Muğlalılar, Kargı Koyu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla özelleştirme idaresine devri kararını protesto ediyor
6 Nisan 2021 tarihli Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Muğla’nın Datça ilçesinde bulunan Kargı Koyu yakınlarındaki hazine arazisinin bir bölümüne “Otel alanı, günübirlik tesis alanı, park alanı, otopark” yapılmasının önü açılmıştı.
Cennet koyun Cumhurbaşkanlığı kararıyla Özelleştirme İdaresi’ne devredilmesi bölge halkı tarafından tepkiyle karşılanmıştı.
Muğlalılar, Datça’da düzenledikleri eylemde bir araya gelerek karara tepkisini gösterdi.
Eylemde, “Kargı halkındır, satılamaz” sloganları atıldı. Mücadelelerini Kargı Koyu’nun özelleştirilme kararı iptal edilene kadar sürdüreceğini belirten Muğlalılar, önümüzdeki dönemde imza kampanyası, hukuksal girişimler, sosyal medya kampanyaları, sokak eylemleri ve etkinliklerle bu direnişi büyüteceklerini de duyurdu.
“YARIMADALARIN EN GÜZELİNDE RANT”
Basın açıklaması gerçekleştiren Datça Demokrasi Platformu Kent Savunması, şu ifadeleri kullandı;
“Anlıyoruz ki; büyük sermaye grupları ve onların hizmetinde olan iktidar gözünü bu defa Kargı koyuna dikmiş. Türkiye’nin bir çok yerinde olduğu gibi toplumsal fayda ve ekolojik denge gözetilmeden, konunun uzmanlarının ve bölgede yaşan insanların görüşü alınmadan verilen bu kararın başka hiçbir mantığı yok.
Bir gecede, bir kişinin imzasıyla alınan böylesi bir kararın, ne içeriği ne de yöntemi açısından kabul edilmesi mümkün değil. Bugün eşsiz denizi ve doğal güzellikleri ile ünlü Kargı Koyu, aynı zamanda 2000 yıllık Antik Karya Yolu’nun olduğu güzergahta yer alıyor.
Antik Çağ’dan bu yana “yarımadaların en güzeli” olarak ifade edilen Datça’nın doğal, tarihi ve kültürel zenginliklerinin, rant uğruna yağmalanmasını, betona kurban edilmesini istemiyoruz.
“DATÇA İNŞAAT CEHENNEMİNE DÖNDÜ”
Plansız ve ranta dayalı yapılaşma ile bir inşaat cehennemine dönen Datça’ya yönelik benzer saldırılar yıllardır olduğu gibi bugün de sürüyor. Gebekum olarak da bilinen Kızlanaltı Güllük Mevkii kıyı alanının kiralanması, Alavara başta olmak üzere bir çok doğal sit alanının statüsünün düşürülmesi, Datça’nın içinde yer aldığı Aydın-Muğla Bütünleşik Kıyı Alanları Planı’nın kabul edilmesi, Muğla-Denizli Çevre Düzeni’nde yapılan hukuksuz değişiklikler bu saldırıların örnekleri.
Bizler bu saldırılara karşı bugüne kadar direndik ve bundan sonra da direnmeye devam edeceğiz. Sadece insanların değil, canlı cansız tüm varlıkların müşterek alanları olan kıyılar ve diğer doğal varlıkların ticari meta haline getirilerek talan edilmesini bugüne kadar kabul etmedik ve bundan sonra da etmeyeceğiz.
“TOPLUMSAL FAYDA DEĞİL SERMAYE GÖZETİLİYOR”
Bizler yaşam alanlarımızı ve bulunduğumuz bölgenin ekolojik dengesini bu saldırılara karşı savunmaktan vazgeçmeyeceğiz. Ancak toplumsal faydayı değil, yalnızca sermayenin karlılığını gözeten bu düzenin yarattığı ekolojik krizin küresel düzeyde insanlığı ve genel olarak dünya üzerindeki canlı yaşamını tehdit ettiği bir dönemde bu mücadelenin yalnızca Datça ile ilgili olmadığını da çok iyi biliyoruz.
Datça’yı savunmak insanlığın geleceğini ve doğal yaşamı savunmanın bir parçasıdır. Kazdağları’nı, Kuzey Ormanları’nı, Salda Gölü’nü, Hevsel Bahçeleri’ni, Yırca Köyü’nü, Kanal projesiyle bir yıkımla karşı karşıya olan İstanbul’u, HES’lerle yok edilen dereleri savunduğumuz gibi, Kargı Koyu’nu da hep birlikte savunmak zorundayız.
Kargı koyuna yönelik kararın duyulmasının ardından, sosyal medyada ortaya çıkan muazzam tepki çok sayıda insanın da bu gerçekliğin farkında olduğunu gösterdi.”