Sayın Meral AKŞENER, 15 Temmuz’la ilgili olarak iki önemli tespit yaptı. Bu tespitlerden birincisi şu: 15 Temmuz Darbe Teşebbüsünün asıl sebebi 2010 Anayasa Değişikliğidir.
2010 yılındaki Anayasa Değişikliği, Adalet ve Kalkınma Partisi – Cemaat işbirliği ile gerçekleşmişti. Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi için Adalet ve Kalkınma Partisi, genel başkanından düz üyelerine kadar tüm güçleriyle çalışırlarken Cemaat de tüm üyeleriyle adeta ölümüne bir mücadele veriyorlardı. Fethullah GÜLEN, “Ölüleri mezarlarından çıkarıp ‘EVET’ oyu kullandırmak gerek.” diyerek müritlerini teşvik ediyordu. Liberaller de “Yetmez ama evet” sloganıyla AKP – Cemaat ikilisine destek oluyorlardı.
Anayasa değişikliği için yapılacak referandum kampanyasında başvurulan yöntem, her zaman olduğu gibi din istismarı idi. AKP – Cemaat ikilisi, “Yargıda alevi yapılanması var. HSYK, Yargıtay ve Danıştay bu yapılanmanın kontrolünde. Dindar hakim ve savcılar Yargıtay ve Danıştay’a giremiyor. Anayasa değişikliği kabul edilirse dindar hakim ve savcılar, HSYK’ya, Yargıtay ve Danıştay’a girebilecekler.” argümanlarıyla propaganda yapıyorlardı. Bu propaganda özellikle İç Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri’nde etkili oldu. Bu bölgelerdeki MHP seçmenleri, partileri “HAYIR” kampanyası yürüttüğü halde ağırlıklı olarak “EVET” oyu kullandılar. Anayasa değişikliği %58 Evet oyuyla kabul edildi.
Anayasa değişikliğinden sonra yapılan HSYK seçimlerinde AKP – Cemaat ikilisinin desteklediği liste kazandı. AKP’nin yetişmiş kadrosu olmadığı için HSYK’ya seçilen üyelerin tamamına yakını Cemaat’in elemanı idi. Cemaat’in kontrolüne giren HSYK, Yargıtay ve Danıştay’a yeni seçtiği üyelerle bu iki yüksek mahkemeyi de kontrolü altına aldı. Böylelikle yargı tamamen Cemaat’in güdümüne girmiş oldu.
Cemaat’in güdümündeki HSYK, kısa zamanda ilk derece adli ve idari yargı mahkemelerini de istediği gibi dizayn etti. İlk derece adli yargı komisyon başkanlıkları, Cumhuriyet Başsavcılıkları, idare ve vergi mahkemeleri başkanlıkları tamamen Cemaat’in kontrolüne girdi.
Yargıyı tamamen kontrolü altına alan Cemaat, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk Davası gibi düzmece davalarla Türk Ordusu’na kumpas kurdu. Sahte delillerle Türk Ordusu’nun Atatürkçü-vatansever subaylarını hapse tıktı. Hapse tıkılan subayların büyük çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu’da PKK’ya karşı kahramanca savaşmış olan subaylardı. Atatürkçü-vatansever subaylar ordudan tasfiye olunca Cemaat, sessizce kendi elemanlarının terfi etmelerini ve kilit noktaları ele geçirmelerini sağladı. İşte 15 Temmuz Darbe Teşebbüsünü sessizce terfi ettirilen ve kilit noktalara getirilen Cemaat/FETÖ elemanı subaylar yaptı.
Sayın Meral AKŞENER, yerden göğe kadar haklı. 2010 Anayasa Değişikliği olmasa Cemaat/FETÖ, yargıyı ele geçiremez, Türk Ordusu’nun kahraman subaylarına kumpas kuramazdı. Bu olmayınca da Cemaat/FETÖ elemanları terfi edemez, kilit noktaları ele geçiremezlerdi. Sonuç olarak da 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü yaşanmazdı.
Sayın AKŞENER’in ikinci tespiti de şöyle: 15 Temmuz gecesi millet, Devlet’i sokaktan topladı.
Medyadan öğrendiğimize göre FETÖ, darbe teşebbüsünü 15-16 Temmuz gecesi saat 3’de yapmayı planlamış, deşifre olduklarını anlayınca 6 saat öne çekerek 15 Temmuz gecesi akşam saat 9’da düğmeye basmışlar. FETÖ’yü böyle davranmaya iten bir diğer sebep de halkın silahı görünce korkup evlerine kaçacağına dair kanaatleri imiş.
FETÖ’nün evdeki hesabı çarşıya uymadı. Millet, silahı ve silahlı askerleri görünce korkup evlerine kaçmadı. Aksine, silahlara, tanklara karşı silahsız olarak kahramanca direndi. Milletin bu kahramanca direnişi sayesinde FETÖ, amacına ulaşamadı. Milletin kahramanca direnişi olmasaydı, FETÖ, çok büyük ihtimalle başarılı olur, yönetimi ele geçirirdi.
Sayın AKŞENER, bu tespitinde de yerden göğe kadar haklı. Evet, 15 Temmuz gecesi millet, Devlet’i sokaktan topladı. Milletin kahramanca direnişi sayesinde ülke ve Devlet, FETÖ’nün eline geçmekten kurtuldu.