Rüşvet ve Yolsuzluk Normalleşti mi?

Babaya ve anaya hürmet etmek, öldürmemek, zina etmemek, çalmamak, yalan söylememek bütün dinlerin öngördüğü temel ilkelerdendir. Ahlaki, felsefi ve hümanist metinlerde de bu ilkeler önemli bir yer tutar. Tarihin hiçbir döneminde zina yapmak, öldürmek, rüşvet almak ya da çalmak insanlık tarafından meşru görülmemiştir.
 
Çok açıktır ki yolsuzluk ve rüşvet gibi olgular Hamurabi Kanunları’ndan bu yana tüm dini, ahlaki ve felsefi metinlerde kötü olarak nitelendirilmiş ve yasalarda da suç olarak görülmüştür.
 
Yolsuzluk ve rüşvetin artması toplumda bozulma, devlette çürüme ve yönetimlerde yozlaşma emareleri olarak değerlendirilmiştir.
 
Koçibey ünlü risalesinde rüşvet ve zulüm ile ilgili olarak şunları söyler: “Zulüm ve rüşvet herhangi bir devlette meydana çıkar aşikar olursa o devlet harap olup yıkılır ve talihi tersine döner. Bu tür hallerin hepsi, tarih kitaplarında bu şekilde araştırılmış ve bayan olmuştur. Doğrusu zulüm ve rüşvet korkulacak ve çekinilecek, evleri barkları harap edici ve melun şeylerdir”.
 
Şair Fuzuli, Şikayetname adlı ünlü eserinde rüşvetten şöyle yakınır; “Selam verdim rüşvet değildir deyu almadılar”. Rüşvet almakta mahir olanların selamı ağırdan aldıklarını o dönemin şairi söylüyor. Fuzuli, rüşvetin yaygınlığını, bürokrasi ve siyasetin yozlaşmasının kanıtı olarak görüyor.
 
Ziya Paşa ise rüşvet ve yolsuzluğu bir başka boyutuyla meşhur “Terkib-i Bend”inde ele alıyor.  O da şunları söylüyor:
 
Milyonla çalan mesned-i izzete serefraz…Birkaç kuruşu mürtekibin cay-ı kürektir”.
 
Bugünkü sözcüklerle beyitlerin anlamı şöyledir: Milyonla çalan eller üzerinde tutulup yüceltilir; Birkaç kuruş çalan ise küreğe mahkûm edilir. Ziya Paşa bir yönüyle çalmanın değil çalmanın boyutuyla olanı biteni ilişkilendiriyor.
 
Ziya Paşa’nın bu açıklaması Türkiye’nin gündemine oturan rüşvet ve yolsuzluk illetine gösterilen hoşgörüyü de açıklamış oluyor. Bu anlamda yolsuzluk ve rüşvet büyüdükçe gösterilen tepki de küçülüyor. Milyar dolarlar boyutundaki yolsuzluğun yüceltilmesinin nedeni bu olsa gerek.
 
Hukuku “küçük sineklerin takılıp kaldığı büyüklerin ise delip geçtiği bir örümcek ağı gibidir” şeklinde tarif edenler de özünde aynı şeyi söylemektedirler.
 
Koçibey ünlü risalesinde ‘İslam şeriatı mansıplarının rüşvet ile satılması, Allah korusun, dinin satılması anlamına geldiğini’ yazmaktadır.
 
Mesnevi’de Mevlana ise rüşvet ile ilgili olarak şunları yazar: “Rüşvet alan para pul padişahı değiliz…Paramparça olmuş gönül hırkalarını diker, yamarız biz”.
 
Koçibey ve Mevlana’nın rüşvete yüklediği anlam ile günümüz siyasetinin yüklediği anlam oldukça farklıdır.
 
Zira Tayip Erdoğan ise binlerce yıldan beri üzerinde mutabakat olan  rüşvet tanımını kendisine göre şöyle yapabilmiştir: Rüşvet nedir biliyor musunuz? Bir memurla sivilin iş tutması demektir. Onların arasındaki muamelenin adıdır”. Erdoğan tıpkı rüşvet tanımı gibi bir de şöyle bir yolsuzluk tanımı yaptı: “Ben yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım; devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu?…Ayakkabı kutusu içerisinde söylenen olaylar, Halk Bankası’ndan soyulan veya alınan ya da soyulan para değildir”.
 
Bu tanımlamaların asrın yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ardından gelmesi ilginçti. Dahası birbiriyle iç içe girmiş rüşvet, yolsuzluk ve yozluk iddiaları arasında yerel seçimlere gidilmesiydi. Bu seçimlerde bütün bu rüşvet, yolsuzluk ve yozlaşma iddialarına rağmen AKP’nin aldığı başarılı sonuç yeni tartışmalara neden oldu.
 
Gelişmeleri izleyenlerin kafasını bugünlerde iki soru meşgul etmektedir. Bunlardan birincisi onca yolsuzluk ile rüşvet iddia ve görüntülerine rağmen AKP’nin aldığı sonuçlar normal midir?
 
İkincisi de acaba Müslüman Türk toplumunun geleneksel rüşvet ve yolsuzlukla ilgili algısı değişti mi?
 
Galiba bu soruların gerçek cevapları için biraz daha beklemek gerekecek!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!