Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis, The Times gazetesi için “Türkiye ya saldırganlığına son verir ya da AB yaptırımlarına maruz kalır” başlıklı bir yazı kaleme aldı. AB, 24-25 Eylül’de Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan arasında doğalgaz arama faaliyetleri nedeniyle yükselen gerilimi ele alacağı özel bir zirve toplantısı yapmayı planlıyor.
Miçotakis, “Türkiye’nin zirveye kadar sağduyulu bir tutum benimsememesi halinde, Avrupalı lider dostlarımın önünde anlamlı yaptırımlar uygulamak dışında başka bir seçenek olduğunu düşünmüyorum. Çünkü konu artık Avrupa dayanışmasının ötesine geçti. Mesele, artık Avrupa’nın stratejik çıkarlarının, hayati çıkarlarının tehlike altında olduğunu kabul etmekle ilgili. Avrupa, gerçek anlamda jeopolitik gücünü göstermek istiyorsa, saldırgan bir Türkiye’ye taviz vermeyi göze alamaz. Türkiye’nin yaptırımları engellemek, geri adım atmak ve bu krizden çıkış için bir yol belirlemek için hala zamanı var. Türkiye’nin sınırlandırılan alanların dışında kalan sularda her türlü denizcilik ve bilimsel faaliyetlerden kaçınması ve saldırgan söylemini dizginlemesi gerekiyor. Türkiye’nin sakinleşmesi, masaya geri dönmesi ve 2016 yılında çekildiği istikşafi görüşmelere bıraktığı yerden yeniden başlaması lazım. Tüm bunları yapmamıza rağmen bile hala anlaşma sağlayamıyorsak o zaman çözümü Lahey’de aramalıyız.” İfadelerini kullandı.
Miçotakis, kendi ülkesinin istikrar ve güvenliğine yönelik her tehdidin AB’nin bütün üyelerinin refah ve güvenliğine yönelik tehlike arz ettiğini belirtti.
Türkiye’nin oluşan yeni jeopolitik ortamda giderek yalnızlaştığını vurgulayan Miçotakis, “Yunanistan; İsrail, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle güçlü ortaklıklar kurarken, Türkiye ise tek başına hareket ediyor, Doğu Akdeniz’de güç gösterisi yapıyor, Suriye ve Libya’ya müdahale ediyor ve Hamas’a açıktan destek veriyor” dedi.
Miçotakis, Türkiye’nin önündeki seçeneğin çok açık olduğunu öne sürerek, ya görüşmelere başlayıp ortak bir zemin arayışına gireceğini ya da Avrupa’nın yanı başındaki “saldırgan” tutumunu sürdürerek, bunun ekonomik bedelini ödeyeceğini yazdı.
Türkiye’yi her geçen gün gayrimeşru taleplerde bulunmak veya doğru olmayan bilgileri yaymakla suçlayan Miçotakis, şunları yazdı:
“Kavgacı bir üslup, milliyetçi bir propaganda, Rusya’dan satın alınan silah sistemleri, Dünya Miras Listesi’ndeki yapıların camiye dönüştürülmesi, yasadışı deniz faaliyetleri ve savaş tehdidi. Türkiye, geçmişte kalan bir üslup kullanıyor. Düşmanlardan, şehitlerden, mücadeleden ve bunun için her türlü bedeli ödemekten bahsediyor. Yalnızca Yunanistan ve Kıbrıs gibi iki AB üyesini değil, Birliğin tamamını tehdit eden aday bir ülke, böyle üslup ve tutum benimsiyor.”
Miçotakis, Türkiye’nin tutumunun NATO ittifakına da zarar verdiğini ve uluslararası hukukun üstünlüğü ilkesini riske soktuğunu belirterek, “Yunanistan’ın Türkiye’den gelecek her türlü saldırganlığa karşı koyacak askeri kapasitesi vardır. Ancak, iki ülke arasında herhangi bir askeri olayın yaşanmasının kimsenin çıkarına olmadığı da aşikardır” diye yazdı.
Miçotakis yazısında, Yunanistan’ın Türkiye ile AB arasında ortaklık ve ilerleme sağlanmasında bir köprü ya da engel işlevine sahip olabileceğini belirterek, buradaki tercihin Ankara’da olduğunu aktardı: “Türkiye’nin köprü seçeneğini tercih etmesi halinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB ile herkesin ortak faydasına olan iddialı ve geniş kapsamlı bir anlaşmaya varmasının halen mümkün olduğuna inanıyorum. Uyuşmazlıklar, kaba kuvvet, hile veya manipülasyonlarla değil, barışçıl şekilde, ortak saygı ve anlayışla çözüme kavuşturulabilir. İşlerin böyle olmasına hiç gerek yok. Meselenin çözümü basit. Oturur ve görüş ayrılıklarımızı tartışırız ve bir anlaşmaya varmaya çalışıyoruz. Yapamıyorsak o zaman Uluslararası Adalet Divanı’na gideriz. Peki Ankara’nın hukukun üstünlüğünden korkacak neyin var?”