Said-i Nursi taraftarlarının birinci iddialarını birinci bölümde incelemiştik. Bu bölümde ikinci iddialarını inceleyeceğiz. Said-i Nursi taraftarlarının ikinci iddiası, “Said-i Nursi’nin Kürtçülüğe karşı olduğu, bu sebeple Şeyh Sait İsyanı’na karşı çıktığı, isyanın önlenmesi için büyük gayret sarfettiği” şeklindedir. Bu iddia da birinci iddia gibi temelsizdir, gerçek dışıdır. Açıklayalım. Şöyle ki;
Said-i Nursi, Kürtçülüğe karşı değil, aksine koyu bir Kürtçüdür. Said-i Nursi, 1907 yılında II. Abdülhamit’ten Van’da Kürtçe eğitim verecek bir üniversite kurulmasını istemiştir. II. Abdülhamit, Said-i Nursi’nin bu talebine çok öfkelenmiş, O’nun akıl hastanesine yatırılmasını emretmiştir. Said-i Nursi, bu emir üzerine akıl hastanesine kapatılarak bir süre orada kalmıştır.(8)
Birinci bölümde Said-i Nursi’nin 1918 yılında İstanbul’a geldikten sonra Kürt Teali Cemiyeti, Teali İslam Cemiyeti ve Kürt Neşriyat Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldığını belirtmiştik. Bunlardan Kürt Teali Cemiyeti ile Kürt Neşriyat Cemiyeti, bağımsız bir Kürdistan kurulması için faaliyet gösteren cemiyetlerdir. Özellikle Kürt Teali Cemiyeti, İngilizlerin güdümünde çalışan bir teşkilattır. Bu bilgiler de Said-i Nursi’nin koyu bir Kürtçü olduğunu tartışmasız olarak ortaya koymaktadır.
“Said-i Nursi’nin Şeyh Sait İsyanı’na karşı çıktığı, isyanın önlenmesi için büyük gayret sarfettiği” iddiası da doğru değildir. Şeyh Sait isyana kesinlikle karşı çıkmamış, isyanın önlenmesi için hiçbir faaliyette bulunmamıştır. Said-i Nursi, bırakın isyanı önlemek için çalışmayı, aksine Şeyh Sait İsyanı’nı desteklemiştir.
Said-i Nursi’nin isyanı desteklediğine dair sağlam bilgiler vardır. Bu bilgileri şöyle özetleyebiliriz:
1- Said-i Nursi, 1924 yılında Van’a gitmek için yola çıkmış, Van’a gitmeden önce Erzurum’a uğrayarak burada ayrılıkçı Kürt Azadi Örgütü’nün ileri gelenlerinden Miralay Cibranlı Halit ve Baba Bey’lerle görüşmüştür. Bu görüşmeden kısa bir süre sonra Şeyh Sait İsyanı çıkmıştır.(9)
2- Said-i Nursi, 1925 yılında Şeyh Sait İsyanı’na katıldığı gerekçesiyle tutuklanmıştır. Bir süre sonra aynı suçtan tutuklu bir kısım sanıklarla birlikte Antalya’ya gönderilmiş, daha sonra da Burdur ve Isparta’ya sürülmüştür.(10)
3- Said-i Nursi, isyan sonrasında Isparta’da kendisini ziyarete gelen Şeyh Sait’in torununa “Ben, birader-i azamım Şeyh Sait Efendi’nin hayfını aldım.” demiştir.(11)
4- Said-i Nursi, 1950’li yıllarda Şeyh Sait’in oğulları Şeyh Ali Rıza ve Şeyh Selahattin’le Ankara’da bir görüşme yapmıştır. Görüşmede bulunanlardan Abdullah Fırat’ın beyanına göre Said-i Nursi, Şeyh Sait İsyanı ile ilgili olarak “Birader-i azamım Şeyh Sait Efendi, büyük bir şeref ve derece ile vazifesini tamamladı.
