1. Haberler
  2. Köşe Yazıları
  3. Sahte Dindarlık!

Sahte Dindarlık!

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Komşusu açken tok yatan bizden değildir. Halkı açlıktan kıvranırken AKP iktidarıyla ortaya çıkan çocukları jeep ve jaguarla gezen türedi zenginler bizden midir? Devletin imkânlarını bu neomuhafazakarlara peşkeş çeken iktidar bizden midir acep?  Karunlaşanların ve Karunlaştırmanın ve zenginleşmek adına her yolu mubah gören makyevelist tutumların dinde yeri var mıdır?

Ne diyorlardı: “Halka hizmet Hakka hizmettir” Düsturları halka hizmetti ama gördük ki icraatları hiç de öyle değil.  Kendi zenginini oluştur, yandaşların köşeyi dönsün, vatandaşın payına da iki torba kömür düşsün. Al sana adalet. Asgari ücretle karın tokluğuna çalışmak için bile kuyruklar oluşsun, bunlar kalkınma belirtisi olmalı. Karın tokluğuna şirket elemanı olarak çalışmak için ile parti üyeliği referansı istensin. Sonra da geç o gariplerin karşısına “Allah razı olsun” demelerini bekle. Tabi bu kadar hizmete karşılık narsist egolarının da tatmini gerekir.

Halkına bu kadar hizmet eden insanların kendi zenginini oluşturma hakkı vardır değil mi? Biraz da bizimkiler zengin olsun canım ne çıkar. Vatandaşa makarna bulgur paketi dağıttıklarına ve vicdanlarını rahatlattıklarına göre onlar da kendi paylarını düşeni almalılar.  Bir kere evlerini sawarovski taşlarla döşemek en doğal hakları. Evin tavanında da uzaktan kumanda ile çıkan namaz sedirleri olmasında da fayda var. İşlemeler de gümüş olmalı (aslında altın yakışır ama altın erkeğe haram malumunuz.) Kendilerini namaza daha iyi verebilmeleri ve huşu içinde hissetmeleri için duvardaki dev ekran LCD’den Kabe’ den canlı yayın da yapılmalı. Klimanın serinliğinde göbekler kaşınırken klima arada bir gül suyu pompalayan cinsten olsun. Tuvalet kağıtları Chanel ya da mor turuncu renkli Louis Vuitton olmalı.

Aşağısı kurtarmaz. Memlekete bu kadar hizmet ediyorlar. Duble yol yapıyorlar, Toki konutu yapıyorlar. Adamların memlekete bu kadar hizmeti var, çalışmaktan birazcık kendilerine zaman ayırıp harley davidson motosiklete biniyorlar ya da kırmızı Ferrari ile hız sınırlarını zorluyorlar. Çok mu? Bazı sermaye düşmanları küreselleşen dünyanın şartlarına ayak uyduramadıkları için vs.vs. ülkemizin müslüman!! yöneticileri, müslüman!!! zenginleri olmasını çekemiyor. Tabi bu müslüman!! arkadaşlara da Dubai’de tatil yapmak yakışır. Ne diyor camiden çıkan hacı amca. Biraz da bizimkiler zengin olsun canım. Değil mi ama?

AKP iktidarıyla birlikte ortaya çıkan iki farklı tablo. Bir tarafta sefalet içinde yaşayan bir çoğunluk, diğer tarafta parasını nasıl ve nereye harcayacağını bilmeyen devlet ve iktidar imkanlarını kullanarak zengin olmuş ve paralarına para katmaya devam eden çıkan türedi bir azınlık. Peki neden bir sosyal patlama olmuyor, neden halkın muhafazakar ve son derece düşük gelir düzeyine sahip bölümü ortaya çıkan bu tabloya desteğini sürdürüyor. Bu noktada iktidar ve iktidarın desteklediği neomuhafazakar türedi burjuvası temelde iki katalizör kullanıyor.

Sözde İslamcı bu türedi burjuva modernite karşısında bir çözülme yaşıyor. Haliyle bu çözülmeden doğan vicdani travmadan kurtulma istediği yardım dernekleri olarak karşımıza çıkıyor. Yeni burjuva yardım dernekleri vasıtasıyla hem içinden çıktıkları ancak yaşam tarzı ve dünya görüşü olarak giderek uzaklaştıkları geniş ve muhafazakâr halk kitlesiyle olan bağlantısını sağlıyor, onların siyasal desteğini alıyor hem de bu durum son dönemlerde ortaya çıkan türedi zenginlerimize vicdani rahatlama sağlıyor. Böylelikle bir taraftan iktidarı elde tutuyorlarken , diğer taraftan hem bu dünyada cenneti yaşıyorlar, hem de kendilerine göre öteki tarafta cenneti garantilemiş!! Oluyorlar.

