Rusya her yandan Türkiye’yi kıskaca almıştır. Bir yandan Ermenistan’a silah ve mühimmat takviyesi yapıyor, diğer yandan Kıbrıs Rum kesimiyle üs konusunda görüşmeler sürdürüyor. Suriye-Türkiye sınırını adeta tanımadığını istediği gibi ihlal edebileceği ilan ediyor. Doğu Akdeniz’de ağzına kadar füzelerle dolu Rus gemileri gönderiyor. Suriye sınırında S-300, S-400 füzelerini Türkiye’ye karşı konuşlandırıyor. Gemileri boğazlardaki tahriklerini sürdürüyor. ‘Rus uçaklarına tehdit oluşturan hedefleri sert biçimde imha edin’ diyerek emir veriyor. Rusya fiilen Suriye’de komşusu olduğu Türkiye’ye karşı ilan edilmemiş bir savaşa başlamış bulunuyor.
Her yerden sıkıştırmak!
Putin İran, Irak, Suriye, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Ermenistan üzerinden Türkiye’yi fiilen kuşatma ve kıskaç altına almış durumdadır. Türkiye’ye yardımcı olacağını açıklayan kardeş Azerbaycan’da da Rus ajanları Hazar’daki petrol tesislerinde yangın çıkartarak olanı biteni denetim altına almaya çalışıyorlar. Rusya’nın müttefiki İran da Türkiye’ye verdiği gazı yüzde elli düşürüyor.
Müttefiklik diye bir şey varsa işte tam da böyle günler içindir. S-300 ya da S-400’lere karşılık patriotları Türkiye sınırına yerleştirmek tam da şimdi gerekliydi. Nato’nun soğuk savaş sonrasında ilk kez Türkiye’ye desteğinin bir anlamı olacaktı. Rusya’ya “otur oturduğun yerde” diyecek bir karşı meydan okuma Nato’dan gelmeliydi. Rusya’nın daha önce yarattığı emrivakilere Batı’dan ancak göstermelik tepkiler geldi. Aldığı cesaretle Putin, yayılmacı emellerine hız verdi. Şimdi de Nato ülkeleri zorunluluktan Doğu Akdeniz’e bazı gemileri göndererek vaziyeti idare etmeye çalışıyor.
SSCB’nin Geri Dönüşü!
Suriye’de Putin’in halk tabiriyle “köpeksiz köyde değneksiz gezmek” türünden takındığı tavır bundandır. Türkiye’nin Suriye’deki hiçbir hassasiyetini dikkate almadığı gibi Türkiye hava sahasını da defalarca ihlal etmeyi büyük güç olmasının kendisine sağladığı bir hak olarak görüyor.
Putin’in ideolojik olmayan bir SSCB peşinde olduğu açıktır. Rusya’nın attığı her adımın SSCB’nin etkinliğine Rusya Federasyonu altında ulaşmaya çalıştığı görülmektedir. Putin, SSCB’nin jeopolitik eksenine sert biçimde geri dönüş sinyalleri veriyor. Kırım, Ukrayna ve Gürcistan’da fiili durumlar yaratarak stratejik yönden mevzilerini güçlendirmesi bunun kanıtıdır.
Nato topu taca atıyor!
Uçağı düşürüldükten sonra Putin alabildiğine saldırganlaştı. Türkiye’ye karşı kışkırtıcı ve tahrik edici söylem ve eylemlerle tansiyonu sürekli yükseltiyor. Olay çıkarmak ve çatışma yaratmak için elinden gelen ne varsa onu yapıyor. Gelinen aşamada Putin’i durdurmak Türkiye’den daha çok Batı’nın yararınadır.
Rusya’nın emrivakilerine karşı Nato ise alttan alıyor. Dahası ABD’nin IŞİD’le mücadeleyi eline-yüzüne bulaştırması Rusya’yı bölgede daha etkin ve saldırgan hale getirmiştir.
Böyle bir durumda ABD’nin daha doğrusu Nato’nun ciddi adımlar atması, Türkiye’nin her şart altında yanında olduğunu ifade etmesi şarttır. Türkiye’nin hava sahası aynı zamanda Nato’nun da hava sahası olduğundan ihlal konusunda tavrının daha sert olması gerekirdi. Nato adeta topu taca atıyor!
Müslümanlar için mücadele yürütmeyiz!
Bölgede Türk-Rus gerilimi ve bütün olarak Suriye’deki gelişmeler giderek kritik bir hal alırken Nato Genel Sekreteri işi bambaşka bir boyutta değerlendirmiştir. Nato Genel Sekreteri Stoltenberg ‘IŞİD’le savaşmak üzere Suriye’ye asker göndermeyeceğiz’ dedi. Stoltenberg, “Kurbanların çoğu Müslüman ve IŞİD’e karşı savaşanların çoğu da Müslüman. Bu mücadeleyi onlar için yürütemeyiz” şeklinde konuştu.
Nato, tavrını savaşanların Müslüman olup-olmamasına göre belirlemesi tam da Rusya’nın istediği şeydir. ‘Savaşanlar Müslümansa karışmam’ tavrı Rusya’nın önünü açmak anlamına gelmektedir. Rusya bu durumda ‘iş başa düştü’ diyerek bölgeyi istediği gibi tasarruf edecektir. Türkiye’nin Nato genel sekreteri gibi konuşan müttefikleri varsa düşmana ihtiyacı yoktur.