Milletvekili seçildikleri halde CHP’nin 2, MHP’nin 1 ve bağımsızlardan 5 tutuklu milletvekili mahkemeler tahliye kararı vermedikleri için Meclis’e gelip yemin edemiyorlar. Bu milletvekilleri halen hükümlü değiller, sadece yargılandıkları davalarda haklarında milletvekili adayı olmadan tutukluluk kararı verildiği için cezaevinde bulunuyorlar. Zaten, haklarında kesinleşmiş hükümler olsaydı milletvekili adayı olmaları söz konusu olamazdı.
CHP’li milletvekilleri tutuklu milletvekillerinin tahliyesini gerekçe göstererek tahliye yolu açılıncaya kadar Meclis’e gidip yemin etmeyeceklerini açıkladılar. Nitekim, geçtiğimiz Salı günü Meclis’e gittiler, ama yemin etmediler. BDP’li milletvekilleri ise tahliye gerçekleşene ve Hatip DİCLE konusunda iktidar partisince söz verilinceye kadar Meclis’e gitmeyeceklerini açıkladılar. Geldiğimiz nokta itibarıyle bu kararlarının arkasında duruyorlar.
AKP ve MHP milletvekilleri Salı günü Meclis’e giderek yemin ettiler. AKP’nin tutuklu milletvekili yok. Bu sebeble AKP’li milletvekillerinin yemin etmesi değil, etmemesi garip bir durum olurdu. MHP’nin bir milletvekili, Sayın Engin ALAN ise tutuklu. MHP’li milletvekillerinin CHP ve BDP’liler gibi davranmayıp Meclis’e gitmeleri TBMM’ye saygı duymak açısından takdir edilecek bir davranış.
AKP, Meclis’i boykot eden milletvekillerini sert bir şekilde eleştiriyor. Benzer eleştirileri MHP de yapıyor. MHP’nin boykotçu milletvekillerini eleştirmesi, istikrarın sağlanması, Meclis’in çalışması vb. gerekçelerle haklı görülebilir. Ancak, MHP sadece boykotçu milletvekillerini eleştirir, tutuklu milletvekillerinin tahliyelerinin sağlanması için birşeyler yapmazsa kamuoyunda sorgulanabilir, puan kaybedebilir. Zaten şimdiden bir kısım medya MHP’yi AKP’nin paralelinde olmakla itham etmeye başladı. Aynı medya önümüzdeki günlerde bir AKP-MHP ittifakının kurulabileceğinden söz ediyor. MHP, kendisine isnat edilen bu hususların doğru olmadığına dair kamuoyunu ikna etmezse zararlı çıkacağı kesindir. Bir de bunların yanında CHP’lilerin ileri sürdüğü “Arkadaşlarını sattılar.” suçlaması da gerekenler yapılmazsa MHP’nin boynunda asılı kalacağa benziyor. İleriki süreçte bunların doğru olmadığını seçmene anlatmakta zorluk çekilmesi kuvvetle muhtemeldir. MHP yetkililerinin “Engin ALAN’ın tahliyesi için itirazlarımızı sürdüreceğiz.” şeklindeki açıklamaları, yapılan suçlamalardan kurtulmak, Engin ALAN’IN tahliyesini sağlamak için yeterli değildir. MHP, bütün bu suçlamalardan kurtulmak ve Engin ALAN’ın tahliyesini sağlamak için hukukun içinde kalarak çok güçlü bir biçimde sürece müdahil olmalıdır. MHP’nin tahliye sürecine müdahil olabilmek için neler yapabileceğini aşağıda dilimin döndüğünce açıklamaya çalışacağım.
1-MHP, tutuklu milletvekillerinin tahliyesini sağlamak için hemen bir kanun değişikliği teklifi vermeli ve bunu kamuoyuna anlatmalıdır. AKP’liler kafa karışıklığı yaratmak için bu değişikliklerden Abdullah ÖCALAN’ın, Murat KARAYILAN’ın ve Ogün SAMAST’ın da yararlanabileceğini iddia ederek kanun değişikliğini kamuoyuna sakıncalı göstermek istiyorlar. AKP’lilerin bu iddiaları kesinlikle doğru değil. Aşağıda izah edeceğim kanun değişikliği tutuklu milletvekilerinin tahliyesini sağlayacak, ama kesinlikle ÖCALAN’ın, KARAYILAN’ın ve Ogün SAMAST’ın işine yaramayacaktır. İzah etmek istediğim kanun değişikliği şöyle:
· 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinin 3. Fıkrası tamamen kaldırılmalıdır.
· Aynı kanunun 101. Maddesinin 2. Fıkrasının sonuna “Tutuklama kararında belirtilen gerekçelerin somut olay ve olgulara dayanması zorunludur. Somut olay ve olgulara dayanmayan gerekçelerle tutuklama kararı verilemez.” cümleleri eklenmelidir.
