Her seçim sonrası olduğu gibi, 30 Mart yerel seçimler sonrasında da analiz ve yorumlar ardı arkası kesilmeden devam ediyor.
Ekser değerlendirmelerin dışında farklı bir açıdan, seçmen yapısı üzerinden Türkiye gerçeğine eğilmek istiyorum. Ortak öncelik sahibi seçmen guruplarının adını koymak, değerlendirmeleri daha anlamlı kılacaktır.
***
2014 Yılı itibarı ile 52.400 000 seçmen oy kullandı.
Bireysel düşünce, karar ve iradenin yanında, siyasette belirleyici olabilecek ölçülerde “tayin edilmiş kararlara yatkın organizasyonları” dikkate almamak imkânsızdır.
…………………….,
– Etnik merkezli düşüncenin belirlediği seçmen oranı nerelere tırmanmıştır?
– Uzun yıllardır Devlet ve Cumhuriyet değerlerine düşmanlık üzerine sistemli bir şekilde oluşturulmuş kitlelerin oranı nedir?
– Bir devlet kurumu olan Sosyal Yardımlaşma Vakfının, yardımda bulunduğu 6 milyona ulaşan ailenin (12-14 milyon seçmen) her seçim öncesi yardımların kesileceği tehdidi veya düşüncesinin yönlendirdiği oran ne kadardır?
– Poşet siyaseti de denilen, seçim öncesi maddi hareketlenmelerin hitap ettiği kesimin oranı ne kadardır?
– Ülkemizin içinde bulunduğu sosyoekonomik şartlar dikkate alındığında, bireysel beklenti, istek ve teşebbüsler karşısında, vaat modelinin genel kabul oluşturduğu oran ne kadardır?
– Seçim çalışmalarının finansmanı konusunda, devlet ihale ve ticari ilişkilerinden nemalanan küçük bir zümrenin devasa maddi katkılarının siyaseti belirleyici gücü hangi oranlara yükselmiştir?
– Medyanın tek tip hale getirilişinin gerçekleri saptırma gücünün gündem belirlemedeki oranı nedir?
– Din üzerinden bir araya gelmiş toplulukların, merkezi bir telkin sonucu siyasi tavırlarını belirleme gerçeği, nüfusumuzun yüzde kaçını ifade eder olmuştur?
***
Bu “tayin edilmiş peşin kararlara” haiz organizasyonlar üst üste konulduğunda, nüfusumuzun ne kadarını oluşturmaktadır?
Bu farklı organizasyonların tamamı, topyekun;
Hangi siyasi partiye kapalıdır!..
Hangi siyasi partinin omurgasını oluşturmaktadır!…
……………..
Milliyetçi Hareket Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisini bu zeminde değerlendirmek çok daha anlamlı olacaktır.
Cevabı bulunamayan kimi soruların cevabı da bu analizden çıkacaktır.
Yine Türkiye gibi jeopolitik konumu son derece özel olan bir ülkenin bu kadar “peşin kaybı” ne kadar daha taşıyabileceği çok önemlidir.
Bu “defolu, çürütülmüş irade” süratle giderilmezse çöküş kaçınılmazdır!…