Jeopolitik olarak Ön Asya coğrafyasına hükmediyorsanız gölgenizin Balkanlar, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun üzerine düşmesi gerekir. Bu coğrafyada Türkiye’nin gölgesi bir yerlerin üzerine düşmezse bir yerlerin gölgesinin Türkiye üzerine düşmesi kaçınılmazdır. Türkiye jeopolitiği Arz-ı Mevut, Megalo İdea, Büyük Ermenistan, Büyük Kürdistan, Kadim Pontus gibi ideallerin dün olduğu gibi bugün de hedefidir. Birçok iddia ve idealin hedefi olan Türkiye gibi bir ülkenin yöneticilerinin uyumak için bile gözlerini kapatacak zamanlarının olmaması gerekir.
Türkiye kendi sahillerine ve kıta sahanlığına sahip çıkmak için attığı adımların ürettiği sonuçlar her anlamda ibret vericidir. Son birkaç günde meydana gelen gelişmeler bile Türkiye üzerinde kimlerin ne hesaplar peşinde olduğunu ortaya koyar niteliktedir.
Türkiye doğal olarak Doğu Akdeniz’de “ben de varım” dediği anda ABD, 33 yıldır Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne uyguladığı silah ambargosunu kaldırdı. Birkaç gün öncede Formun AltıABD’li bir enerji şirketi ile PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’nin denetimindeki SDG arasında Suriye’nin kuzeydoğusundaki petrol yataklarının işletilmesi konusunda mutabakata varıldı.
ABD’nin bu hamlesi Rusya’yı da harekete geçirmiştir. Rusya ABD’nin PKK/PYD üzerindeki kontrolünü azaltmak için PKK/PYD/YPG ile Moskova’da siyasi bir mutabakat metni imzalamışlardır. PYD heyeti, müzakere anlaşmasını imzaladıktan sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile de bir görüşme gerçekleştirmiştir.
Anlaşılan o ki Türkiye’nin mücadele ettiği PKK/PYD terörist organizasyonuna Rusya siyasi zemin hazırlamaya çalışıyor.
İşin ilginç bir diğer yanı da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un, terör örgütü PKK/YPG güdümündeki Suriye Demokratik Konseyi temsilcileriyle görüşürken aynı anda Türkiye’nin Dışişleri Bakan Yardımcısı başkanlığındaki Türk heyeti de Moskova’da görüşme yapıyor olmasıydı.
Fransa ise Doğu Akdeniz krizinde açıktan Yunanistan’ı Türkiye’nin üzerine sürmektedir. Yunanistan’a diplomatik destekle yetinmemekte Fransız uçak gemisi, savaş jeti ve denizaltıyla birlikte ‘savaşa hazır’ mesajıyla Yunanistan’ın yanında Doğu Akdeniz’e göndermektedir. Fransa Deniz filosunun amiral gemisi olan Charles de Gaulle, yakın zamanda bölgeye tam askeri yük ile geleceği açıklanmıştır.
Fransa’nın Kıbrıs’ta ve Lübnan’daki son hareketleri gözden kaçmayacak hale gelmiştir. Fransa’nın Yunanistan lehine Türkiye’ye bir savaş açmadığı kalmıştır!
Önce Arabulucu olarak devreye giren Almanya ise birdenbire Türkiye’ye karşı AB bağlamında Yunanistan’ın yanında taraf olduğunu ilan etmiştir.
Ortada bir de Yunanistan’ın yanında Türkiye’nin karşısında saf tutan Arap ülkeleri var. İşte onlardan birisi olan BAE, Yunanistan’a destek için Girit’e 4 savaş uçağı gönderdi.
Bu BAE her yerde Türkiye’nin karşısına çıkmayı var oluş sebebi haline getirmiş durumdadır. Bir süre önce Türkiye’nin Libya’da kurmaya başladığı hava üssüne yönelik saldırıyı da bu aşiret ülkesi gerçekleştirdi. Mısır’dan kalkan BAE’ye ait 9 adet Mirage 2000 uçağı önce Sudan’a ardından Çad’a geçip, orada havada yakıt ikmali yaptı. Libya’daki Türk üssünü vurmuşlardır.
Mısır ise daha stratejik ve acıtan bir iş beceriyor. Yunanistan’la Türkiye’ye karşı münhasır ekonomik bölge anlaşması yapıyor.
Ortadoğu’da ve Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı blokta yer alan Suudi Arabistan ve Yunanistan arasında gizli bir mutabakat olduğu açıklandı. Kral Selman’ın da mührünün bulunduğu gizli evrakta Yunanistan ile Suriye ve Libya’da Türkiye’ye karşı her türlü iş birliğini güçlendirme, “diyalog” kapsamında Ortodoks Kilisesi’yle dostluğu artırma çabalarına ilişkin değerlendirmeler yer alıyor.
Bu manzara bize Türkiye jeopolitiğinde tarihin sanılanın da ötesinde hızlandığı göstermektedir. Türkiye’nin sahadaki kararlılığına paralel olarak önceliği Ortadoğu/Arap ülkelerinden başlamak üzere çok ciddi bir diplomatik ve siyasi seferberlik ilan etmelidir. Yarın çok geç olabilir!