Şark’ta İlim Ve İrfan [1]

İşbu makalede erkekler ile kadınlar arasındaki ihtilat ve musahabat-i laubali yenin mahsule-i zaruriyesi olan ve İngiliz erkekleri ile kadınlarının adap ve terbiyelerine hizmet eden etkilerden ve eğitimden uzak ve hariç görünen hayat tarzı ve muaşeretin adap ve terbiye-i insaniye üzerindeki nüfuz ve etkisinden bahsetmek isterim.

Fakat şarkın ahval-i ictimaîyesi –hakiki ahval-i ictimaîyesi – hakkında konuya başlamak için eski zamanlardan başlamak gerekir. Şarkın sosyal durumu seyyahlar tarafından tarif ve tasvir olunduğu gibi değildir.

Arabistan yarım adası çıplak dağlar ve kumlu çöller ile mali olmakla beraber, mamulât- ıtriye (güzel koku imalatı) ile asalet ve necabetin merkezi idi. Araplarda İslam’ın zuhurundan evvel mevcut bulunan asalet ve necabet esası İslam’ın zuhurundan sonra fevkalade genişledi ve gelişti. Hazreti Peygamber kadınlar ile çocuklara karşı hissiyat-ı şevkatkarane gösterilmesini daima emir ve tembih buyurdu. Peygamberin emrine Arap cengâverleri harfiyen itaat ve bağlılık gösterirlerdi. Şu kadar ki, bu cengâverler düşmanların ve hatta ehl-i salibin kadınlarını bile koruyup yardım ettiler. Bu durum son zamanlarda Müslümanlar üzerine büyük bir tesir yaptı. Bir Müslüman – ister Hintli, ister Türk ve ister Mısırlı olsun- şimdiki medeniyetin usul ve kaidelerinden tamamıyla habersiz olduğu halde bile, taife-i nisaya (kadınlara) fevkalade büyük bir hürmet ve riayet göstermeye kendisini borçlu sayar. Bu hürmet ve riayet bir kadının sosyal konumundan veyahut söz konusu kadının güzel veyahut kudret ve iktidar sahibi olmasından değil; belki, kadın olmasından ileri geliyor. Erkeklerin şeref ve haysiyeti, onları kadınlara karşı gösterdikleri hürmet ve riayete bağlıdır. 

Hindistan’daki Müslümanların usul ve adabı muaşeretleri Moğol İmparatorluğu’nun yıkılışına doğru büsbütün sarsılmıştı. Merkezi hükümete ariz olan zaaf ile beraber Müslümanlar muhtelif medeniyetler ile ihtilat (karışıp) ve temasta bulundular. Kendilerine has olan faziletlerden ayrıldılar. Ahlaki bozulma o derecede ilerledi ki, insan bunları söylemekten bile hayâ eder. Mecusiler ile olan ülfet ve ihtilat (karışma) sonucu olarak kuzey ve güney Hindistan’daki ve özellikle Bengale’deki Müslümanlar kendi özelliklerini büsbütün kaybettiler. Halk, kadınlara karşı ifası lazım gelen hürmet ve riayetten ayrıldılar.

Yüksek İslami hükümler, yabancı milletlerin adet ve alışkanlıklarına feda edildi. Şöyle ki: Mecusi ile Müslüman ağnayası (zenginleri) irtikab-ı füsuk ve fücurda (fısk ve fücur işlemede) biri diğerine rekabet etmeye ar ve hicap gerektiren iş ve hareketlerdeki başarılarıyla iftihar etmeye başladılar.

Böyle bir zamanda idi ki, Ahmet Şah Hindistan’ı istila etti ve “Panipat” meşhur muharebesinde “Marhata” Mecusilerini hezimete uğratarak İngiliz hâkimiyetine yol açtı.
İngilizler, Hindistan’a hâkim oldukları günden beri Hindistan’ın durum ve konumu başka bir şekil kazandı. Hükümet değişikliği, kuvvet ve hâkimiyet yokluğu halk üzerine meşum (kötü= meymenetsiz) bir etki yaptı. Söz konusu halk kendi usul ve adâplarınının yetersiz olduğunu düşünerek, hemen İngilizlerin usul ve adetlerini şiddetle taklide koyuldular. Padişah hazretlerinin tavsiyelerine uyarak Osmanlıların yaptıkları gibi, Avrupalıların usul ve kaideleri alınmak ve fakat bunların iyi olanları seçilmek ciheti hiç düşünülmedi. Maatteessüf bu ciheti halka anlatacak adamlarda ortaya çıkmadı. Taklit faydalıdır, fakat bunda bir gaye ve maksat olmalıdır.
Hindistan’da hamdolsun İngilizleri kör körüne taklit etmek âdeti tedricen yok olmakta ve hakiki ve ciddi usul ve kuralların örnek alınmasındaki faydalar ve güzellikler takdir edilmektedir. Toplum, Batı ile Şark’ın edeplerini ve irfanını kişiliklerinde toplamış olan adamların delalet ve rehberliği sayesinde fevkalade süratle terakki ve tekemmül etmektedir. Karışıklık zamanında kaybolan eski usul ve kaideler, asalet, necabet yine Müslümanlar yanında genel kural olmaya başlamıştır. Bu sırada Hint Müslümanlarının zihinlerini meşgul eden şeylerden biri de eğitim ve kızların eğitim ve öğretimidir. Ahlakları fesada uğrayan aileler yerine temiz ve asil aileler meydana gelmektedir. Yakın bir gelecekte, kalkın birbiriyle uyumlu olarak çalışacakları beklenmekte ve umulmaktadır.

[1] Bu makale: Hindistanlı Filozof Seyit ABDÜLMECİT efendi tarafından kaleme alınan konferans ve makalelerinden oluşan, “ İNGİLTERE VE ÂLEM-İ İSLAM” adlı eserden alınmıştır. Söz konusu eser: Dönemin Osmanlı Hariciye Nezareti tarafından Türkçeye tercüme edilerek Padişah’a takdim edilmiş ve 1328 / 1910 yılında İstanbul’da kitap halinde basılmıştır. Dr. Bekir TURGUT

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!