Nihat Hoca; çok sevdiği kader arkadaşı Bekir’i, ebediyete göndermiştir.
Öğrencilikle başlayan kardeşlikleri, her geçen gün derinleşmiş, nice eserler verip, ne kıymetler yetiştirmişlerdi; sevdaları olan, memleketlerine…
Erken ve önden gitmişti yareni!
Yüreğindekilere kalem ve kâğıt tercümandır artık, şöyle seslenir…
***
“Edebiyat Fakültesinden mezun olduktan sonra, üniversite bünyesinde kadro alma ve intisap konusunda ümitle bekliyordum. Netice için gittiğimde, okulumuzun müdürü beni teselliye çalışarak;
— Bu sene tayinlerde iki değişiklik yapıldı, ilk defa köy enstitülerindeki kadrolarda kur’aya katıldı.
— Efendim, dedim, öyle anlaşılıyor ki bize tayin yolu göründü, bir an önce bilmek isterim.
— Düziçi…
Sevinçten zıplamışım. Ne dediğimi, nasıl dediğimi hatırlamıyorum; Müdür bey çok şaşırmıştı.
— Bakıyorum sevindin. Üzüleceğini sanıyordum. Hâlbuki üniversitede kadro almayı ne kadar çok istiyordun. Düziçi Köy Enstitüsünde bu kadar sevinecek ne var ki?
— Bekir var, Efendim Bekir.
…….. Hiç bilmediğim Anadolu’nun ücra köşesine benden önce giderek, sevdiren Bekir; Sanki korktuğum, çekindiğim ebedi âlemi bana sevdirmek ister gibi…
— Bu defada önden gitti…
……. Geliyorum, Bekir!..”
………
Çok geçmeden Nihat Hoca’da ebedi âlem’e gidecektir… Kader arkadaşının yanına!..
***
Öğretmenler günü…
Belki sıkıntılarınızı, çektiğiniz çileleri, atanamayanlarınızı, atanırken bölünen ailenizi yazmam gerekirdi.
Ama yüreğiniz o kadar büyük ki, tüm sıkıntıları unutturacak kadar geniş…
Sizin yaşayıp, yaşattıklarınızı anlatabilmek yapabildiğimiz.
Nihat/ Bekir Hocaların yetiştirdikleri kıymetler, siz öğretmenlerimiz; bugün yine Nihatların/Bekirlerin yüreğini yetiştiriyorsunuz…
Minnettarız, Hakkınızı Helal ediniz…