PKK-AKP Çemberi ve Kutlu Buluşmaya Adım Adım…

1969 yılı sonlarında Ankara’da bir temel atılıyordu ve bu temelin ana malzemesi dinamit idi. İleride Türk Devleti’nin temellerine konacak dinamitlerle Fikir Kulüpleri Federasyonu bünyesinde birkaç Mülkiyeli ile birlikte Abdullah Öcalan ve DTCF’den Kemal Pir, Mahir Çayan’dan bu devleti nasıl yıkacaklarına dair dersler alıyorlardı. 23 Mayıs 1971’de Doğu Devrimci Kültür Ocakları kuruldu; 1974 yılında Ankara’da “Ankara Democratic Patriotic Association of Higher Education” adı altında ve Abdullah Öcalan Başkanlığında küçük bir organizasyon gerçekleştirildi.

Zaman ilerledi ve üç beş kişinin temelini attığı bu fesat yuvası 27 Ekim 1978’de PKK (Partiya Karkeren Kurdistan – Kürdistan İşçi Partisi) olarak ortaya çıktı. O zamana kadar da etnik temele dayalı Tekoşin, Rızgari, Ala Rızgari gibi küçük yapılanmalar vardı.

1978 yılında PKK duyulmaya ve küçük çaplı eylemler yapmaya başlamıştı. 1978 – 12 Eylül 1980 arasında PKK tarafından 250 civarında insan katledilmişti.

12 Eylül’den sonra Ülkücü ve Devrimci gençlerin hemen hemen tamamı enterne edilmiş, bu arada Dev-Yol ve Dev-Sol davaları ile ilgili olarak bazı PKK’lılar da tutuklanmışlardı. Onlara atılan suç, kesinlikle bölücü terörle ilgili değildi. Bu dönemde, önceden Suriye’ye geçmiş olan Abdullah Öcalan Dev-Yol’un Bekaa Vadisi’nde kurmuş olduğu kamplara yerleşti ve “şehir savaşı” stratejisine yöneldi ve (zamanın solcularından da destek alarak) ekip çalışması yapmaya başladı.

1984 senesiyle PKK yeni bir yapıya bürünmüştür. Kendisine Mao’nun Halk devrimi yöntemini seçmiş ve Suriye’nin desteklemesiyle Güneydoğu Anadolu’da terör metotlarını uygulamaya başlamıştır.

Marksist temele dayalı, etnik bölücülük güden örgüt, ‘Uzun süreli halk savaşı’ ilan etti. ‘Uzun süreli halk savaşı’ 1.’stratejik savunma’, 2:’stratejik dengeleme’ ve 3:’stratejik saldırı’ başta olmak üzere üç aşamadan ibaretti. Bunun ilk aşamasının yöntemini ‘Silahlı Propaganda’ olarak nitelendirerek Kürdistan Kurtuluş Güçleri (HRK) kuruldu ve üç birlik oluşturdu: ‘Agit’ kod adlı Mahsun Korkmaz komutasındaki ’14 Temmuz Silahlı Propaganda Birliği’ Eruh-Şırnak-Pervari bölgesine, Abdullah Ekinci komutasındaki ’21 Mart Silahlı Propaganda Birliği’ Hakkâri-Çukurca-Şemdinli ve Ali Ömürcan komutasındaki ’18 Mayıs Silahlı Propaganda Birliği’ ise Van-Çatak bölgelerine saldıracaktı. Ancak Ali Ömürcan’ın birliği hücuma geçemedi. 15 Ağustos 1984 akşam 21.30’da Eruh ve Şemdinli’de PKK ilk büyük ölçekli silahlı eylemini gerçekleştirdi.

 

 

25 Ekim 1986’de Lübnan’da yapılan 3.kongresinde HRK lağvedilerek yerine Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu (ARGK) kuruldu. 1991–1992 yılında örgütün artan eylemleri 1993’te doruk noktasına ulaştı. 24 Mayıs 1993’te Bingöl-Elazığ karayolunu kesen PKK militanları, eğitimlerini tamamlayarak görev yerlerine sevk edilen silahsız 33 eri otobüslerden indirerek kurşuna dizdi. PKK’lılar, 13 er, bir polis ve 8 vatandaşı da kaçırdılar. Olayın ardından düzenlenen operasyonda, 10 PKK’lı öldürüldü ve kaçırılanlar kurtarıldı.

1993 – 1999 yılları arasında pek çok kanlı katliama imza atan terör örgütü, 13 Nisan 1998’de Şemdin Sakık ve Arif Sakık, 15 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan’ın yakalanmalarıyla suskunluk dönemine girmiş ve sınır dışına çekilmişti.

18 Nisan 1999’da Türkiye’de yapılan genel seçimlerde DSP – MHP- ANAP koalisyonu çıktı. Bu koalisyon 3 Kasım 2002’ye kadar devam edebildi. 3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerde meclise iki parti girebildi. AKP ve CHP.

AKP 14 Haziran 2001’de kurulmuş, Fazilet Partisi 21 Haziran 2001’de kapatılmıştı. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan siyasi yasaklı idi. AKP’nin kurucularının tamamına yakını parti kapatılmadan önce istifa etmiş olan Fazilet Partisi ileri gelenleri, Necmettin Erbakan’ın yakın mesai arkadaşları idi.


