Her insanın, her grubun; bir niyeti, amacı, hedefi vardır. Kimi başarır, kimi başaramaz. Kimi din, kan, gözyaşı, servet üzerinden saltanat sürer. Kimi bu dünyada yaşayamadan başkalarının kirli emelleri uğruna kendini feda eder. Kimi de insanların haksızlık girdabından kurtulması için çile çeker, kendini feda eder.
Avrupa; ikinci dünya savaşı sonrası barış kıtası haline geldi.
Asya’da; Afganistan ve Pakistan çatışma alanı.
Ortadoğu; yanıyor, yıkılıyor, insanlar birbirini katlediyor.
Londra, Washington, Brüksel, Vatikan, Paris, Moskova, Pekin, Telaviv, Riyad merkezli karar vericiler, bölgesel ve küresel değişim ve dönüşümü yönlendirmeye devam ediyorlar.
Türkiye; karar vericilerin bölgesel satranç oyununda alandır.
Türkiye; demokrasi oyunuyla, siyasi, ekonomik, kültürel, askeri işgal altındadır.
Türkiye; ABD’nin ise vesayeti altında gizli eyaleti statüsündedir.
Devlet dönüşüm içindeyken, milleti ayrıştırılıyor. Benden sonra tufan diyorlar.
Direnç sistemi kırılan ülkede; casus hücreleri yerleşmiştir. Tehlike olarak görülenlere yönelik algılama kodları değiştirilmiştir.
Hücreler; engelleme ile karşılaşmadan milli dokuyu kemiriyor, milli devleti çözüyor, milleti ayrıştırıyor, kin ve husumet tohumu ekiyor.
Halk; hala şokta, ayılmak için narkozdan kurtulması gerekir.
Türkiye’nin yüzyıllardır süren aydınlanma süreci tersine dönüştürülüyor.
Geniş halk yığınları, her şoklamada, esarete bir adım daha yaklaşıyor.
Ülkeye giren kaynağı belirsiz sıcak para, iç ve dış politikayı esir alıyor.
Terörist eski milletvekillerine maaş ödeniyor.
TV’ler, gazeteler, ortaçağ Arap hikayelerini anlatarak kitlelerin bilgilenmesini, uyanmasını engelliyor.
Halk çocukları; ya şehit oluyor ya yaralanarak hayatı kararıyor ya da işsizlikle mücadele ediyor.
Nedense bu kader ve güzel ölümler; derebeyi çocuklarını bulmuyor, hep garibanı buluyor. Yetkili ve etkili kesimlerin yakınları nedense vatan için savaşmıyor.
Halk köleleşirken, dolar milyonerleri çoğalıyor. Kölelerin olduğu bir ülkede hukuk olmaz.
İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri’nin casusu A. Ryan (1919) : "Amacımız bölmek ve hükmetmek olmalıdır. Biz gerçek ideali din’miş gibi davranacak, çıkarcı bir grubu idareci olarak takdim etmeye çalışacağız." diyordu.
1919 yılında oynanan oyun devam ediyor.
Türkiye; dün olduğu gibi bugün de ABD-İngiliz-Fransız emperyal kıskacı altındadır.
Türkiye; cephe ülke olarak batı emperyalizmin bölgeyi yeniden yapılandırmada bölgesel kaosun ortamına sokulmuştur.
Türkiye akılcılığı, bilimi, teknolojiyi esas alarak; batı dünyasının emperyalizminden, doğu dünyasının vicdan sömürüsünden, güney dünyasının din istismarından kurtulursa ancak o zaman aydınlık günlere kavuşur.
Türkiye; jeopolitik ve jeostratejik konumuna uygun dengeli stratejik politikaya sürdürmelidir.
Aynı duyarlılık içinde olanların birlikteliği ise her şeyden önemli hale gelmiştir.
Günün Sözü: Niyeti, amacı, hedefi, planı olan kararlı adımlarla başarıya ulaşır.