Burada yardım derneklerinin ve hükümet eliyle yapılan gıda ve yakacak yardımlarının temel vasfı ortaya çıkmış oluyor. Son dönemlerde ortaya çıkan siyasal elit ile yeni burjuvanın giderek yabancılaştıkları geniş halk kitlesi arasında bir katalizör vazifesi görüyorlar. Bu çözüm şu ana kadar işe yaradı, halk sızlanmanın ötesinde fazla bir tepki vermeden siyasi iktidarı desteklemeye devam etti. Bu sürecin uzun süre devam etmeyeceğini ve oluşan tepkinin 2011 seçimlerinde sandığa yansıyacağını ümit ediyorum.

Buna karşılık yeni burjuvanın dindarlıklarından daha baskın çıkan moderniteye direnemediğinden dolayı ideolojik dindarlıklarından ziyade servetlerini koruma güdüsünün ön plana çıktığını gözlemliyoruz. Dışarıdan bakıldığında muhafazakâr bir görüntü çizme çabalarına karşılık özde dindarlıkları sembollerden ibaret bir hale gelmiştir. Yeni burjuva ve sözde İslamcı siyasal elitin dindarlığının folklorik bir hal aldığı açık bir şekilde ortadadır. Bu durum ise sosyal tepkiyi önleyen ikinci bir katalizör olarak karşımıza çıkıyor.

Yani burjuvanın klasik siyasal İslam söylemine sahip olduğu dönemde paranın inançlarını finanse ettiği söylenebilse de yeni ılımlı İslam söylemiyle bu dönemin kapandığını artık inancın parayı finanse ettiği tespitini yapabiliriz. Klasik siyasal İslam söyleminde yardım ve bağış dünya görüşlerinin ve ideolojilerinin gerçekleşmesi için araç olarak görülmüş ve bu söylemle yardım toplanmış ancak toplanan paralarla ticaret yapılmış, ekonomik olarak güçlü kurumlar oluşturulmuş nihayet siyasi iktidar elde edilmiştir. Ancak dünya görüşü zamanla önemini yitirmiş siyasi ve ekonomik güce sahip olmak tek amaç haline gelmiş, bu noktada inanç, muhafazakâr halkın dindarlık anlayışı, sadece sahip oldukları ekonomik ve siyasal gücü korumak için istismar edecekleri bir araç halini gelmiştir. Ekonomik gücü korumak ve parayı elde tutmak temel amaç haline gelmiştir.

Bu durumda sorulması gereken soru bu ayrışmanın nereye kadar gideceği ve ne kadar süreyle toplumsal bir gerilimin ortaya çıkmasının önlenebileceğidir. Yeni burjuvanın serveti ile genel halk kitlesinin sefaleti arasındaki fark büyüdükçe sosyal bir tepkinin ortaya çıkacağı muhakkaktır. Şimdilik yardım dernekleri ve siyasal iktidarca kurulan sadaka ekonomisi böyle bir gerilimin ortaya çıkmasını engelliyor. Marks’ın artı değer teorisinden doğru olduğu varsayılırsa aradaki uçurum giderek büyüyecek ve yeni burjuvanın bir noktadan sonra yardım dernekleri eliyle halkı tatmin etmesi mümkün olmayacaktır. Yeni siyasal elitin dünya görüşlerindeki sapma ve yaşamlarındaki farklılaşma ile bohem eğilimler, halk tarafından farkına varıldığında din söylemi üzerinden geliştirilen politika işe yaramayacaktır.

 Türk toplumunun ticaret ve zenginlik anlayışının temelinde ahilik ve lonca teşkilatları vardır. Güçsüzü ve zayıfı koruma esasına dayalı bir ekonomik sistem geliştirmiş bu milletin vahşi kapitalizmin gemisine atlayıp sürat yaparak ilerleyen yeni siyasal elitin artık kendilerinden olmadığını anladığında şu an iktidarın arkasında bulunan halk desteği kaybolacaktır. Bu süreç başlamıştır. Bu durumda siyasal elit ya muhafazakâr halk kitlesinin dindarlık anlayışını dönüştürmeye çalışacak ya da elde ettiği servetten ve buna bağlı olan siyasal güçten fedakârlık etmek seçenekleriyle karşı karşıya kalacaktır.

Ne kadar azsan ve yaşamını ne kadar az görkemli kurmuşsan o kadar çoksun demektir ve görkemli yaşamında o denli büyüktür.

Bu sebeple ahi teşkilatları, loncalar ve tasavvuf geleneği ile oluşmuş gönül zenginliğini halen bünyesinde barındırdığına inandığım Türk insanı oluşturulan sahte dindarlık algısının büyüsünden kurtularak büyüklüğünü ve görkemini,  bir çuval un ya da üç torba kömüre değişmeyecektir.

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.