Allah, hepimize son nefesimizde peygamber efendimizin yüzünü görüp şereflenmeyi nasip etsin” diyerek yaptığımız duanın milyonlarca yürekten arşa çıkışını yaşıyorum içim burkulurken…
*
Ruh ezelden ebede ayakta!…
Toprağımız kutlu, milletimiz mübarek…
Hezeyanlar illaki gelip geçici.
Haykırıyorum tarihimden aldığım güçle;
Allah şahittir ki, Şehitler şahitlerimizdir.
Ne yaparsanız yapın zamanın ve mekânın asli sahipleriyiz…
Şehitlerimizin kemiklerini sızlattırmayacağız!..