Seçim Barajı

Anayasa Mahkemesi seçim barajını bireysel hak ihlali başvurusu kapsamında ele alacak. Haberin kamuoyunda duyulması ile kızılca kıyamet koptu. Gazeteler başlıkta işlediler, televizyonlarda tartışma programlarının konusu bu oldu.
 
Peki, böylesine önemli bir sorun neden Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamalarına kadar ülkenin gündeminde yoktu? Bu sorunun cevabını kelimenin tam anlamıyla “öğretilmiş çaresizlik” olarak ifade edebiliriz.
 
AKP iktidarıyla birlikte vatandaşlarımızda şöyle bir algı gelişti; Bir meselenin ne kadar önemli olduğu değil, AKP iktidarının o meseleye nasıl baktığı önemlidir. Halkın yararına onların zararına ise “değiştirebilirler” yapacak bir şey yok. Halkın yararına onların zararına ise “değiştirmezler” yine yapacak bir şey yok.
 
Seçim barajı tartışmalarına bir de bu açıdan bakmak lazım. Acaba bu mesele gibi ülkenin ve halkımızın zararına, sadece iktidarın yararına daha ne kadar antidemokratik, insan haklarına aykırı, bireysel hak ihlaline sebep olan kanun, tüzük, yönetmelik ve düzenleme var?
 
Şüphesiz yüzlerce var. Ancak bizim yapabileceğimiz bir şey yok, AKP isterse yapar, istemezse yapmaz.
 
Yüzde 10’luk seçim barajı garabeti bugün totaliter yönetimlerde bile yoktur, ama Türkiye’de var. Bu antidemokratik uygulama mevcut iktidarın işine geldiği için ona dokunmuyor. İleri demokrasiden, yeni Türkiye’den söz ediyor ne var ki, konu oy hırsızlığı, milletvekili gaspı olunca kulak ardı ediyor.
 
Nihayet bu konu Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Mahkeme konuyu daha usulden ele almadan iktidar çevrelerinden üstü kapalı tehditler, aba altından sopa göstermeler başladı. Bakalım yüksek mahkeme bu blöfü yutacak mı?
 
Haşim KILIÇ başkanlığındaki Anayasa Mahkemesi bu garabeti ortadan kaldırırsa ülkemiz adına çok olumlu bir gelişme olacaktır. Eğer herhangi bir sebeple barajın devamına karar verilirse bundan sonra anayasa mahkemesinden de çok umutlu olmamak gerekir. Zira Cumhurbaşkanı orayı da gözüne kestirmiştir. Tıpkı, Yargıtay ve Danıştay’da olduğu gibi, anayasa mahkemesini de kendi arka bahçeleri yapmaya çalışacaklardır.
 
Seçim barajını savunanlar anayasada belirtilen “temsilde adalet, yönetimde istikrar” ifadesine atıfta bulunmaktadırlar. Oysa bizatihi bu madde yıllardan beri halkın iradesinin gaspına, temsilde adaletsizliğe sebep olmaktadır.
 
Anayasa Mahkemesi vereceği kararla ya Türkiye’de demokrasinin önünü açacak, siyasi işleyişi normal seyrine sokacaktır. Ya da oy ve vekil hırsızlığına devam diyecektir. Halk olarak bizim yapacağımız bir şey yok. Zira iktidar gücünün meşruiyetine değil, sayısal çoğunluğuna önem veriyor. Baksanıza “seçim barajı kalkabilir” denildiğinde nasılda ödleri patladı.
 
Yeni Şafak gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi bugünkü yazısına geçmişte verilmiş kararlara atfen “Haşim Kılıç barajı savunmuştu ”başlığını vermiş. Olabilir, hukuk çağdaş, yönetim dinamik bir süreçtir. Siz de düne YÖK kalkmalı diyordunuz, şimdi kalmalı diyorsunuz,  Fetullah Gülen’e “hoca efendi “diyordunuz, şimdi “paralel” diyorsunuz. İnsanlar değişemez mi? Keser döner sap dönmez mi? Bahtiyar Vahapzade’nin güzel deyimiyle “Ahı dünya fırlanır”.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!