Eric isimli bir adam, köpeği Nova’yı gezdirmek için dışarı çıkar. Yürüyüş sırasında çalıların arasında bir tavşan çıkar ve tavşanı gören Nova bir anda tasmasından kurtulup, tavşanın peşinden koşmaya başlar. Eric o sırada Nova’nın peşinden koşsa da yetişemez ve Nova kaybolur.
Günler boyunca Nova’yı arayan Eric’in gitmediği yer sormadığı kimse kalmamıştır. Bu süre zarfında Eric şanssızlığından yakınarak ‘Keşke o gün dışarı çıkmasaydım da Nova kaybolmasaydı’ diye söylenir. Aradan uzun bir zaman geçer ve Eric’in kapısı çalar. Kapıya gelen güzel bir kadındır ve kucağında Novayı tutmaktadır.
Kadının adı Vanessa’dır ve Nova’nın bulunma olayı onları arkadaşlıktan çok güzel bir aşka doğru sürükler. Eric bunun üstüne şansına sevinerek ‘O gün Nova’yı iyi ki dışarı çıkarıp, kaybetmişim ve Vanessa ile tanışmışım’ der. Bir gün Eric, Vanessayı iş çıkışından almak için arabasıyla giderken aceleyle karşıdan gelen araba Eric’in arabasına çarpar.
Hastanede muayene sonrası doktor Eric’e beyninde ciddi şekilde hasar olma ihtimali olduğunu ve acilen testler yapılması gerektiğini söyler. Bunun üzerine Eric ‘Nova’yı kaybetmeseydim de Vanessa hayatıma girmeseydi, şimdi bunlar başıma gelmezdi’ der. Testler yapıldıktan sonra doktor gelir ve beyninde yapılan testler sonucu tümör olduğunu söyler.
Doktor, Eric’e bu kazayı yapmasaydı beynindeki tümörün uzun süre fark edilmeyeceğini ve tedavisi için geç kalınacağından bahseder. O sırada Eric ‘Aslında Nova’nın kaybolması benim hayatımı kurtaran bir şanstı’ der.
Öyle ki, yaşadığımız en kötü olay belki de en güzel şeye sebep olacaktır. Çünkü yaşanan olayın ileride neye sebep olacağını hiçbir zaman belirleyemeyiz. Bazen ‘vardır bunda da bir hayır’ deriz ya işte tam olarak hayat da böyledir, yaşamadan bilemeyiz!