Öcalan, demokrasi ve iktidarın sorumluluğu

Son zamanlarda “demokrasi” sözcüğünden en fazla söz eden kişi Öcalan’dır. Hemen her sözcüğün önüne sıfat olarak demokrasi sözcüğünü koyarak, toplumda -sözüm ona- yeni ve efsunlu bir şeyler söylediği duygusunu yaratmaya çalışıyor. Bu sihirli sözcük sayesinde Öcalan, kurduğu terör örgütünü, verdiği katliam emirlerini ve yok ettiği insan hayatlarını unutturmuş oluyor. Söylediklerinin bir yönüne bakarsanız, sanki şiddete tapan bir megalomanla değil de demokrasi havarisiyle karşı karşıyaymışsınız gibi bir duyguya kapılırsınız.

Öcalan ve Stalin zihniyeti!

Şu sözler Öcalan’a aittir: “İşte bu nedenle ben her fırsatta demokratik siyaset akademisi diyorum. Arka planında demokratik dünya sistemi çözümlemesi var, demokratik siyaset felsefesi var, demokratik örgütlenme modeli var”. Öcalan’ın demokrasi kavramıyla dansı bunlardan ibaret de değildir. “Demokratik özerklik”, “demokratik toplum” ve “demokratik cumhuriyet” kelimeleri de Öcalan’ın en çok kullandığı kelimeler arasındadır.

Bu kadar çok demokrasi kavramını kullanan Öcalan, “silahlı mücadele miadını doldurdu” diyen Baydemir’e de ver yansın ediyor. Baydemir’in artık “silahsız konuşalım” anlamına gelen sözleri için, Öcalan “ya istifa ya da özeleştiri versin” anlamına gelen talimatlar veriyor.

Özeleştiri SSCB’de uygulanan bir yöntemdi. Stalin, rakiplerinin ne denli “halk düşmanı”, “emperyalist ajan” olduğunu kendilerine bizzat itiraf ettirerek onları yargılatır, sonra da kurşuna dizdirirdi. Öcalan’ın örgütsel ve zihinsel önderi Stalin’dir. Öcalan her ne kadar ağzını her açtığında demokrasi diyorsa da Stalin’in yöntemlerine bağlılığını aynen sürdürmektedir. Nitekim Öcalan’ın Baydemir’e yapması gerekeni ifade ettikten sonra o da gereğini yapmıştır. Taraf’tan Kurtuluş Tayiz’in yazdığına göre Baydemir, KCK’ya “sözlerim amacını aştı, maksadım örgüte silah bırak çağrısı yapmak değildi” demiştir. Böylece AKP hükümetine hakaret ederken şahin edası takınan Baydemir, Öcalan karşısında bir anda güvercin kesilivermiştir.

İktidar yapmadıklarından da sorumludur!

Devlet ya da Türkiye kamuoyunca meçhul olan bir takım yetkililerin, terörü sona erdirmek (!), silahların susmasını sağlamak için görüştüğü söylenen zihniyet, işte budur. Bu zihniyetin hapishane köşesinden Diyarbakır Belediye Başkanına tövbe verdiren, baş eğdiren bir otoritesi de vardır. Güneydoğu’da BDP’nin aldığı oyları PKK aşkına, sevgisine bağlayanların da bu gerçekler karşısında bir kez daha düşünmelerine ihtiyaç vardır. Bölgede paralel bir devlet gibi örgütlenmiş olan KCK’nın PKK’nın internet sitesinde yaptığı açıklamada, “silahlı mücadelenin eleştirilmesi yasaklanmış”.

Bütün gerçekler orta yerde, öylesine dururken Türkiye medyasının neoliberal kesimi “Kürt hareketinin demokratikleşmesinden” söz etmektedir. Bölgede halkın verdiği oyları bu şartlar altında özgür irade sonucu olarak verilmiş oylar olarak görmek mümkün değildir.

İşin ilginç diğer bir yanı da şudur. Türkiye’yi yöneten iktidar bugün Öcalan’ın hapishaneden örgütü, Güneydoğudaki belediyeleri ve BDP’yi yönetmesine izin ve imkan sağlamaktadır.

AKP iktidarı yürütmeden yasamaya oradan yargıya uzanan -İmralı hariç- her şeye hakim durumdadır. Güneydoğu’da halkın gerçek iradesinin ancak PKK’nın etkisinden, Baydemir’in de Öcalan’ın rehinesi olmaktan çıkarılmasıyla mümkün olduğunu görmesi gerekmektedir. AKP iktidarı bütün bu olumsuz gelişmelerden doğrudan sorumludur. Zira iktidarlar yaptıklarından daha çok ihmal ettiklerinden dolayı sorumlu tutulur.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!