İktidar ve işbirlikçileri referandum sonuçlarını şimdiden ilan etmiş durumdalar. Kimisi siyasi partilerin aldıkları oyları üst üste koyuyor bunun üç beş puan altını referandumun muhtemel sonucu olarak ilan ediyor, kimisi de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarının “hayır”ları “evet”e çevireceğini ifade ederek sonuçları bugünden ilan ediyor.
Televizyonların yandaşlık derecelerine göre yorum yapanlar da “evet”leri açık ara önde gösteriyor.
İktidarın doğrudan ya da dolaylı olarak beslediği araştırma şirketleri ise -sipariş edilen şekilde- referandumda MHP’nin tabanının ve halkın “evet” diyeceğini rakamlarla (!) ortaya koyuyorlar.
AKP ve onunla işbirliği yapan evetci kesim için referandum sonuçları çantada kekliktir.
Onlara göre millet “evet” diyor ve diyecektir sorun yalnızca bir zamanlama konusudur.
Evet için eşitsiz yayın yapmak suç olmaktan çıkarıldı!
Sandıktan evet çıkartmak için millet iradesini çarpıtmak, algıyı yönetmek ve halkı yönlendirmek üzere devlet ve iktidar aygıtı seferberlik ilan etmiş durumdadır.
Televizyonlarda evet lehine yapılacak eşitsiz yayınlar konusunda ortaya çıkacak yasal müeyyideler iktidar tarafından ıskalanmamıştır.
687 Sayılı OHAL kapsamında yapılan düzenlemeyle Yüksek Seçim Kurulu (YSK), özel TV ve radyolara, eşitlik ilkesini de içeren esaslara aykırı yayın yapması halinde verilmesi öngörülen yayın durdurma ve para cezalarını artık veremeyecektir.
Bunun anlamı televizyonların “evet” ve AKP yanlısı yayınlarına sınırsız ve sorunsuz devam etmesidir.
Meral Akşener’e “hayır” odaklı konuşma yaptırmamak için ışıkları kesmek ya da kestirmek de aynı amaca hizmet eden tavırdır.
Millet başkanlık sistemini getirmek için bu kadar kararlı olduğuna göre evetçi kesimin işi yasaları kendine göre düzenleme, tehdit, tahrik ve kışkırtmaya kadar neden götürdüğünü açıklamak zorundadır
Tehdit, tahrik ve kışkırtma!
Devletin tepesindeki yetkililerin vahim olarak nitelendirilebilecek söz ve söylemlerle halkı baskı altına almaya çalışması işin diğer yanıdır.
Devletin ve AKP’nin en üst makamları bu referandumu ‘İstiklal Savaşı’ ve ‘Sakarya Meydan Muharebesi’ olarak nitelendirebiliyor!
Bizzat Cumhurbaşkanı ‘eğer referanduma “evet” demezseniz teröristlerle, siyasi bölücü HDP ile aynı yönde hareket etmiş olursunuz!’ diyor.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un ‘Evet’ çıktıktan sonra terör örgütlerinin sesi soluğu çıkmayacak noktaya geleceğini söyleyebiliyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Körfez seyahati öncesinde “Esasında ‘Hayır’ diyenler 15 Temmuz’un yanındadır” demiştir.
Bu durumdan vazife çıkarmış olacak ki AKP’li bir yetkili ise “Eğer yüzde 50’yi geçemezsek ve bu referandum oylamasında başarısız olursak… iç-savaşa hazır olun!” sözlerini edebilmiştir.
Neyse ki bu sözleri eden istifa etmiştir. AKP’nin tepe yönetimince edilen diğer sözler sanki daha az vahim?
Açıkçası referandumda evet çıkması iktidar ve işbirlikçileri için olmak ya da olmamak sorunudur.
Bu nedenle de referandumda hayır kullanmayı düşünen halka aba altından sopa gösteriliyor.
Evetçilerin “evet” telaşının nedeni!
Anayasal sistemde değişiklik öngören referandumu ‘meydan muharebesi, iç savaş, kıyametin ayak sesleri, terörizme destek, darbecilik’ olarak nitelemenin amacı budur!
AKP ve onunla kader birliği yapmış kesimler için referandumda hayır çıkması bütün kazanımlarının (ekonomik-siyasi-ticari) tehdit altına girmesi demek olduğunu biliyorlar.
Çıkarları ortak, gelecekleri birbirine bağlı bu kesimler kurdukları siyasi ve ekonomik saadet zincirlerinin devamını “evet”te görüyorlar. Aksini düşünmek bile istemiyorlar.
Diğer yandan bu anayasal değişikliğin sahibi olan AKP’nin yetkilileri, referandumdan istediği sonucu alabilmek için gerilim, kutuplaştırma, ötekileştirme ve ayrıştırmanın zorunlu olduğunu düşünüyor.
Bu yüzden referandumunda devlet ile millet, iktidar ile halk karşı karşıya getiriliyor. Mütegallibenin bir hesabı varsa Allah’ın da başka bir hesabı vardır. Referandumu Hak ve halk kazanacaktır!