Ben de bu hadisede O’nunla beraber cihada, Diyarbekir’de şehadete nail olmayı arzuluyordum” demiştir.(12)
5- Said-i Nursi, kendi beyanına göre 1924 yılı Mayıs ayında Erzurum’da Şeyh Sait ile 3 gün 3 gece devam eden görüşmeler yapmıştır. Said-i Nursi’nin bu görüşme hakkında söyledikleri şunlardır: “Beraber üç gün, geceli gündüzlü bir arada kaldık. Cihad-ı ekberin yapılması gerektiğini ve bunu müslümanlar deruhte etmediği takdirde hepimizin mes’ul olacağını izah etti. Benim konu hakkındaki kanaatimi belirtmemi istiyordu. Ben de O’na dedim: Siz, bundan şüphe mi ediyorsunuz?” (13)
6- Said-i Nursi’nin Şeyh Sait İsyanı’na nasıl destek verdiğini gene kendi anlatımlarımdan öğrenmeye devam edelim. Said-i Nursi, isyanı desteklediğini şu sözlerle anlatmıştır:
“Bir süre sonra Diyarbakır’ın Lice veyahut Piran mıntıkasında görüşmek üzere birbirimizden ayrıldık. Van’a, Bitlis’e gittim. Aldığımız kararları oranın şeyhlerine anlattım. Diyarbekir’ gittim. Fakat, Şeyh Efendi ile görüşemedim.”
“Daha sonra bana denildi ki: ‘Kardeşim Şeyh Sait üzerine küfr-i mutlak karşısında silahıyla cihat etmek vacip oldu. O silahı ile küfr-i mutlakı kaldırdı. Cühl-i mutlak kaldı. Cühl-i mutlakı kaldırmak için kaleminle cihat etmek de senin üzerine vacip oldu. Ben de cühl-i mutlak karşısında kalemimle cihat ettim.”
“Hapishane ve sürgünler benim elimi kolumu bağladı. ‘Ben, niçin Diyarbekir’de şehit edilen 46 kişinin içinde yoktum?’ diye kederler ve gamlarla teessürümle ağladım.” (14)
7- Ahmet Zane, Said-i Nursi’nin manevi önderidir. Said-i Nursi’nin geceleri Ahmet Zane’nin mezarına giderek O’nunla konuştuğu iddia edilmiştir. Ahmet Zane, Kürtlerin bağımsız devlet kuramamasına hayıflanan ve kitaplarında “bağımsız Kürdistan” propagandası yapan bir kişidir. Ahmet Zane, Kürtlerin bağımsız devlet kuramamasından duyduğu üzüntüyü şu sözlerle ifade etmiştir: “Allah’ın iradesine şaşakaldım. Neden herkese bir devlet verdi de şu Kürt Toplumu’nu devletsiz ve sahipsiz bıraktı?”
“Bizim de sahip çıkanımız ve koruyanımız olsaydı, yani bir devletimiz bulunsaydı, bu Rum bizi yenemez ve viran hanemizde baykuşlar ötmezdi. Biz de bu Türkler ve Taciklerin (Acemler) tutsağı olmazdık.” (15)
Yukarıda verdiğimiz bilgiler çerçevesinde “Said-i Nursi’nin Kürtçülüğe karşı olduğu, Şeyh Sait İsyanı’na karşı çıktığı, isyanın önlenmesi için büyük gayret sarfettiği” iddiasının yalan olduğu, bu iddianın aksine Said-i Nursi’nin Kürtçü olduğu ve Şeyh Sait İsyanı’nı desteklediği net olarak ortaya çıkmıştır. Türk Milliyetçileri olarak bize düşen görevin bu gerçekleri çevremizdeki herkese anlatmak olduğu herhalde siz değerli okuyucularımızın kabul edeceği bir husustur. Lütfen, bu görevimizi eksiksiz yerine getirerek çevremizdekileri uyaralım.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!