Sayın Bahçeli, MHP Genel Başkanlığını Sorgulamalıdır

 

1- Sayın Bahçeli, 1999 yılında gerek hükümet ortaklarının baskılarına, gerekse hükümet dışından gelen baskılara direnemeyerek koalisyonu bozmama adına PKK elebaşısı katil Öcalan’ın  idam dosyasının TBMM’ye gönderilmemesini kabul etti. Bu kabul, öncelikle ülkücü camiayı, sonra da MHP’yi vatanın sigortası olarak gören vatandaş kitlesini infiale uğrattı. Sayın Bahçeli’nin daha sonra idam cezasının kaldırılması ile ilgili kanunun komisyon görüşmelerinde MHP’li üyelere komisyondan çekilme talimatı vermek suretiyle teklifin komisyondan geçerek genel kurula inmesine izin vermesi de bu infiali katlamıştır. Sayın Bahçeli, Öcalan’ın idam dosyasının Meclis’e gönderilmesi konusunda ısrarcı olsa ve gerekirse bu sebeple koalisyonu bozmuş olsa idi herhalde idam cezasının kaldırılması Meclis gündemine gelemez ve Öcalan da idam edilmiş olurdu.  Bahçeli’nin katkılarıyla idamdan kurtulmuş olması, hem Öcalan’a, hem de PKK’ya büyük bir özgüven kazandırmıştır. Öcalan, idam edilmiş olsa herhalde PKK tamamen ezilecek, milletimiz çok büyük bir beladan kurtulmuş olacaktı. 

2- Sayın Bahçeli, 57. Hükümet ortağı iken Başkanlık Divanı ve MHK gündemine getirmeden, hiç kimseye danışmadanerken seçim kararı vererek ülkenin erken seçime gitmesine, sonuçta AKP’nin tek başına iktidara gelmesine ve MHP’nin barajın altında kalarak Meclis dışında kalmasına sebep oldu.

Bir partinin genel başkanı olmakla, lider olmak her zaman aynı şeyler değildir. Genel başkan olmak, ülke ve parti ile ilgili hayati konularda tek başına karar vermek yetkisini kazandırmaz. Liderlik özelliği olan bir genel başkan, hayati konularda tek başına karar vermek yerine; en azından kurmay heyetine danışır, Onların da fikir ve önerilerini alır, çok yönlü bir değerlendirme yaptıktan sonra müşterek bir karar verir. Bu yöntemle alınacak müşterek kararlarda hata yapma ihtimali, tek başına verilen kararlara göre çok daha düşük olur. Sayın Bahçeli, erken seçim kararını tek başına vermek yerine, MYK’ya, o olmazsa en azından Başkanlık Divanı’na danışsaydı, büyük ihtimalle erken seçime gitme kararı çıkmayabilir, böylece ülkemiz bir oldu-bitti ile karşılaşmayacağı gibi MHP de baraj altında kalmazdı. 

  3- Sayın Bahçeli, genel başkan olduğu 1997 yılından beri seçim dönemlerinde dahi televizyonlara çıkma konusunda çekingen davranmıştır. Bu durum, seçmen nezdinde MHP Genel Başkanı’nın kendisine güvenmediği gibi olumsuz bir kanaat oluşmasına sebep olmuştur. Doğal olarak bu kanaat MHP’nin alabileceği oyları almasına kısmen de olsa engel oluşturmuştur.

4- Sayın Bahçeli’nin mitinglerde ve grup toplantılarında yaptığı konuşmalardaki aşırı öfkeli tavrı, bu tavrı nedeniyle sesinin normalden çok daha sert ve yüksek çıkması da seçmen nezdinde Sayın Bahçeli aleyhine tutum oluşmasına sebep olmuştur. MHP’ye oy verebilecek pek çok insan, salt Sayın Bahçeli’nin bu öfkeli ve gergin tavrı nedeniyle oy vermemeyi tercih etmiştir. Zira,  milletimizin hitabete, belagata önem veren bir özelliği vardır. Çok değerli fikirlerini, salt öfkeli ve gergin tavrı nedeniyle, muhatabına kabul ettiremeyen konuşmacılar  olduğu gibi içeriği basit konuları hitabeti ve belagatı sayesinde kabul ettiren konuşmacılar da vardır.

