Evet, müebbet koğuşundan selamımız var.
Efendim bizim sağlığımız içinmiş falan diyorlar;
Geçiniz efendim bunları;
İhtiyarlar artık yemiyor bunları.
Kanmıyoruz efendim kanmıyoruz.
Kendimizi de müebbete mahkumlar gibi hissediyoruz.
Biz miyiz kardeşim bu salgının sebebi?
Bizler miyiz salgının sorumlusu?
Yettiniz gayri.
Başka söylemler bulun.
Üç aydır koğuşlardayız ve birbirimizi yemeye başladık.
Pandemiden ölmeyeceğiz belki ama kafalarımıza hunileri takmamız da yakındır.
Hazır eliniz ermişken bizler için birkaç tane de tımarhane yaptırınız. Yakında ihtiyacımız olabilir.
Bu arada bizler kodeslerdeyken bizi yöneten yaşıtlarımızdan da empati bekliyoruz.
Lütfen sizler de “tıpkı bizler gibi “nohut oda bakla sofa” evlere kapanınız belki bizim yaşadıklarımızı yaşarsanız bizim halimizden anlarsınız diyoruz.
Bunu yapabileceğinizi zannetmiyoruz ama yine de isteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü öyle değil mi?
Siz yönetenlerden bir istirhamımız daha olacak.
Allah aşkına boş verin gelecek seçimleri biraz da gelecek nesilleri düşünün diyoruz ve bu talebimizde de samimiyiz.
Tabii bizim gibi geçmiş nesilleri de bir nebze düşünseniz iyi olur.
Nasıl olsa hepimiz de aynı kuşaktan değil miyiz?
Siz unutmuş olsanız da bizler unutmadık;
Üç aydır düşünmeye fırsatımız oldu hala da düşünmeye devam ediyoruz.
Sizleri de unutmayacağız;
Her dakika kendinizden olmayanlara hakaretler yağdırdığınız ve insana gına getiren siyasetinizi de;
Sizleri gördüğümüz anda televizyonumuzun kumandasına el atarak kanalı değiştirdiğimizi de;
Sizlerden bıktığımızı da;
Yüzlerinizin eskidiğini de ve o yüzleri unutmak istediğimizi de unutmayacağız.
Sizlerden taleplerimiz de var tabii;
İlk talebimiz ev hapsimizin “pardon kısıtlamamızın;)” sona ermesidir.
İkinci talebimiz de Allah aşkına biraz daha az konuşmanızdır.
Çünkü biz sizden bıktık.
Yanlış anlaşılmasın sadece birinizden değil;
Yüzde doksanınızdan bıktık.
Yazdıklarımız bizim samimi düşüncelerimizdir.
Müebbetlik ihtiyarların hissiyatına tercüman olarak…