7 Haziran seçimleri sonuçları itibarı ile zor bir dönem başlattı. Her kesimin ayrı bir anlam yüklediği siyasi tablonun çalkantılarla geçecek bir dönemi barındırdığı, daha Meclis Başkanlığı seçiminde belirginleşti. Bir taraftan koalisyon ihtimalleri, bir taraftan ağır ülke meseleleri ortalığı toz duman ederken, Milliyetçi Hareket Partisinin belirleyici oluşundan kaynaklanan hedef olma hali, siyasi zeminin ne denli sığ, omurgasız ve kurgu merkezli bir yapıda şekillendiğinin açık göstergesi olarak önümüze çıktı.
*
Bugünü anlayabilmek, yarını değerlendirebilmek için evvela “nihai karar verici Milli İrade” hangi esaslar üzerinden tecelli etti, seçimi hangi öncelikler belirledi, irdelemek elzem olsa gerektir.
Her şeyden önce Sayın Cumhurbaşkanının tarafsızlık yeminini yok sayıp, anayasayı çiğneyerek bir parti lehine canhıraş bir feveranla sahaya inip seçim çalışması yapması şok edici boyutlarda gelişti. Tüm çalışmalarda devlet imkânlarının alabildiğince kullanılışı ise başlı başına izah edilemez bir garabetti. Seçmenin tamamı bu gerçeği bilip kabul etmesine rağmen yüzde 40 lık bölüm, bu ahlak, demokrasi, hakkaniyet, saygı ile izah edilemeyecek durumu onayladı.
Çözüm süreci başlığında gelişen olaylar iki sonuç doğurdu. Bunlardan birincisi bölücü terör örgütünün meşrulaştırılarak bir halk hareketi ve temsilcisi statüsüne kavuşturularak Cumhuriyet tarihinin en büyük ihanetinin vücut buluşudur.
İkincisi ise devletin karakol duvarlarına hapsedildiği güneydoğumuzda hâkimiyet ve asayişin tamamen terör örgütüne terk edilişidir. Aynı merkezli büyük şehirlerimizde yapılan büyük silah yığınakları ve meydan okuyuşları bilinen gerçektir.
Yine seçmenin tamamı bu kahpe durumu bilip kabul ederken yüzde 53’lük bölüm bu kabul edilemez durumu onaylamıştır.
Suriye bataklığının hem oluşmasında hem de sonrasında terörizm destekçisi bir konuma düşecek kadar şahsi hırs ve sorumsuzlukların bedeli akan kanın büyüklüğü uzun yıllar unutulamayacaktır. Ülkemize gelen iki milyonun üstünde insan her anlamıyla acı bir durum olarak sosyal dokumuza ağır hasar vermekte ve derinleşmektedir. İç politika hesapları üzerine savaş ihtimali ise sıcaklığını korumaktadır.
Türkiye tüm katmanlarıyla bu vahim durumdan endişe edip, tepki gösterirken yüzde 40’lık bölüm bilerek onay vermiştir.
Üç siyasi partinin milletvekili adaylarından kimileri sözde Ermeni soykırımı iddiasını destekleyen, savunan açıklamalar yapmış ve kendi partilerince sahip çıkılmıştır.
Böylesi alçak bir iddianın pervasızca sahiplenilmesi tüm ülkece bilinirken yüzde 79’luk bir kesim rahatsız olmadan oy kullanmışlardır.
Suç oranlarında büyük artış, kutuplaşma, ilkokul seviyesine düşen uyuşturucu, mezhep ve etnik kışkırtmalar ayyuka çıkmışken, yüzde 40’lık bölüm memnuniyet ortaya koymuştur.
Hırsızlık, yolsuzluk, peşkeş, çalıp çırpma, devlet kaynaklarını israf ve çarçur etme Cumhuriyet tarihinin en büyük boyutlarına ulaşmış, uluslar arası değerlendirmelerde dikkat çeken raporlar peşi sıra yayınlanırken ülkemizde araştırılan ve sonuçlandırılan tek dosya dahi olmayışı bilinen gerçektir. Bilakis bu konularda görevini yapmak isteyenler hedef alınıp cezalandırılmıştır. Kanunsuzluk, kayırmacılık, baskı, dayatma, tek tip kurumlaşma yine hiçbir zaman gündemden düşmemiştir.
Bu çöküş yine tüm seçmenlerce bilinip konuşuluyorken, yüzde 40’lık bölüm bu çürümeye destek vermiştir.
Diğer yandan bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı, el bebek gül bebek bir pozisyona getirilip, her türlü destek ve maskelemeyle mağdur mazlum sınıfına atanmıştır. Bu yapı bir AKP karşıtlığında meşrulaştırılırken esasında İmralı ve Kandildeki cani elebaşlarının kontrol ve tahakkümünde olduğu herkesçe bilinmektedir.
Bu eli kanlı bölücü gurup yüzde 13’lük bir destekle allanıp pullanıp meşrulaştırılmıştır.
*
İşte bu belirleyici önceliklerin gölgesinde oluşan tablodan bugün ülkemizi, içinde bulunduğu ağır şartlardan çıkaracak bir koalisyon arayışında sürükleniyoruz. Yanlışlıkların belirlediği bir güç merkezinden doğru bir omurga çıkarmak imkânsızdır.
Milliyetçi Hareket Partisi bu zeminde aldığı 80 milletvekili ile bilinen özgül ağırlığı dolayısıyla kilit ve belirleyici konumunda büyük sorumluluk üstlenmiş durumdadır.
En zor kararlar ve duruş Sayın Bahçeli ve kadrosuna düşmüştür.
Meclis Başkanlığı seçiminin sonuçlanmasıyla, koro halinde saldırıya uğrayışı oluşan bu sağlıksız zeminin ürünüdür.
Kaçak sarayda çıkış arayan birinin oyuncağı olarak başkaldırıyı kendine yakıştıran, aynı zamanda kendi genel başkanını çok zor durumda bırakan birisine,Erdoğan’la aralarında hangi gizli mecburiyetlerin olduğu konuşulan birisine, evli iken evli bir hanımla ilişkisi ifşa olan, sonrasında da o hanımı milletvekili yapan birisine, destek olmadığı için, insafsızca ve pervasızca eleştirilmekte, ahlaksızca saldırıya uğramaktadır…
Yine haddini bilmezler İmralı’daki bebek katili ile ortak cephede ortak hükümet kuralım teklifinde bulunabilmektedirler.
Netice olarak;
Milli irade muhakkak ki belirleyicidir. Muhakkak saygı duymak zorunludur. Ancak ahlak ile imtihanı üzerinde durulması gereken önemli husustur.
Türkiye; etrafında yeni Dünya kanla kurulurken ve nihai hedef oluşu açıkça dillendirilirken Yüzyılın seçiminden bu hasarla çıkmıştır.
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ve kadrolarına yine her zaman olduğu gibi en zor olan düşmüştür.