5- Sayın Bahçeli, “Ülkücü gençliği sokaklardan çekiyorum.” gerekçesiyle Ülkü Ocakları’nın pasifize olmasına sebep olmuştur. Tamam, ülkücü gençler sokaklara çıkmasınlar, kaosun ve çatışmanın tarafı olmasınlar, ama, pasifize de olmasınlar. Özellikle, ülkücü üniversite gençliği birçok toplumsal etkinlikte öncü rol oynayabilir, bu da MHP’nin büyümesine ve daha çok oy almasına vesile olabilirdi. Sayın Bahçeli’nin Ülkü Ocakları’nı pasifize etmesi sebebiyle ülkücü gençliğin motivasyonundan ve enerjisinden yararlanma mümkün olamamıştır.

6- Sayın Bahçeli, 7 Haziran 2015 seçim gününün gecesinde daha Türkiye genelinde resmi olmayan seçim sonuçları alınmamışken,     (Gene MYK ve Başkanlık Divanı ile istişare yapmadan)  yaptığı konuşma ile MHP’nin koalisyona girmeyeceğini, hükümet kurulamazsa erken seçimin gündeme geleceğini, MHP’nin de buna hazır olduğunu ilan etti. Bu, seçim sonuçlarını görmeden, siyasi atmosferi değerlendirmeden, seçmenin nabzını tutmadan alınmış çok erken bir karardı. Tecrübeli bir siyasetçiden böyle acele yapılmış bir açıklama yerine, kesin seçim sonuçları  belli olduktan sonra partisinin yetkili kurulları ile birlikte siyasi atmosferi derinlemesine değerlendirip, seçmenin nabzını ölçüp soğukkanlı bir karar vermesi beklenirdi.

7- Sayın Bahçeli, 7 Haziran’ı takip eden günlerde CHP’den ve AKP’den gelen ortak hükümet kurma sinyallerini peşinen reddetti. CHP’nin HDP ile birlikte veya HDP’nin dışarıdan desteklediği bir hükümet teklifi gerekçeleri iyi açıklanmak şartıyla reddedilebilirdi. Çünkü, seçmenin ezici çoğunluğunun MHP’yi hiçbir şart altında HDP ile aynı safta görmek istemediği eskiden beri bilinen bir husustu.

Sayın Bahçeli’nin AKP’den gelen koalisyon sinyallerini peşinen reddetmesi siyaseten yapılabilecek en büyük hata idi. Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanı, 7 Haziran seçim sonuçlarını içine sindirememişti. Bu sebeple koalisyon kurulmayarak tekrar seçime gidilmesini çok istiyordu. Bahçeli, bu hatayı yapmakla  Cumhurbaşkanı’nın ve AKP’nin ekmeğine yağ sürmüş oldu. Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanı’nın telkinleriyle seçimden sonra 45 günlük hükümet kurma süreci AKP’nin CHP’yi oyalama taktikleriyle geçirildi. AKP Genel Başkanı Davutoğlu, 45 günlük sürenin dolmasına az bir süre kala hükümet kurma görevini Sayın Cumhurbaşkanı’na iade etti. Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitmediği gerekçesiyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na görevi vermeyerek 45 günlük süreyi doldurdu ve seçimlerin yenilenmesine karar verdi.

1 Kasım seçimleri öncesi seçim kampanyasında AKP, tek parti hükümetinin her zaman koalisyondan iyi olduğu, mevcut muhalefet partileriyle koalisyon dahi kurulamadığı, bu sebeple halkın yeniden (kendi deyimleriyle) istikrara, yani tek parti hükümeti için AKP’ye oy vermesi propagandası yaptı. Bu propaganda tuttu.   AKP, yeniden tek başına iktidara geldi. MHP ise 7 Haziran’da aldığı oyların iki milyondan fazlasını, çıkardığı milletvekilliklerinin yarısını kaybetmişti.

