Kollarımızı sıvadık, yollara düştük.
Dün Kırşehir meydanlarında Ahi Evran, Âşık Paşa, Caca Bey, Erol Güngör, Osman Bölükbaşı ve Neşet Ertaş gibi nice değerli isimleri coşkulu bir şekilde konuşurlarken görenler olmuş. İsimler hiç de kulak ardı edilmeyecek isimler olunca ben de peşlerine düştüm: “Ne diyor, bunlar…” diye.
Ahi Evran: Debbağlıkla beraber 32 çeşit esnaf ve sanatkârı bir araya getirdim. Amacım; Türkler, Anadolu´ya yerleşirken dönemin bilim adamlarının önerisinden hareketle pozitif ilimleri ve bilgiyi insanlığın hizmetine sunmaktı. Bugüne kadar kimisi bundan faydalandı, kimisi çıkarı için kullandı. Yazık!
Nefesim Ensenizde!
Âşık Paşa: Garipname’mle Farsç’ya kafa tuttum, bugün gelmişler Türkçe’me laf ederler:
“Türk diline kimse bakmaz idi,
Türklere her giz gönül akmaz idi.
Türk dahi bilmez idi el dilleri,
İnce yolu ol ulu menzilleri…”
Yazık!
Nefesim Ensenizde!
Caca Bey: Şehrin tam ortasına Uluğ Beyimin kurduğu medresenin aynısını kurdum. Kubbesi açık ve altında su kuyusu bulunacak şekilde yaptım. Medrese, suya akis eden yıldızla tetkik ettim. Yıllarımı astronomiye ve Türkçe ’ye adadım. Bugün benim yaptıklarımı Batı yapıyor diye onlara hayran hayran bakıyorlar.
Yazık!
Nefesim Ensenizde!
Erol Güngör: Yıllar evvel demiştim ki; “Milliyetçilerin milli kültür davası işte bu soysuzlaşmayı önlemeyi hedef tutmaktadır. Milliyetçilik, milli kültürü bizzat bir medeniyet kaynağı haline getirmek ve cemiyeti soysuz değişmelerin açık Pazar yeri halinden kurtarmak hareketidir. Binaenaleyh, milliyetçilik aynı zamanda bir medeniyet davasıdır.” Görüyorum ki çok doğru tespitlerde bulunmuşum.
Yazık!
Nefesim Ensenizde!
Osman Bölükbaşı bunları duyunca araya bir fıkra karıştırır:
“Milletvekilinin biri bir köyü gezerken, bağlı olduğu değirmeni döndüren bir eşek görmüş. Yanındaki köylüye sormuş: "Bu eşeğin boynundaki zil ne işe yarıyor?"
"Efendim" demiş köylü, "O zil sustuğunda eşeğin durduğunu anlıyorum. Müdahale edince tekrar harekete başlıyor." "Akıllıca" demiş vekil, "Peki eşek olduğu yerde durup da başını sağa sola sallarsa nereden anlayacaksın durduğunu?" Köylü cevap vermiş: "Ne gezer efendim sizin gibi akıllı eşek buralarda…"
Bozkırın Tezenesi de alır eline gönül sazını, döker gamını:
“Ne Söyleyim Şu Dünyanın Haline
Dağlar Ayrı Ayrı Çöl Ayrı Ayrı
Şu İnsanlar Bölüşmüşler Dünyayı
Hudut Ayrı Ayrı Yol Ayrı Ayrı…”
“Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor
Hiç bir tabip yarama merhem olmuyor
Boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen”
Ve bu yüreklere kayıtsız kalamayan, onların dertlerini dinleyen, her anlarında onlara eşlik eden Liderimiz Devlet Bahçeli de dün Kırşehir sokaklarındaydı:
“Giydiği gömlekleri değiştirip kılıktan kılığa giren Erdoğan, yeni bir gömlek edebiyatına meyletmiştir. Erdoğan milli görüş gömleğini çıkartıp BOP gömleğini giyerek yıllarca aldatmış, kandırmış, zamanımızı çalmıştır. Ancak Türk milleti gömlek değiştirmez, değiştireceği gömleği da asla giymez, giymemiştir. Şerefini gömlek gibi giyip çıkartan, tarafsızlık yeminini ampul gibi yakıp söndüren bir şahsiyet, Türkiye’ye istikamet çizemez, milletimizin aklını artık çelemez. Erdoğan, açıkça siyaset yapmakta, suç işlemekte, vatana ihanet konusunda arka arkaya delil üretmektedir.”
“Erdoğan nerede olursa olsun, siyasi propagandaya nerede tevessül ederse etsin nefesimiz ensesindedir.
Nefesimiz zalimlerin ensesinde olacaktır.
Nefesimiz hainlerin ensesinde olacaktır.
Nefesimiz müzakerecilerin, müptezellerin ensesinde olacaktır…”
NEFESİMİZ ENSENİZDE!
SAYGILAR!