Sosyal medyada gittikçe kendini daha çok görünür hale getiren milliyetçi muhalif gençler, kendilerini “Öfkeli Genç Türkler” olarak adlandırıyor. Medyascope’tan Mehmet Yaşar Altundağ, yedi Öfkeli Genç Türk mensubu ile röportaj yaparak kim oldukları, ne istedikleri, Suriyeli ve Afgan sığınmacılar konusunda ne düşündükleri, HDP’ye yönelik bakışları üzerine konuştu.
Ayyıldız Hareketi Lideri Prof. Dr. Ümit Özdağ ile hareket eden Öfkeli Genç Türk Şevval Erdel ile yapılan röportaj şöyle:
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? İsminiz, yaşınız ve öğrenim durumunuz hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
-Merhaba, ben Şevval Erdel. 24 yaşındayım. İstanbul Medipol Üniversitesinden mezunum.
Öfkeli Genç Türk’ler diye resmi bir oluşum yok. Bundan birkaç hafta önce Burak Kadercan tarafından ortaya atıldı ve birçok insan tarafından sahiplenildi. Neyi işaret ediyor Öfkeli Genç Türk, kimlerdir Öfkeli Genç Türkler?
-Öfkeli Genç Türkler olarak, öncelikle yaşadığımız toprakların örtülü ve açık olarak istila edilmesine karşıyız. Bunun yanı sıra 20 yıldır AKP’nin bütün hamleleriyle cumhuriyetin kuruluş esasları ve Atatürk’ün manevi mirasıyla hesaplaşmasına,kamu ihaleleri ile zengin edilen iktidar yandaşı sermaye sınıfına, yargı bağımsızlığına vurulan darbeye, kamuda torpille işe alımlara, TSK’nın ideolojik saikler ile yeniden dizaynına, yap işlet devret modeli ile geçilmeyen köprü ve otoyolların garanti ücretine, kamuda bina ve makam araçları israfına, TRT’nin iktidar propagandası yaparak siyasallaşmasına, Türk milli kimliğine karşı çıkan küreselleşmeci anlayışa ve özellikle sığınmacı güzellemesi yapan sözde bağımsız özde foncu medya organlarına karşı bir duruş sergileyen gençleriz. Bu karşıtlığımızı, gerek sosyal çevremizde gerek sosyal platformlar üzerinden gerekse temaslarda bulunduğumuz kişi ve kitlelere duyurmaya çalışmaktayız.
Ülkemizin bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğünün korunmasını, yurttaşlarımızın ekonomik krizinden kurtarılması gerektiğini, eğitim ve sağlık gibi alanlarda hizmet kalitesinin artırılması gerektiği düşüncesindeyiz. Ülkemize yönelen göçleri açık bir güvenlik tehdidi olarak görmekteyiz. Bu göçü, “Stratejik göç mühendisliği” olarak tanımlamaktayız. Stratejik göç mühendisliği ile ülkemiz önce sığınmacı göçü ile etnik cehenneme dönüştürülecek ardından da oluşan bu etnik cehennemde Türkiye kaçınılmaz bir iç savaşa sürüklenecektir. İşte ben ve benim gibi düşünen bir çok genç bu sorunlardan yakınmaktadır. Yine yukarıda belirttiğim gibi “Öfkeli Genç Türkler” bir kuruluş veya oluşum değildir; sosyolojik bir kavramdır. Bu nedenle bu açıklama bireysel bir açıklamadır.
AKP iktidarına dair ve Türkiye’nin son 5 yılına dair ne düşünüyorsunuz?
-Türkiyenin özellikle son beş yılı uçurumdan düşüşün kesinleştiği ve hergün biraz daha hızlandığı yıllardır. Beş yıl öncesine göre artık “Şunları yaparak bu düşüşü, yere çarpışı engelleyebiliriz.” demek mümkün değildir. Artık “Şöyle yaparsak yere daha hafif çarpacağız.” demek mümkündür. Bu sebeple AKP iktidarına karşı olumlu bakmıyorum. Türkiye’nin sırtına büyük bir yük olan “Sığınmacı Krizini” yaşatan AKP iktidarıdır. İnsanların açlıktan, parasızlıktan, fakirlikten, çaresizlikten intihar ettiği, kendisini yaktığı bu ekonomik krizin sebebi AKP iktidarı ve bileşenleridir. Benim kirli referandum dediğim 2017 referandumundan bu yana artan bir şekilde Türkiye’yi kutuplaştıran, milli birliğimize zarar veren AKP iktidarıdır. Otoriter bir sistem ile gençleri korkutmaya, sindirmeye konuşmaya korkar hale getirmeye çalışan AKP iktidarıdır. Bu sebeple benim düşüncem Türkiye bu iktidar ve ortaklarından kurtulmadıkça, Türkiye “AKP gibi siyaset” yapma anlayışından kurtulmadıkça sadece hergün “dünden daha skandal, daha kötü bir güne” uyanacağız.
