“ Türkiye’nin kazananı hangisi olacak? Siyasetin kudretimi, politikanın sabunlaşmış aymazlığımı!..”
Siyasette küslük olmaz, kaçmak olmaz, görüşmemek olmaz, siyasette tavır olmaz, dünyaya karşı gelmek olmaz veya müzakereye mecburuz gibi sözler sakız olmuş, ağızdan ağıza çiğnenmektedir.
Farklı bir baskı unsuru olarak da, bir tarafta MHP diğer tarafta BDP diye başlayıp iki yapıyı aynı kefeye koyan kurgular ise, insafsızlıktan öte insanlığın katledildiği bakış açıları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Günümüz gelişmelerinde, özellikle Türkiye’nin çözülme sürecine basamak teşkil edebilecek girişimlerde Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya koyduğu milli birlik üzerine irade son derece önemlidir. Sayın Başbakan ve Sayın Kılıçdaroğlunun Kürt meselesi başlıklı, dayatma kavram etrafında bir araya gelmelerinin ardından, Sayın Dr. Devlet Bahçelinin ortaya koyduğu iradeyi kırabilmek amacıyla birçok malum odak, koro halinde başlangıçta ifade ettiğim yeni ve revaçta olan belirleyici söylemlerle baskı kurmaya çalışmaktadır.
***
Yıllardır kurgulu bir şekilde olumsuzlukların ve edep dışı davranışların “siyaset” kavramı ile birlikte anılır oluşu kabul edilemez bir çelişki halidir.
Burada hangi tavrın siyasi irade, hangi tutumun politik manevra kapsamında ele alınabileceğini irdelemek istiyorum. Bu durumu sağlıklı ele alabilmek için aynı anlamda kullanılan siyaset-politika kavramlarını kısaca, çıkış yerleri ve kelime anlamları üzerinden farklılıkları ile değerlendirilmesini önemli buluyorum.
Politika bir tarzdır, siyaset ise ilim.
- Politika kavramının kullanımını, çoklu yüz-çoklu görüş-çoklu durum-çoklu hal-çoklu davranış üzere olan anlamından hareket ederek, ülkemiz siyasi yapısı ve yönetim alanındaki erozyonların, bozuklukların ifade edilmesinde uygun olduğu düşüncesindeyim.
- Siyaset kavramının ise yönetme sanatı ve bilimi üzere olan anlam derinliğinden hareket ederek insanların yönetim alanında hakkı olan değerler bütünlüğünün ifade edilmesinde uygun kavram olduğunu ısrarla belirtmek durumundayım.
Başlıkta ifade ettiğim “sabunlaşma politikası ve MHP siyaseti bu zaviyede anlam bulmaktadır.
İşte bu düşünceden hareketle zamanımız gelişmelerini bu iki kavram üzerinden değerlendirmeye çalışacağım.
Siyasetin asalet üzere temel ölçüleri ile politik rezillikleri iç içe sunma gayretlerine bakmak istiyorum.
Giriş paragrafımızdaki revaçta söylemleri tersinden okuyalım. Tavır-irade olmayacak, küsen- kızan olmayacak, tepki gösteren-durun diyen olmayacak, o zaman her girişimi mahiyetine bakmadan dayatabilirsin, her yalanı her hakareti söyleyebilirsin, her yıkımı konuşulur-görüşülür kılabilirsin.
Omurgasızlık, ruhsuzluk yüzsüzlük pişkinlik meşrudur artık.
Tüm Dünyanın son zamanlarda ilgilerinin fazlaca yoğunlaştığı önemli bir coğrafyanın merkezinde bulunan Ülkemiz gelişmelerini tasarımlamak girişimleri illaki yapılacaktır, yapılmaktadır. Bir taraftan toplum mühendisliği çalışmaları yanında diğer yandan da politik tezgâhtarlık, politik terzilik girişimleri kaçınılmaz görünmektedir.
Hem algı yönetilmektedir, hem sunum şekillendirilmektedir. Bu iki konunun alenileşmesi ve meşrulaşması temel yıkım sebebi olmaktadır.
***
Yıllar önce birileri “siyaset temizlerin işi değil” diyerek başladılar kirletmeye. Ardından bal tutan parmağını yalar sözü ile meşrulaştırdılar yetim hakkı yemeyi. Şimdi yeni limanımız kim yapmıyor ki, son durak ise konjonktür böyle!
Kuralların olmadığı, köşesi olmayan hareket tarzları, önceliklerin erdemden uzak çıkar hesapları üzerine kurulduğu, icazet güdümlü bir kaygan zemin…
Bir tarafta hor görülen siyasetin temel değerleri, diğer yanda kimliksiz ve kişiliksiz manevraların kıskacında sabunlaşmış politik yapı.
Siyasi zemindeki konuları politik sabunlaştırmada türetilen kavramlar; Analar ağlamasın, bedel ödemeye hazırım, kardeşlik açılımı, lider ülke, komşularımızla sıfır problem, Avrupa Birliğine girmek gibi kulağa hoş gelen ifadelerdir.
Siyasi zemindeki işleyişi politik sabunlaşmaya çeviren ifadeler ise; siyasette olur böyle işler, tabiî ki yapacak, konjonktür böyle, seçim geliyor herhalde dağıtacak, dışarıdan icazet alınmazsa olmuyor ki canım, yiyorlar ama dağıtıyorlar da gibi garabet mantık bozukluklarıdır.
Algıda oluşan sabunlaşma ise güç ekseninin oluşmasında haram-helal önceliğinden ayrılıp sadece güçlü olana rağbet yanında alınan ufak tefek maddi lütuflar karşılığında yapılan büyük yağmaya göz yummak öne çıkmaktadır. Terörün yıllardır verdiği yılgınlıkla ver-kurtul mantığı alenen ifade edilir hale gelmiştir.
***
Siyaset adına Milliyetçi Hareket ayakta kalabilen tek yapı olmuştur. Maalesef politik mekanizmaların belirleyiciliği ise diğerlerinin hareket alanı ile birlikte ülkemizin keşmekeş tablosunun oluşumunu getirmiştir.
MHP üzerine bir baskı unsuru olarak kurulmak istenen, etnik bir ırkçılık önceliğinde oluşturulan yapı ile, bir tarafta onlar, bir tarafta bunlar denilerek aynı kefeye konma kurgulanmaları ise vicdan ve izan yoksunluğunun geldiği boyutları gösterir niteliktedir.
Bu düşüncelerden hareketle sağduyulu insanlarımızın Sayın Dr. Devlet Bahçelinin bu baskılara karşı dik duruşundan emin olduğunu bilerek bir çağrıda bulunmak istiyorum.
- Türkiye’nin son kalesi,
- Siyasetin tek karargâhı,
- Milli olmanın tek sığınağı,
- İstikbalin yegâne limanı Milliyetçi Hareketi;
Politikanın sabunlaşmış dehlizlerinde yalnız bırakılmasına izin verecek miyiz?
Siyasetin bu kutlu mücadelesine hep birlikte sahip çıkacak mıyız?
-Türkiye’nin kazananı hangisi olacak? Siyasetin kudretimi, politikanın sabunlaşmış aymazlığımı!..