PKK yaptığı hesaba göre sosyalist marjinallerin, ezilmişlerin, azınlıkların, dışlanmışların, mezhep ve etnik rahatsızlıkların meydana getirdiği fay hatlarını kullanarak kitleleri peşine takabileceğini hesaplıyordu. HDP, PKK’nın siyasi projesi olarak bu unsurları örgütlemekle görevlendirilmişti. HDP, devletten, milletten ve yaşamdan rahatsız olanların örgütlü koalisyonu olarak devreye sokuldu.
Türkiye’yi Suriye’ye çevirme stratejisi!
Bu yolla Arap Baharının benzeri bir “Kürt Baharı”nı Türkiye’de gerçekleştireceklerini düşünüyorlardı. Bunun zor ama imkânsız olmadığına inanıyorlardı. Çözüm sürecinde yaptıkları yığınaklara, sızmaya ve örgütlenmeye güvenerek cinayet işlemeye devam ettiler. Kendilerine o kadar güveniyorlardı ki çözüm sürecini bile sona erdirdiklerini açıkladılar.
Çözüm sürecinde sıka sıka dişleri damağına geçmiş olan halk, teröristlerin arkasında olmadığını çok kısa sürede ortaya koydu. Örgüt bir iç ayaklanma için başlattığı eylemler sırasında halktan umduğu desteği görmedi. Türkiye’de halk sağduyusunu hiçbir zaman kaybetmediğini ve kaybetmeyeceğini kendisini sokağa çıkarmak için yapılan çağrılara verdiği sert tepkiyle ortaya koydu.
Terör örgütleri bu defa Suriye ve Irak’ta yaşananların benzerlerini Türkiye’ye taşımayı denediler. Kentlerde örgütlendiler, mahallelere sızdılar, hastane, okul, apartman ve sokakları savaş alanına çevirdiler. Kullandıkları araçları da çeşitlendirdiler. Bunun için bombalı araç, canlı bomba, uzaktan patlatılan patlayıcı yerleştirmek, intihar eylemleri, sensörlü tuzaklar, vb.
Halkı devletle karşı karşıya getirmek stratejisi!
Teröristler yerleştikleri mahallelerde güvenlik güçlerini tahrik ederek kitlesel ölümlerin meydana getirilmesini sağlamaya çalıştılar. Böylece devletle halkını karşı karşıya getirmeye çalıştılar. Hem canlı bomba eylemiyle onlarca insanı katledip hem de “katil devlet”, “katil polis” sloganı atmalarının sebebi buydu.
Güvenlik güçleri bu oyuna gelmedi. İki üç saatte dümdüz edilecek mahallelerde onlarca şehit vermek pahasına aylar süren mücadeleye girdiler ve sonunda teröristleri yuvalandığı lağım çukurlarından kazıttılar. Kazıtmaya da devam ediyorlar.
Terör örgütünün bu bağlamda doğuda devletle halkı, batıda ise halkı halkla karşı karşıya getirmek stratejisi izledi. Doğuda halkın teröristlere canlı kalkan olması hesap edildi. Batıda da “Kürt-Türk: Alevi-Sünni” çatışması yaratılmaya çalışıldı. Terörist hesapların hiç birisi tutmadı.
“Devrimci halk savaşı” stratejisiyle kendileri direnişi başlattıklarında bölge halkının peşlerine takılacağını hesap etmişlerdi. Terör örgütü yaptığı hesabının yanlış çıktığını anladığında iş işten geçmişti. Bölge halkının PKK unsurlarının peşine takılması bir yana yanlarındakiler bile onların yaptıklarını görünce yanlarından kaçtılar. Evlerinden ettiği insanların teröristlere tepki vermesinin intikamını teröristler evleri yakarak, yıkarak, tuzaklayarak aldılar.
Terörü yaygınlaştırmak ve çeşitlendirmek stratejisi!
Kitlesel destekten yoksun odakların yapacağı tek şey küçük ve mobil guruplarla kitlelerde panik yaratacak eylemler gerçekleştirmektir. Toplumu derinden etkileyecek eylemler, hiç kimseye hiçbir yerde güvende olmadığı duygusu yaratacaktır. Terör örgütü de bu stratejiyi izliyor.
Diğer yandan da örgüt bu tür sansasyonel eylemlerle ‘yenilmedik her yerde vururuz’ duygusu yaratmaya çalışır.
Terör örgütünün canlı bomba eylemlerini İstanbul ve Ankara’nın dışına taşıması ve çeşitlendirmesinin nedeni de budur. Bursa Ulu Cami yakınlarındaki canlı bomba eylemi, Manisa’nın Soma ve Kırkağaç yakınlarında yola döşenen EYP ile yapılan eylem, Gaziantep’deki bombalı araç eylemlerinin amacı buydu.
PKK’nın çözüm sürecinde AKP ile yaşadığı balayı sona ermiştir. PKK artık devletle karşı karşıyadır. TSK, PKK’nın belini kırmıştır ve onu bölgeden ciddi biçimde kazıtmaktadır. PKK, hangi eylemi, kime, nasıl yaptırırsa yapsın artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Zaten PKK da bombalı araç-canlı bomba eylemlerini herhangi bir mücadeleyi kazanmak için değil, iktidarı masaya oturtmak için yapmaktadır. Bunun için HDP, AB ve ABD’de devreye girmiştir.