8-  MHP’nin 1 Kasım’da yaşadığı ağır seçim yenilgisinin hesabının verilmesi gerekiyordu. Bu hesabı vermesi gereken kişi elbette Sayın Bahçeli idi. Sayın Bahçeli, hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmek istedi. Ancak, bu mümkün değildi. MHP seçmeninin ve Büyük Kurultay delegesinin bu hezimeti kabullenmesi beklenemezdi. MHP, salt Sayın Bahçeli’nin yaptığı  hata nedeniyle hiç hak etmediği ağır bir yenilgi almıştı.

MHP tabanı ve delegelerinden olağanüstü seçimli kurultay yapılması, bunun  için de öncelikle tüzüğün değiştirilmesi yolunda talepler gelmeye başladı. Sayın Bahçeli, bu taleplerin hepsini reddettiği gibi mahkeme kararını da tanımadı. Mahkeme kararını uygulamak isteyen genel başkan adaylarını ve Onlar’la birlikte hareket eden kurultay delegelerini polis müdahalaesiyle engelledi. Polis müdahalesinin sağlanmasında iktidarın Sayın Bahçeli’ye destek olduğu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açık ve nettir.

9- Sayın Bahçeli, kurultay isteklerine destek veren tüm teşkilatları hukuksuz bir şekilde görevden aldı. Sayın Meral Akşener ve Sayın Ümit Özdağ’ı hukuksuz olarak partiden ihraç etti. Sayın Meral Akşener’le birlikte hareket eden bir kısım partilileri de hukuksuz olarak ihraç etti.

10- MHP’nin programında ve tüzüğünde parlamenter demokrasiyi esas aldığı açıkça yazılı iken, kendisi de 1 Kasım seçimlerine kadar açıkça parlamenter sistemden yana olduğunu ve başkanlık sistemine karşı olduğunu defalarca açıklamışken, ne olduysa oldu, Sayın Bahçeli, birden başkanlık sistemi destekçisi oldu. Sayın Bahçeli’nin desteği ve MHP milletvekillerine yaptığı baskı sonucu başkanlık sistemine ilişkin anayasa değişikliği teklifi Meclis’te kabul edildi. Sayın Bahçeli, anayasa değişikliği paketine destek vermekle MHP seçmenini aldatmıştır. MHP seçmeni, aldatıldığı için  çok kırgın ve kızgındır.   Çevresinde kalan çok küçük bir azınlık dışında Sayın Bahçeli’nin MHP’de desteği kalmamıştır. Sayın Bahçeli’nin muhaliflerine karşı uyguladığı baskı ve sindirme politikası sebebiyle MHP’de büyük bir bölünme vardır. Hiç temenni etmesem de bu bölünme sebebiyle MHP’nin erimesi, hatta siyasi partiler mezarlığına gömülmesi tehlikesi ihtimal dahilindedir.

 MHP, şu an çok kötü durumdadır. MHP tabanının morali son derece bozuktur. MHP’de propaganda yapabilecek, teşkilatı  yönetebilecek kadrolar ya ihraç edilmiş, ya da görevden alınmışlardır. Bir seçim olsa, MHP teşkilatları, kampanya ve miting yapamayacak kadar yorgun ve bitki durumdadırlar. Bu kötü durumun tek sorumlusu,  yukarıda özet olarak açıkladığımız   hatalı kararları ve uygulamalarıyla Sayın Bahçeli’dir. Bu saatten sonra Sayın Bahçeli’nin MHP’ye vereceği bir şey kalmamıştır. Sayın Bahçeli, genel başkan olarak kaldığı müddetçe, MHP kaybetmeye, sonuçta siyasi partiler mezarlığına gömülmeye mahkumdur. Sayın Bahçeli, hem kendisine, hem de MHP’ye büyük bir iyilik yapmak istiyorsa   genel başkanlıktan istifa etmelidir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!