AKP tek başına iktidar olunca Genel Başkanı siyasi yasaklı olduğu için Başbakanlık makamına Abdullah Gül oturdu. Gül yönetiminde kurulan hükümetin ilk icraatı, CHP ile işbirliği yaparak Erdoğan’ın siyasi yasaklılık haline son vermek oldu. Bu arada Siirt Bağımsız Milletvekili Fadıl Akgündüz tutuklanmış ve milletvekilliği düşürülmüştü. Siirt’te yapılan ara seçimde R. Tayyip Erdoğan milletvekili seçildi ve 58. hükümet istifa etti. Erdoğan artık Başbakan’dı.

2002 yılından itibaren terör yeniden canlanmaya başlamış, 2004 yılında 90’lı yılların başındakinden daha şiddetli terör eylemleri gerçekleştirmeye başlamıştı. 2005 yılına gelindiğinde bir grup “Boğaziçi Aydını” Erdoğan’ı Başbakanlık’ta ziyaret etti. Bu ziyaret sonrası Başbakan, “Devletin kimliği Türklük olamaz, bu devletin kimliği Türkiyeliliktir. Burada yaşayanlar ‘Türkiyeliyim’ der, Türk olmaktan gocunmayanlar da ‘ben Türk’üm’ der” diye bir açıklama yaptı. Hemen sonra Diyarbakır’da “Kürt sorunu hepimizin sorunudur” diyerek ilk defa bir devlet yetkilisi, devletin yıllarca “Kürt sorunu yoktur, Kürtler devletin asli unsurudur. Bölücülük sorunu vardır” politikasının dışına çıktı. Bu söylemden de cesaret alan terör örgütü terör eylemleri yanında siyasi faaliyetlerini de hızlandırdı. KCK ve DTK kuruldu.

AKP, 2 Ağustos 2009 tarihinde “Kürt Açılımı” adı altında bir dizi faaliyet başlattı. Tam olarak ne olduğu açıklanamayan bu faaliyet tepki görünce “Demokratik Açılım” o da tepki görünce “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” olarak deklare edildi. Başbakan ABD’de “Hazmettire hazmettire açılımı kabul ettireceğiz” dedi. Açılım, PKK’nın isteklerine bir ölçüde “evet” manasına geliyordu. Açılım tam olarak anlatılamayıp hazmettirilemeyince AKP, anayasa değişikliği yoluna gitti. Başbakan’ın tabiri ile “açılımın kapısı” olan anayasa değişikliği “hap gibi” yutturulup referandumda %58 evet oyu ile kabul edildi. MHP meclisteki 69 milletvekili ile olanca gücüyle bu değişikliğin ülke ve Türk Milleti için hayırlı olmayacağını haykırdı. Referandumda “hayır” oyu istedi. Bütün gayretlerine rağmen bu kadar yapabildi, engel olamadı.

2010–11 yasama dönemi açılış konuşmasında ilk defa bir Cumhurbaşkanı da “Kürt Sorunu” söylemini telaffuz etti ve artık etnik fitne bölücülük sorunu olmaktan çıkıp resmen “Kürt Sorunu” oldu. Yani artık bölücü terör resmen  Kürt meselesi kılıfına girdi.

Anı gün. Anayasa Mahkemesi başkanı, “İlk üç madde değişebilir” diye beyanat verdi.

Tam da o gün yani 1 Ekim 2010 günü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türklerin Anadolu’ya ilk girdikleri yer olan ve Anı’da, Anadolu’da ilk Cuma Namazı kılınan ve Başbuğ Alparslan’ın namaz kıldığı Fethiye Camisinde Cuma Namazı kıldı ve 2011 genel seçim çalışmalarını Kars’ta yaptığı tarihi ve veciz konuşma ile başlattı. Bahçeli, AKP’nin anayasa değişikliği ile ne yapmak istediğini anlattı. MHP’nin nasıl bu milletin, Türk Milleti’nin değerlerine sahip çıkacağını “Kars Kalesi’nde Türk Bayrağı Dalgalandığı sürece MHP olacaktır, MHP olduğu sürece Kars Kalesi’nde Türk Bayrağı dalgalanacaktır” sözleri ile ifade etti.

Bahçeli, bir şey daha yaptı. Bütün Türk Milliyetçilerine seslendi ve kimsenin söylediğine kulak asmadan birlik ve beraberlik içinde Türk Milleti’nin bekası için mücadele çağrısı yaptı.

Dileğimiz Bahçeli’nin bu çağrısının gerekli yerlerde duyulması, gerekli yansımayı yapması ve Türk Milliyetçileri’nin, Ülkücülerin, Türk Milleti ve devletine gönül verenlerin birlik olmalarıdır. Biz Bahçeli’nin çağrısını “Kutlu Buluşma Çağrısı”, diyor, Anı buluşmasını ilk adım olarak görüyor ve Kutlu Buluşma’nın adım adım gerçekleşeceğine inanıyoruz.

Vesselam…

 

 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!