Türkiye’nin geleceğine dair ne düşünüyorsunuz, umutlu musunuz, umutsuz musunuz, iyiye mi kötüye mi gideceğine düşünüyorsunuz?
-Türkiye’nin geleceğinde AKP’nin yeri yok. Bu sebeple umutluyum. Ancak, erken seçim olmayacağını varsayarsak, “2023’e kadar herhangi bir umudunuz var mı?” diye sorarsanız; hayır, hiç öyle bir umudum yok. Bunlara ek olarak Türk ordusunun hapislere tıkılmasını “o dönemki ortaklarıyla beraber” uygun görmüş bir iktidara umut beslemek mümkün değildir. Ali Tatar’ın, Kuddisi Okkır’ın, Kaşif Kozinoğlu’nun manevi şahsından hala bir özür dilememiş iktidardan, “son başbakanları” 2019’da bile “PEKEKE” diyebilen bir iktidardan, 5’li çetesini Türk milletinden çok seven bir iktidardan, mesele doğaya zarar vermek olduğunda “Rizeliyi” bile üzen, hayal kırıklığına uğratan bir iktidardan, Türk gencine fakirlik, fukaralık, işsizlik, çaresizlik; Türk öğrencisine üniversitelerde bile baskı ve rezil bir eğitim sistemi veren ve vaat eden bir iktidardan, Türk kadınına “İstanbul sözleşmesinden çekilmeyi” “müjdeleyen(!)” bir iktidardan umut beklemek mümkün değildir.
Sizce Türkiye’nin en büyük sorunu nedir şu anda?
– Türkiye’nin bir yönetilememezlik sorunu var. Bu sorunun doğurduğu bazı alt sorun başlıkları var. Mesela sığınmacılar, ekonomi, hak ve özgürlükler üzerindeki baskı, milli birliğimizin zarar görmesi, Türk gençliğinin ülkesine ve milletine küstürülmesi bunlardan bazılarıdır. Doğru bir yönetimle hepsi aşılabilir. Bu sebeple Türkiye’nin bir yönetilme ya da yönetilememe problemi var.
Türkiye’de resmi rakamlara göre 4 milyon suriyeli mülteci var. Afganistan’dan yenileri gelmeye devam ediyor. Bazı insanlar bu insanlar koşullu mülteci olduğunu, gönderilmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu, entegre edilmeleri gerektiğini düşünüyorlar, öte yandan Türkiye’de de biriken büyük bir öfke var. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
-Öncelikle burada bir yanlışınız var. Suriyeliler mülteci değildir. “Geçici koruma kapsamındaki sığınmacılardır.” Çünkü bu hukuki statünün ifade ettiği savaşın bittiği bölgelere, ki çoğu yerde bitti, o bölgelerde yaşamış Suriyelilerin geri dönmek zorunda olduğudur. “Suriyelilerin geri gönderilmesi hukuka aykıdır, entegre edilmelidir yani Türk milleti daha fazla para harcasın, Türk askeri daha fazla şehit düşsün, Suriyeliler daha fazla İstanbul’da mayfalaşsın, Türk milletinin isteğinin ne olduğuyla zerre ilgilenmiyoruz Türk milleti artık Suriyelilerle beraber yaşasın, iç savaş zemini oluşsun, sınırımızda bir PKK’istan kurulsun, Türkiye AB’nin sığınmacı deposu olsun, Türkiye etnik cehenneme dönsün” diyenlerin banka hesaplarının çizgi filmlerdeki saatin akrep ve yelkovanının o çok hızlı dönüşü gibi hızla arttığını düşünüyorum. Kayıtlı kayıtsız 5 milyonu aşan bir kitlesel göçün entegre edilebileceğini söylemek akıldan vareste olmaktır. Tarihte böylesi hiç başarılmamıştır. Suriyeliler dükkan açıyor yanında çalıştırdıkları Suriyeli, müşterileri Suriyeli. Türk’e satış bile yapmıyorlar, yapamıyorlar çünkü Türkçe bilmiyorlar, öğrenmek istemiyorlar, buna gerek görmüyorlar. Şimdi siz böyle bir kitleyi nasıl entegre edebilirsiniz? Bunlara ek olarak entegrasyon çift taraflı onay olmadan gerçekleştirilemez. Türk milleti entegrasyonu kabul etmiyor. Afgan göçüne baktığımızda ise gayet genç erkeklerin geldiğini görüyoruz. Aslında son birkaç günde afganların Türk kadınları ile ilgili videoları, tecavüz ve kriminal olaylardaki durumları neden Afganların da asla Türkiyeye gelmesine, girmesine izin verilmemesi gerektiğine dair kanıttır. Türkiye tatil köyü mü her kafasına esen gelip burada kalsın?
