Nihat Genç’in gelişmeyle ilgili veryansın.com sitesinde yayımlanan yazısı:
Yola çıktık, geliyoruz! (Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi)
Nihat Genç yazdı…
19 Mayıs 2024 günü Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi’nin kuruluşunu ilan etmek için elli inanmış genç adamla İliç’e hareket ettik!
Kutlu olsun, Allah yardımcımız olsun!
10 saat gidiş on saat geliş, Erzincan’da bir gece kaldık, ertesi sabah İliç’e hareket ettik ve öğle saatlerinde siyanür havuzuna vardık!
Bir dakika saygı duruşu ve İstiklal Marşı ve üç-beş kurucu arkadaşın kısa konuşmalarıyla partimizi ilan ettik!
Allah utandırmasın!
Koruyucu meleğimiz; bayrağımız, Cumhuriyetçiliğimiz ve milli heyecanımızdı!
Hepimizin hayatları için kutsal bir an yaşıyorduk!
Tokat üzerinden gittik Yozgat üzerinden geri döndük, muhteşem manzaralı ovalar ve yaylalardan ve nehirlerden ve karlı dağlardan geçtik, Anadolu toprağının bereketi ve güzelliği ve eşsizliğine bir kez daha iman ettik!
Eyleme değil partimizin kuruluşu için geldiğimizi söyledik ve jandarma zorluk çıkartmadı ve ülkemizin derinlerine girmiş sömürgeci şirketin tel örgülerine ulaştık!
Heyecan içindeyiz!
Bu bir milli kavgadır, ülkemize sahip çıkmak, sömürgeci şirketi vatan toprağımızdan kovmak için ve sonu gelmeyen yağmayı durdurmak için burada olduğumuzu haykırdık!
Cumhuriyet’in kurumları ve kazanımlarıyla işgal edildiğini artık yüksek en yüksek tepelerden Anadolu’nun her dağı taşı her köyünden haykırmak zorundayız, dedik!
Sömürgeci şirketler ve tarikatların ve beşli çetelerin ve İslamcı siyasetin milli varlıklarımızın üstüne çöküp topraklarımızı yağma ve talan ettiğini canımızın yandığını ve utanç içinde olduğumuzu, haykırdık!
Ve siyaset sahnesinde milli bir program milli bir heyecan milli bir seferberlik ve kendine güvenen milli bir nesil yetiştirmek için yola çıktığımızı, yana yakıla söyledik!
Cumhuriyet’in sahipsiz kalması ve Türk milletinin iradesiz bırakılmasına daha fazla sessiz kalamayacağımızı!
Evde oturmanın ağrımıza gittiğini!
Eyvallahsız kendine güvenen ülkesini sahiplenen seyirci olma utancını yaşamak istemeyen bir gençliği harekete geçirmek için çok geç kaldığımızı!
Bu, çok uzun sürecek muazzam bir kavgadır, bismillah, işte yola çıktık, Allah yardımcımız olsun!
Dualar ve yeminler ettik ve marşlar okuduk ve Türk milletinin tarihten gelen ruhuna söz verdik!
İhanete ortak olan kurulu işbirlikçi kirli partilerin milletimizi çok yorduğunu ve kasıtla milli irademize cebren el koyduklarını anlattık!
Elit ve şöhretli simaların her seçim öncesi milletin iradesine kumpas kurup algı oluşturup arkasını bilmediğimiz karanlık ve kukla adamlara oy toplayıp milleti oyalayıp milleti kandırıp milleti alenen sattıklarını kuzu kuzu bir daha asla seyredemeyeceğimizi, söyledik!
Bu yüzden tarihimizde ilk defa sokaktan halktan tertemiz lidersiz şöhretsiz gençlerle yola çıktık!
Kendi irademizle ortak kararlar alıp istiklalimiz ve milli egemenliğimize sahip çıkmak için!
