NATO, soğuk savaş döneminde Sovyet istila tehdidine karşı Avrupa’yı koruyabilmek için kolektif savunma esasına göre teşkilatlanmıştı. İki kutuplu dünyanın savunma örgütüydü. Doğu karşısında Batı, Komünizm karşısında Hür Dünya, SSCB karşısında ABD ve nihayet Varşova Paktına karşı NATO anlamlı bir dengeyi ifade ediyordu. Soğuk savaş döneminde de NATO ölümü gösterip sıtmaya razı etme örgütüydü.
Soğuk savaş sonrası NATO, Bolşevizmin yerine İslamizm’i koymuştur. Diğer söz, görüntü ve açıklamalar gösterişten ibarettir.
NATO tatbikatında Mustafa Kemal Atatürk'ü düşman liderler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da düşmanla iş birliği içinde göstererek hedefe konulması bu bağlamda düşünülmelidir.
Olay sonrası NATO yetkililerinden özür üstüne özür geliyor.
Bu masum bir hata ya da yanlışlıkla yapılmış bir iş değildir. NATO zihniyetinin bilinçaltının bilinç üstüne çıkmasıdır. Kaldı ki bu NATO’da Türkiye’ye karşı yapılan ilk ihanet de değildir.
Atatürk’ü ve Erdoğan’ı düşman hedefi göstermenin güncel arka planında Türkiye, Rusya ve İran yakınlaşması, Suriye’de yaşananlar ve Rusya’dan alınan hava savunma sistemi S-400’ler var!
Nato’nun marifetleri!
NATO’nun Türkiye düşmanlığı tescillidir. Şöyle ki;
-2 Ekim 1992’de Display Determination, Kararlılık Gösterisi-92 adlı NATO tatbikatı sırasında Ege’de ABD uçak gemisi Saratoga’nın ateşlenen 2 adet hava savunma füzesiyle Türk gemisi Muavenet zırhlısı vurulur.
-Danimarka’da İslam Peygamberine yönelik hakaret içeren karikatürler yayınlanıyor. Danimarka Başbakanı Rasmussen bunu engellemediği gibi bir de destek oluyor. Bunun üzerine zamanın Başbakanı Erdoğan karikatür krizi sırasında takındığı bu tavır yüzünden Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri olmaması gerektiğini söylüyor. Bu Rasmussen sonuçta NATO’ya genel sekreter oluyor.
-NATO Genel Sekreteri Stoltenberg “Kurbanların çoğu Müslüman ve IŞİD'e karşı savaşanların çoğu da Müslüman. Bu mücadeleyi onlar için yürütemeyiz” değerlendirmesini yaptıktan sonra ‘IŞİD'le savaşmak üzere Suriye'ye asker göndermeyeceğiz’ dedi. ‘Savaşanlar Müslümansa karışmam’ tavrı aslında Türkiye’ye karşı Rusya’nın teşvik edilmesi anlamına geliyordu.
Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesinin ardından Türk-Rus gerilimi ve bütün olarak Suriye’deki gelişmeler çok kritik bir hal almışı. Türkiye’nin NATO’ya en fazla ihtiyaç duyduğu bir anda NATO konuyla ilgili olarak suya sabuna dokunmayan açıklamalarda bulundu. Türkiye’de Kurulu olan Patriot füze bataryaları da Batı tarafından geri çekilir.
İtalya’da ABD’li emekli subayın çizdiği ve Türkiye’yi bölen harita NATO brifinginde dinleyicilere servis edilmiştir. NATO’da düzenlenen brifingde Amerikalı bir subay, dinleyicilere Peters’ın sözde Türkiye haritasını gösterince salonda bulunan Türk subaylar toplu halde brifingi terk etmiştir. Türkiye’yi bölünmüş gösteren haritalar, West Point’teki ders kitaplarında da vardır. ABD’li yetkililer, “Böyle şey olmuş olsa da, ABD’nin resmi politikasını yansıtmamaktadır” der.
NATO dost mu düşman mı?
Türkiye’deki bütün askeri darbelerin -15 Temmuz dahil- arkasında NATO vardır. Sanıldığı gibi Türkiye’de askeri vesayet yoktu, askerin üzerinden NATO ve benzeri kuruluşlarla oluşturulan ABD vesayeti vardı. İsimlerini saymaya gerek yok ama ülkede işlenen bütün faili meçhul cinayetlerin doğrudan ya da dolaylı olarak ABD’nin soğuk savaş konsepti bağlamında oluşturduğu gladyo yapılanması sorumludur.
NATO demek ABD demektir. ABD demek NATO demektir. ABD’nin PYD/PKK ile ittifakı demek NATO’nun PYD/PKK ile ittifakı demektir.
Türkiye’deki siyaset uzun yıllardan bu yana üstü kapalı da olsa ABD’den icazet alarak ancak iktidar olabilmektedir. Siyasi liderlerin ABD’yi ziyareti neredeyse iktidar gelmenin şartı haline gelmiştir. Böyle bir NATO’nun dost olduğu söylenemez!
Tehdit belliyse yapılması gerekenler de bellidir. Türkiye kısa/orta/uzun vadede milli güvenliğini NATO’nun tasallutundan kurtaracak adımları atmalıdır.