Yorumcu ve Yazar Levent Gültekin, geçen hafta Fatih Altaylı’nın konuğu oldu ve şu ifadeleri kullandı: ” Ben gazeteci değilim. Kendimi gazeteci olarak hiç görmedim. Ben yazarım. Fikir üretirim. Aramızda derin bir ilişki vardı. Adı konmamış bir tür danışmanlık gibi. Sık sık bir araya gelip görüşlerimi dinlerdi. Sorardı, fikir alırdı. Çok yakındık. Muhafazakâr mahallenin kodlarını benimle çözmek isterdi.”
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, BirGün gazetesindeki köşe yazısında Levent Gültekin’i topa tuttu.
İşte o yazı:
Bir gazetecinin, bir siyasi parti genel başkanı ile Levent Gültekin’in anlattığı gibi senli benli konuşması, akıl vermeye çalışması gazetecilik faaliyeti olamaz.
Nitekim Levent Gültekin, tartışma büyüyünce Fatih Altaylı’ya “Ben gazeteci değilim. Kendimi gazeteci olarak hiç görmedim. Ben yazarım. (Kılıçdaroğlu ile) aramızda derin bir ilişki vardı. Adı konmamış bir tür danışmanlık gibi” deyip pozisyonunu değiştirmeye çalıştı. Ama bu sözleri durumu açıklamaya yetmiyor.
Zira Gültekin, tartışılan görüşmeyi Medyascope’ta anlatırken de CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na “Ben buraya gazeteci olarak gelmedim. Senin evladın olarak geldim” dediğini söylemişti. Programdaki sözleri ile Altaylı’ya söyledikleri birbirini tutmuyor. Daha önce “gazeteci” olarak görüşmüş olmasa o gün niye “Gazeteci olarak gelmedim” desin ki?
Kaldı ki, bugüne değin haberlerde, programlarda hep “gazeteci” olarak anılıyor, buna da itiraz etmiyordu. Hatta son açıklamasıyla ilgili haberlerde bile “gazeteci” diye yazılmış durumda. Gazetecilik böyle duruma ve ihtiyaca göre giyilip çıkarılabilecek bir kimlik olamaz.
Gelelim Gültekin’in tartışma yaratan açıklamasına. Anlattığına göre, Kılıçdaroğlu’na “Burada bir film var ve bu filmin sonunda siz aday oluyorsunuz ve seçimi kaybediyorsunuz” demiş, cumhurbaşkanı adayı olmamasını istemiş. Ondan da “Ülke bitti hiçbirimizin kurtarma şansı yok” ve “Levent benim kendi adaylığımı engelleme şansım yok” yanıtını almış.
CHP’den gecikmeden yalanlama geldi bu sözlere. Ama açıklamada “iddia edilen diyalog tümüyle hayal ürünüdür” gibi genel bir ifade kullanılmıştı. Böylesine ciddi, böylesine ağır bir iddianın daha net, konunun bütün yönlerini aydınlatan bir açıklamayla yanıtlanması beklenirdi.
Son derece sıradan ve yetersiz de olsa bu açıklamadan sonra Gültekin’in ya anlattıklarını kanıtlayacak yeni bir veri açıklaması gerekirdi ya da özür dilemesi. İkisini de yapamadı. Nihayetinde ikili bir görüşmeden söz ediyordu ve bir taraf o sözleri yalanlıyordu.
Gültekin yine de geri adım atmadı. Görüşmeye ilişkin daha önceki bir açıklamasının Kılıçdaroğlu’na Babala TV’deki söyleşi sırasında dinletildiğini hatırlattı. Ben de oturdum, programın o bölümünü yeniden izledim; Kılıçdaroğlu “Levent Gültekin evet geldi görüştük. Bir gazetecidir. Görüşüne saygı duyarım” diyor ama görüşmenin içeriğine dair konuşmuyordu. Gültekin’i doğrulamadığı gibi bir de “gazeteci” olarak görüştüğünü söylemiş oluyordu.
Gültekin geçen yıl da benzer bir tartışma yaşamıştı. KONDA Araştırma’nın yöneticisi Bekir Ağırdır’ın 2018’de “Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığı için 4 liderin önüne bir anket koyduğunu” öne sürmüştü. Ağırdır hemen onu yalanlamış, “Ne bizden böyle araştırma istendi ne de biz yaptık” demişti. Gültekin o zaman da söylediklerini kanıtlamak yerine “Bu bilgileri hem Gül’den hem de sürecin içindeki onlarca kişiden dinledim” diye ısrar etmişti.
Ağırdır ile tartışması da sonuçsuz kaldı. İki tartışma arasındaki başka bir benzerlik de Gültekin’in Ağırdır hakkındaki iddiasını “yeni kitabının tanıtım programı”nda dile getirmiş olmasıydı. Kılıçdaroğlu ile görüşmesini de yeni kitap çalışmasıyla bağlantılı olarak anlatmıştı…