Sömürgeci şirketlere karşı, anti-emperyalist, milli programı olan ve milli heyecan taşıyan lekelenmemiş susmamış başı dik tertemiz gençlerle!
Hepimiz hayatlarımızın en mutlu heyecanlarını yaşadık!
Kıpır kıpır ve çok neşeliydik!
Sevincimiz coşkumuz yanında kurulu siyaset ve partiler ve ekranlarda konuşulanlar, bize o kadar yabancı çok uzak kaldı ki! Bu kurulu siyasetten uzaklaştıkça kendimize geleceğiz!
Bambaşka duygular içinde taşlık bir araziyi tören alanı ilan ettik!
Hatay Depreminde enkaz altından günler sonra çıkan Ejder kardeşimiz açılış konuşmamızı yaptı!
Arkamızda bıraktığımız medya, ekranlarda konuşulanlar ve konuşanlar, anlamsız, kukla, çirkef, ihanet dolu, ve bomboş laflar ve kupkuru, göründü gözümüze! Hepimiz inandık memlekete giden başka bir yol var!
Ve bizleri uyutmak için kurulmuş bu bitmek bilmeyen kumpastan narkozdan kurtulmak için nihayet burada olduğumuzu, şimdi, şu an, bambaşka ve sahici heyecanlar yaşadığımızı, ve meydan okumanın ve hesaplaşmanın ve bu kirli siyasetten kurtulmanın artık saati vakti geldiğini, ilan ettik!
Ölçülü, saygın, sorumlu ve abidevi anlamları olan kelimelerle konuştuk!
Havamıza suyumuza ve vatan toprağına sahip çıkmanın hayatımızın ta kendisi ve artık ölünceye kadar milli bir davamız artık yolundan yürüyeceğimiz bir davamız olduğunu!
Asıl tuzağa düşürülen ve esir edilenlerin, eli kolu bağlı, çaresiz ve sıkkın ve bunalmış ve klavye başında küfretmekten başka elinden bir iş gelmeyenlerin olduğunu, söyledik!
Çürümeye bırakıldığımız evlerimizin, sokaklarımızın, birazdan Fırat’a karışmak üzere, birazdan bütün ovalarımızı zehirleyecek sömürgeci şirketin bu vahşi siyanürlü havuzundan hiç farkı olmadığını, söyledik!
Gözlerimiz derinleşti ve ortaokul günlerindeki gibi şakalaştık ve nihayet ıstırabımız birazcık hafifledi!
İki yüz km yol gidiyorsun, tek bir insan tek bir sığır görmüyorsun! Ürkütücü!
Dönüp, üç yüz km yaylalardan geçiyorsun yine tek bir insan tek bir hayvan görmüyorsun! Bomboş yaylalar kızgınlığımızı doğruladı! Oysa nehirler çay su dere var yemyeşil otluklar meralar ve yol var!
Ürkütücü bir ıssızlık! Şehirleşme, Batı’ya göç ve terör ve yoksullukla açıklanamayacak bir boşluk!
Ege’nin en güzel ovalarından daha yeşil bereketli ovalar ve yaylalar var, ancak insan dumanı tüten baca yok!
Enfes kelimesi çok eksik kalır, bu kadar heybetli dağ başlarını vahşi tepelerini kalyonları hiçbir fotoğrafta görmedim! Hiçbir doğa yürüyüşçüsü arkadaş da gelip Fırat’ın doğarken suladığı dolandığı bu dağları insanı çarpan vahşi güzelliğini anlatmadı!
Ayak basılmamış keşfedilmemiş karlı tepeler ve mezralar ve insanın aklını alan muhteşem manzaraları hiçbir filmde de görmedim!
Bu ıssızlık sadece yoksulluk ve terörle ve sömürüyle açıklanamaz!
Büyük şehirlerin akademinin aydınların siyasetin uyuşturulması, bir zihin yangını bir irade ve beyin enkazı!!