İktidar tarafından mültecilerin ekonomik kalkınmaya çok büyük katkısı olduğuna dair açıklamalar yapıldı. Mültecilerin ülkeye katkısı konusunda ne düşünüyorsunuz?
– Bu doğru bir söylem değil. Realite ile çelişiyor. Sadece bir örnek vereceğim. Gaziantep’te kayıtlı ve kayıtsız toplam 650 bin, belki daha da fazla suriyeli var. Bunların %32’sinden fazlasının bir işte çalıştığı hesaplanıyor. Bu oran yaklaşık yaklaşık 208 bine tekabül ediyor. Şimdi Suriyelilerin ekonomik katkısından bahsedenlere şunu sormak istiyorum: 208 bin Türk vatandaşı yerine Suriyeli çalışmaya başlamış, bu mudur bahsettikleri etki? Bunu söyleyenleri Gaziantep’e, Şanlıurfa’ya, Kilis’e, Hatay’a bir gidip bakmaya davet ediyorum.
Türkiye’de otoriter bir yönetim var. Bir yandan da başkanlık sistemi var. Başkanlık sistemi gereği %50+1’i almak gerekiyor. Bu da muhalefetin hdp’nin de desteğine ihtiyaç duyması demek. hdp’Ye dair bakışınız nedir? HDP muhalefet ittifağında yer almalı mı?
-HDP, terör örgütü ile ontolojik olarak bir bağı olan sözde siyasi partidir. Türk askerinin, polisinin, sivilinin, bebeğinin, yaşlısının katili olan PKK ile böyle bir bağı olan yapıya parti diyerek Türkiye’de faaliyet gösteren diğer siyasi partilere hakaret suçu işlemek istemiyorum. Vatansever, üniter yapımıza bağlı seçmenle yapılacak ittifakları destekleyebilirim. PKK güdümündeki bir yapının olduğu ittifakları değil. Sanırım cevabım yeterli olmuştur.
Sizce bu ülkede bir Kürt sorunu var mı? Varsa bu problemin çözümü nasıl olmalı?
– Hayır, bu ülkede bir Kürt sorunu yok. Türkiye Cumhuriyeti anayasası “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” der. Ben bu anlayışı kabul eden birisiyim. Bu siyasal kimliğin tüm vatandaşlarımızı kapsadığına inanıyorum. Bu sebeple sorunu “Terör sorunu” olarak tanımlamayı tercih ediyorum. Bunun çözümü ise sadece askeri değil, askeri ve bununla beraber ekonomik ve sosyal hayatı da içine alması gereken bir çözümdür. Bunu şöyle belirtebilirim: Demir Güvercin Projesi
Sizi temsil ettiğini düşündüğünüz siyasetçiler kimler?
– Tabii dediğiniz gibi Öfkeli Genç Türkler bir kuruluş değil. Bu sebeple bu payede birleşen arkadaşlarım adına cevap vermek çok doğru olmaz ancak bu payenin etrafında toplanan bir Öfkeli Genç Türk olarak ben sayın Ümit Özdağ’ın beni temsil eden tek siyasetçi olduğuna inanıyorum.
Türkiye’nin son yıllarda AB-ABD’yle uzaklaşan ve Rusya’yla yakınlaşan dış politika anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Türkiye Batı ittifakının daha yakın bir parçası olmalı mı yoksa Rusya ve Çin gibi ülkelerle daha dengeli bir pozisyonda kalmalı?
-Türkiye’nin dış politikasını burada değerlendirmek ne yazık ki çok mümkün değil. Bu, saatler, sayfalar alır. Ancak Türkiye Çin ile ilişkilerini Doğu Türkistan’ı gözetmeden yürütemez. Kırımı göz ardı ederek Rusya ile müttefik olamaz. PYD/PKK desteği aleni olan ABD ile veya Türkiyeyi hususi sığınmacı çöplüğüne çevirmeye çalışan AB ile de tüm bunları görmezden gelerek bir ilişki içinde bulunmak mümkün değildir . Türkiye Dış politikada en uzak ihtimalleri bile hesaplayarak hareket etmeli bence. Ancak ben NATO içerisinde kalarak menfaatlerimizi daha başarılı bir şekilde savunacağımızı düşünüyorum. Aynı zamanda şunu da belirtmeliyim: Türkiye fikri anlamda, yönetimsel anlamda elbette Rusya ve Çin ile aynı çizgide değildir. Türkiye modern bir demokrasi ülkesi olmalıdır.