Çok sayıda mektup, faks ve telefon alıyorum. Mesajlar, yüreği tertemiz olduğu belli olan insanların hayal kırıklıkları, sitemleri, eleştirileri ve umutlarıyla yüklü. Çoğu bizi cesaretlendiren mesajlar oluyor. Yapılması gerekenleri madde madde sıralayanlar da yok değil. Kuşkusuz herkesin kendi baktığı zaviyeden çok haklı olduğu yanlar var.
Ancak içinde bulunulan durum, kimin haklı ya da haksız, doğru ya da yanlış yaptığı tartışması yapmaya elverişli değildir. Eskilerin söylemiyle ‘düşman Tuna’yı atlamıştır’. Bugün Türk milletinin yalnız hukuku değil tarihi, imanı hatta varlığı tartışılmaktadır. Yapılacak yeni anayasa değişikliğiyle, milli devlete ve “Türk” kavramına son darbe de vurulmuş olacaktır. Televizyon ve gazeteler var gücüyle Türkiye kamuoyunu buna hazırlıyorlar. Bu nedenle bölücü, yıkıcı ve ayırıcı ne kadar adam varsa televizyonlara çıkarılıyor. Eski kazaların ve ölümlerin ısıtılıp ısıtılıp ortaya atılmasının nedeni de Türkiye’de yaşananları gözden saklamaktır. Kısacası durum son derece ciddidir. Zaman “sen-ben”, “haklıyım-haksızsınız” kavgası yapacak zaman değildir!
Herkes uyanık olmalı!
Türkiye’nin en az son yirmi yılını AKP’nin yönetiminde geçirmesi AB/ABD ve uluslararası finans merkezlerinin en büyük arzusudur. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgenin ABD ve uluslararası sistemin ihtiyaçlarına göre yeniden dizaynı ancak AKP’nin Türkiye’de işbaşında olmasına bağlıdır. Bu nedenle, AKP’nin önündeki engeller birer birer ortadan kaldırılıyor. AKP güçlendirilirken AKP’nin muhalifleri de bir biçimde zayıflatılıyor ya da yarış dışı bırakılıyor.
Bu nedenle Türkiye’de daha önce eşine benzerine rastlanmayan siyasi gelişmeler yaşanıyor. Örneğin; CHP’nin başından Deniz Baykal bir komplo sonucu ayrılmak zorunda kalıyor. Ardından genel başkanlığa seçilen Kılıçdaroğlu “Genel Af” tan söz ediyor. Saadet Partisi, Numancı/Erbakancı olarak karpuz gibi ikiye ayrılarak güçten düşürülüyor. Devamla “Eski Ülkücü-Yeni Ülkücü”, “Resmi Ülkücü-Sivil Ülkücü”, “Bağımsız Ülkücü-Bağımlı Ülkücü” kavramları piyasaya sürülüyor. Yaşananların birbiriyle ilgisiz, doğal siyasetin sonucu olduğunu söylemek için fena halde saf olmak gerekiyor.
Türk Milliyetçiliği rahatsız ediyor!
Unutmamak gerekir ki Türkiye’de “bizi süpürmeyin, kullanın” diyen bir zihniyet iktidardadır. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, ABD’de bundan bir süre önce Türkiye’deki ‘Bu kavga milliyetçiler ile küreselciler arasındaki kavga’ dedi. ‘Bizler küreselciyiz ve milliyetçilerle kavgalıyız’ demişti.
ABD’deki Rand Corpotaion tarafından yayımlanan “Sorunlu Bir Ortaklık; Küresel Jeopolitik Değişim Çağında ABD-Türkiye ilişkileri” başlıklı 138 sayfalık raporda, Türkiye’nin yaşaması muhtemel senaryolardan bahsediliyor. AB üyesi Türkiye’nin ABD için pozitif, milliyetçi Türkiye’nin ise negatif olacağı vurgulanan raporda, askeri darbe ihtimalinin pek olası olmadığı belirtiliyor. Rand’ın Türkiye uzmanı Stephen Larrabee tarafından yazılan raporda, ABD-Türkiye ilişkilerinin gelecekte büyük ölçüde Türkiye’nin ne yönde bir evrim geçireceğine bağlı olduğu ifade edilerek, “Milliyetçi Türkiye senaryosunun Türkiye’yi Amerika için zor bir partner haline getireceği” vurgulanıyor. Dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Fried, “Milliyetçilik gurursuzluktur” derken bir üst düzey yetkilisi de “Türkiye’deki kavgacı milliyetçilikten endişeliyiz” diyor.
CHP’nin giderek AKP’lileştiği, SP’nin bölünerek AKP’nin ekmeğine yağ sürdüğü, eski ülkücü adıyla AKP’nin devşirdiklerinin kendilerine verilen rolü oynadığı bir zamanda MHP’yi tartışmak, ahmaklıktır. Bugün Türkiye’de bütün yıkıcıların gerçek hedefi Türk milliyetçileridir. Türk milliyetçileri bir daha toparlanamayacak şekilde dağıtılıp, çökertilmeye çalışılıyor. Bu ortamda sağduyu sahiplerinin küsmek, kırılmak, darılmak ve yorulmak hakkı yoktur!