Uygulamada, özellikle Ergenekon, Balyoz vb. davalarda keyfi bir biçimde tutuklama kararları verilebilmektedir. Bu duruma yol açan yukarıda belirtilen CMK’nın 100. maddesinin 3. fıkrasıdır. Bu fıkra, hakime tutuklama konusunda çok geniş bir takdir yetkisi tanımaktadır. Sanığın kaçma ve delilleri karartma tehlikesi olmasa bile hakim bu fıkraya dayanarak tutuklama kararı verebilmektedir. Bu fıkranın kaldırılması ile hakim ancak sanığın kaçma ve delilleri karartma tehlikesi olduğunda tutuklama kararı verecek, bu tehlikeler yoksa sanığı tahliye etmek zorunda kalacaktır.
Halen tüm ceza mahkemelerinde tutuklama kararı verilirken gerekçe kısmında kanun maddeleri soyut bir biçimde tekrarlanmakta, tutuklama kararına gerekçe olan somut olay ve olgulardan söz edilmemektedir. Yukarıda tırnak içinde koyu renkle yazılı cümleler, 101. Maddenin 2. fıkrasına eklenirse hakim tutuklamaya gerekçe olan somut olay ve olguları kararda açıklamak zorunda olacaktır. Böyle somut olay ve olgular yoksa tutuklama kararı veremeyecek, sanık tutuklu ise tahliye etmek durumunda olacaktır.
Halen Engin ALAN’ın tutukluluğunun devamına gerekçe olacak hiçbir olay ve olgu mevcut değildir. Bütün demokratik ülkelerde kabul gören iki tutuklama gerekçesi vardır. Bunlar: 1-Sanığın kaçması ihtimali, 2-Sanığın delilleri karartma, yok etme ihtimali. Sayın Engin ALAN önce tutuklanıp sonra tahliye olduğu halde kaçmaya teşebbüs etmemiştir. Bu davranışı ve milletvekili olması da Engin ALAN’ın kaçmayacağının en büyük delilidir. Gene, bu davada tüm deliller toplanmıştır. Toplanmayıp da Engin ALAN’ın yok edeceği bir delil söz konusu değildir. Bu sebeblerle yukarıda teklif ettiğim kanun değişiklikleri yapıldığında Balyoz Davası’na bakan hakimler Engin ALAN hakkında tahliye kararı vermek zorunda kalacaklardır.
2-AKP’nin iktidar çoğunluğu çok büyük bir ihtimalle yukarıda teklif ettiğimiz kanun değişikliklerini yapmaya yanaşmayacaktır. Bunun sebebi bu değişiklikleri yaparlarsa Türk Ordusu’nu tutuklama kararlarıyla diz çöktürme imkanından mahrum kalacak olmalarıdır. İşte MHP, AKP’yi bu değişiklikleri yapmaya mecbur bırakmalıdır. Bunun için hukukun içinde kalarak yapılabilecek birçok şey vardır. Örnek olarak bazılarını aşağıda açıklıyorum:
· MHP tabanını ve kamuoyunu örgütleyerek bu değişikliklerin yapılması için AKP milletvekillerini telefon, mektup, telgraf, faks, email yağmuruna tutmak, bunu aylarca devam ettirmek.
· Gene parti tabanını ve kamuoyunu örgütleyerek AKP milletvekillerini her ortamda bu değişiklikleri yapmak için görev yapmaya çağırmak, bunu aylarca devam ettirmek.
· Medya vasıtasıyla konuyu devamlı gündemde tutmak.
· Gereken değişikliklerin yapılması konusunda yurdun her tarafında kapalı salon toplantıları ve mitingler yapmak, bunu aylarca devam ettirmek.
· AKP’nin kanun değişikliği yapmaması halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açmak.
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız eylem ve işlemlerin yapılması halinde Sayın Engin ALAN’ın tahliyesi yüzde yüze yakın bir ihtimaldir. MHP, bunu başarabildiği takdirde aynı zamanda seçmen nezdindeki itibarını da çok önemli ölçüde artıracak, bu avantaj MHP’ye önümüzdeki dönemde iktidar alternatifi olarak tanınma imkanını sağlayacaktır. 12 Haziran seçimlerinde seçmenin MHP’ye oy vermemesinin en önemli sebeblerinden birisi MHP’yi iktidar alternatifi olarak değerlendirmeyişinden kaynaklanmıştır. MHP, yukarıda teklif ettiğimiz işleri yaparsa bir taşla birden fazla kuş vurmuş olacaktır. Bir ülkücü ve bir hukukçu olarak üstüme tekliflerimi yapmakla üstüme düşen görevi yaptığıma inanıyorum. Bundan sonrası parti yetkililerine düşen bir görevdir. Bir ülkücü olarak bunların yapılmasını parti yetkililerinden beklemek hakkımdır, diye düşünüyorum. İnşallah, tekliflerim gerçekleşme imkanına kavuşur.