Çağdaş sistemlere ulaşmak için büyük mücadeleler verildi. Demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, eşitlik, özgürlükler anlam kazandı.
Her siyasi kesim kendine göre bir bakış ve anlayışa sahiptir. O gözlükle olanları değerlendirirler.
Önemsedikleri, kullandıkları sözcüklerle ayrışırlar.
Demokratik rejim; kuvvetler ayrılığına dayalı bağımsız yargının varlığı ile sağlıklı işler.
Herkesin eşit olmadığı, kişi sınıf ve zümrenin ayrıcalıklı olduğu bir rejim; sömürünün despotizmin egemen olduğu rejimdir.
Ayrıcalıklı dokunulmaz kişiler toplumların kan emici mikroplarıdır.
Diktatörlüklerde; halk doğruları lidere söylemekten korkar.
Demokrasilerde ise; liderler doğruları halka söylemekten korkar.
Demokrasilerde; ayrıcalıklı kişi, sınıf, zümre yoktur. Kanun önünde herkes eşittir.
Demokrasilerde-hukuk devletinde; suç işleyen milletvekilinin dokunulmazlığı yoktur. Dokunulmazlık; kürsü dokunulmazlığıdır. Yani sadece meclis kürsüsündeki konuşmalarından dokunulmazdır. Kayıp trilyon davaları sanığı cumhurbaşkanı değil memur bile olamaz.
Hırsızlık, terör örgüt üyeliği, kalpazanlık, rüşvet, zimmet, görevi kötüye kullanma gibi suçlardan yargılananlara dokunulmazlık, çağdaş demokratik sistemlerde sözkonusu değildir.
Siyasetçi, sandıkta halka hesap verir düşüncesi, sadece Türkiye’ye özgü yaklaşımdır.
Demokrasilerde; cumhurbaşkanı da, başbakan da, bakan da milletvekili de yargılanır.
Ülkeler, yönetildikleri siyasi rejim dikkate alınarak dört gruba ayrılır.
– Tam demokrasiler…
– Kusurlu demokrasiler…
– Hibrit- Karma rejimler…
– Otoriter rejimler…
Gerçek demokrasi sınıflandırmada;
Bölünme özgürlükleri yok,
Devletin kurumlarını altüst etmek yok.
Yürütme; yasamaya ve yargıya hiçbir şekilde müdahale etmez.
Protesto hakkına, yaşama hakkı kadar önem verilir.
Halkın yönetime katılım durumuna,
Kadın-erkek eşitliğine,
Basın ve ifade özgürlüğünün olup olmadığına,
Siyasi partiler arasındaki fırsat eşitliğine,
Demokrasi kültürünün yerleşip yerleşmediğine,
Sivil toplum örgütlerinin gücüne bakılır.
Türkiye; Okuma kültürünün gelişmediği, seçilmişlerin, bürokratların, iş adamlarının yargısal bağışıklığa sahip olduğu bir ülkedir.
Özgürlük, insan hakları gibi demokrasi de; yozlaştırılmaya, suistimal edilmeye uygun kavramdır.
Oy’la gelenler; demokrasiyi, amaçlarına varmak üzere bırakıp otokrasiye bir nevi kişisel monarşiye veya plütokrasiye tek kişi yönetimine dönüştürebilirler.
Toplumun suç işleme özgürlüğü yok ama toplumu yönetenlerin ve milletvekillerinin suç işleme özgürlüğü var diyen bir rejimin, demokratik rejim olduğundan bahsedilemez.
Anayasayı yasaları kendi amaçları için kullanan siyasetçilerin ayrıcalıklı olduğu rejim demokratik rejim değildir.
Türkiye; kurum ve kurallarıyla işleyen Demokratik bir rejime kavuşmalıdır.
Türkiye; hukuk devleti olmalıdır.
Ayrıcalıkların olmadığı, kanun önünde herkesin eşit olduğu, bağımsız yargının sıradan vatandaşın güvencesi olduğu hukuk devleti işlerlik kazanmalıdır.
Aydınlar; halkı bilinçlendirmelidir. Halkın sağduyusunun sesi yükseltilmelidir.
Günün Sözü: Mikrop gibi sinsice kavramları tersyüz edenlere aldanma.