Bu muhteşem yaylalar hiç yokmuş bizim değilmiş işe yaramazmış gibi toprağımızı terk etmemizin yüzüne bakmayışımızın çok derin sebepleri var, yalan yanlış ve imajdan slogandan posterden oluşmuş milliyetçilikler Atatürkçülükler gibi!
Zihinler milli bir kalkınma programıyla değil üretimle değil bambaşka çok tuhaf şeylerle meşgul edilmiş!
Görme duyma algılama organlarımız yok edilinceye uyuşturulup iptal edilene top yekün hepimiz sömürgeci şirketlerin esiri oluncaya kadar meşgul edilmişiz!
İnsanlıktan çıkıncaya kadar gönüllü esareti çaresizliği kabul edip ebedi uykuya yatıncaya kadar tuhaf kumpas hikayelerle ebedi bir narkoza sokulmuşuz!
Sadece bir tanesini örnek olsun diye anlatayım, mesela, Türkeş’le Madanoğlu Amerika adına darbe yapmış biri Türkeş’i diğer taraf Madanoğlu’nu kahraman yapmış!
Kafalar ideolojiler fikirler uzun kırk yıllar nelerle meşgul olmuş!
Mossad’ın ve Mit’in adamı Hiram Abas kalkmış mafyadan ülkücülerden İslamcılardan arkasına holdingleri alıp tetikçiler bulup üstelik milliyetçilik adına kırk uzun yıl faili hala bulunamayan aydınlar öldürtmüş!
Kaç on yıllar uğraştık bu cinayetlerle! Hiçbirimiz masum değiliz ve kırk uzun yıl kafamızı meşgul etmiş birbirimizi düşman yapmışlar!
Mesela Hiram Abas, 60’lı yıllarda banka soymuş sonra tımarhaneye yatmış arızalı bir tip Ünal İnanç diye bir gazeteci yetiştirmiş! Ünal İnanç, Emin Çölaşan’ın ‘minik kuş’ dediği sevgili kankisi, palavralarıyla ne kadar meşgul etmiş milleti!
Saygı Öztürk’le yıllarca programlar yaptı! Uğur Mumcu’ya bile güya belgeler taşıdı! FETÖ’nün Samanyolu’nda programlar yaptı!
Ve Kurtlar Vadisi filminin konseptini-senaryosunu Soner Yalçın’a yazdı verdi ve Bay Pipo’yu ve Efendi’yi yazdırttı!
Bir düşünün bu senaryolar ve hikayeler içinde kaç uzun on yılınız heba oldu!
O dönmeymiş bu sebataymış diye onlarca yılınız bu safsataları siyaset sandı!
Kissinger’in sağ kolum dediği ülkemizin en büyük masonlarından Selahattin Beyazıt’ın beslediği holdingler ve adamlar kime çalıştı, kimleri büyüttü, mesela, İnan Kıraç’ların fonladığı yapılardan güya kemalizm ve Atatürkçülük öğrendiniz, boşu boşuna haybeye geçen onca seçim kaybettiniz!
Bir düşünün, memleket nere, bu senaryolarla yıkanan beyniniz nere?
Bir düşünün ekmek, tarla, ova, yayla, ürün, hayvan, bereket nere, bu senaryolarla yıkanan beyniniz neyle meşgul edildi!
Öz kardeşlerinizi öldürecek kanlı düşman edecek kadar beyinleriniz yıkandı!
Sağcı solcu laik ve şeriatçı ve hep birbiriyle çatışan savaşan gözü başka hiçbir şey göremez gözü bereketli ovalarını ve dağlarını hiç göremeyecek ve kendi toprağına hiç güvenemeyecek, hale getirildiniz!
Toprağı, havayı, suyu, bereketi, üretimi, yaylaları, hayvancılığı, ovaları, rahmeti ve bağımsızlığımızı ve kendi memleketimize inancımızı unutturdular bize! Ve filmin sonunda sadece tarikatlar, sömürgeci şirketler ve İsrail kazandı! Ve bizlerin milli egemenliği elimizden gitti!
Bu satırları okuyan her bir arkadaş geriye doğru bir otuz yılı düşünsün, zihnini kimlerle nelerle hangi senaryolarla uyuşturup iptal etti!
Toprağını, rahmeti, hakikatı ve bereketi görmeyen her insan kördür!
Körlerin sağcısı solcusu laiki şeriatçısı olmaz!
Körlerin kör kalması için rantiye holdingler ve medyası emirlerine amadedir!
Şimdi bu körleşmiş ve sorumluluk almakla dalga geçen tuzu kuru arkadaşların gözünde vatana ve milli bağımsızlığımıza sahip çıkmak, şizofren olmakla manyaklıkla suçlanıyor!
Madenleri sömürgeci şirketler değil bizler milli madencilikle çıkartacağız dediğinizde, sizinle akademisinden medyasına alay eden uyuşmuş beyinler!
Boşalmış on binlerce köyümüzü yeniden canlandıracağız dediğinizde mal mal bakarlar yüzünüze!
İnanç, iman, cesaret kalmamış!
İnsan olduklarını unutmuşlar, bu toprakları sömürgeci şirketlere ve tarikatlara teslim edip klavye başında nutka akıl vermeye başlamışlar!
Ve ne güzel konfordur bu!
Bu yağma ve talan düzeninden kendilerini hiç ama hiç sorumlu hissetmiyorlar!
Cesaret edemeyenler ve hayal kuramayanların umut etme hakkı yoktur!
Cesaret edemeyen ve hayal kuramayan insanlar doğaya ve Allah’a ve insanlığın gücüne inanmaz!
Biz Cumhuriyetçi Vatanseverler, İliç’ten yola çıktık!
Parlak ve hamasi ve yaldızlı sözlere karnımız tok!
Toprağın bereketiyle üretimi bölüşümüyle buluşmayan hiçbir fikre inanmıyoruz!
Milli istiklal ve egemenliğimizin sorumluluğunu kalbinin beyninin en derininden hissetmeyen insanların partilerin bilmişlerin vaatlerine karnımız tok!
Bizi ancak toprağımız doyurur!
Onurumuzu ve milli haysiyetimizi bize ancak deşilen ekilen bereketlenen toprağımız verir!
Ayağı toprağına basmayan arkasına holdingleri alıp konuşan insanların dalgalandırdığı bayrak milli bayrağımız değildir!
Milli istiklalimizi ancak toprağımızı savunarak besleyerek milli kalkınma programı ve kamucu programla geri alabiliriz!
Cumhuriyet’in bağımsız kurumlarını ancak tavizsiz eyvallahsız pırıl pırıl tertemiz milli bir gençliğin idealleriyle ve partisiyle yeniden kurabiliriz!
Topluca soykırımdan geçirilmiş, iğdiş ve iğfal edilmiş beyinler ve öldürülmüş maneviyata dirence isyana, can suyu olmak zorundayız!
Muazzam bir kavga zihinlerimizde bir devrim beyinlerimizde bir meydan savaşı, bizi bekliyor!
Vatan toprağını terk edilemez, peşkeş çekilemez, vatan toprağını unutan insan değildir!
Yaratıcı irade coşkumuz kuvayı milliye ruhundadır!
Uzakta ıssız bomboş bırakılmış her köyümüz her dağ başı her ovamız bizim için Afyon Kocatepe ve Çanakkale gibi, meydan savaşıdır!
İzbe köylerimizi bir turist bir yabancı gibi ziyaret etmek yeter artık ağrımıza gidiyor!
Kardeşlerim, İliç’e hareket eden Cumhuriyetçi Vatanseverler, her birimiz kendimiz ve yaşadığımız topraklar üstünde dev bir adım attık!
Haksız hukuksuz servetlerle yağma ve talan ve işbirlikçilerle ve devleti soyan holdingler ve tarikatçılarla yeminler edip hesaplaşmak için, kutlu bir yola çıktık!
Yolda giderken gelirken türkülerimizi ve Aşık Veysel’i dinledik, yalnız olmadığımızı üstümüzdeki duaları hissettik!
Bilinmez tarifsiz bir neşe ve ateş içinde kendimizi bir an bile mutsuz umutsuz hissetmedik!
İnancı kardeşliği içimize salan, topraktır, toprak ruhlarımızı, toprak memleket yetiştirir!
Tarikatlar sömürgeci şirketler milliyetsiz vatansız Allahsız köleler yetiştirir!
İnsana her türlü mucizevi gücü, toprak ve sadakat verir!
Saf kaynağı toprak olmayan üreten sanatçı yazar siyasetçi insan olamaz!
Saf kaynağı sorumluluk olmayanlar insan olamaz!
Kardeşlerim, bize biçtikleri şu birbirinin tekrarı siyasi kaderin tadı sizce de iğrenç değil mi? Hepimiz her gün sıcak paracıların palavralarını dinleyip kusmuyor muyuz?
Kardeşlerim, bizi sürükledikleri siyaset, sizce de alçaklık ihanet değil mi?
Sizce de ülkemiz gözümüzün önünde peşkeş çekilmiyor mu?
Kardeşlerim, yorulmadan çalışmadan meydan okumadan hesap sormadan kazanılan şey özgürlük değildir!
Hiçbir güç hiçbir tehdit hiçbir inanç hiçbir fikir toprağımıza bizi seyirci yabancı kılamaz!
Marşlar ve dualar okuyup geri dönerken hayatımızda ilk defa bedenimizi göklere dağ başlarına bir anda zıplayacak kadar yumuşak ve hafif hissettik!
Çünkü artık kimsenin yolamayacağı dokunamayacağı, ışıkla, Anadolu’nun ırmaklarında yıkanmış, alevden kanatlarımız olduğunu hissettik!
İnanın artık siyasi kirlilikten ruhumuz dünkü kadar çok yaralanmayacak!
Çünkü milli istiklalimizi korumaya yemin etmiş bu toprağın çocuklarının neşesi ve iradesiyle yola çıkmış, kanatlarımız var!
Artık çaresizlik içinde uykuda narkozda ona buna muhtaç ve mecbur hiç değil, artık içi içine sığmayan nehirlerimiz gibi kendi yolunu kendi aşan taşkın ve engel ve yasak tanımayan gençlerle yola çıktık!
Şu işe bakın, adam kendine milliyetçiyim ya da Atatürkçüyüm diyor, Suriye’de milyonlarca Müslümanı öldürmüş ve on milyon göçe sebep olmuş Davutoğlu’nu Konak Meydanı’nda üstelik İzmir Marşıyla alkışlıyor!
Aynı adam sabah kalkmış, Ekmeleddin’e, öğleye doğru Sinan Oğan’a, akşama doğru Altılı Masa’ya diğer sabah Beşli Çete’nin yeni adamı İmamoğlu’na oy veriyor!
Vatanseverleri bu garabetten ve bu gudubetlerden ve her seçim ihanete ortak olmaktan kurtarmak zorundayız!
İddiamız memleket kadar büyüktür, Türk milletinin istiklaline, İmamoğulları, Sinan Oğanlar, Ekmeleddinler, posterci Atatürkçüler, mafyacı tetikçi partiler, Arapçılar, holdingciler değil, Türk milletinin evlatları karar verecektir!
Ve önce Veryansın sonra Cumhuriyetçi Vatanseverler olarak küçücük aidatlarıyla yola çıkmamızı sağlayan bize can suyu kaldıraç olan bu toprağın gencecik çocuklarıdır, hepsi, kardeşimiz dava arkadaşımız, yola birlikte çıktık, bu gençlere güvenim tamdır, hayırlı olsun!