Milliyetçi Hareket tüm katmanlarıyla, derin iç mücadelenin sarsıntısını yaşıyor.
Bir yandan Değişim/Yenilenme talepleri kuvvetle dillendirilirken, diğer yandan dış etki ve operasyon imalı bariyerler sahne alıyor. Karşılıklı ithamların, suçlamaların ardı arkası kesilmezken, yaşanan seviye sıkıntısı geleceği tehdit eder ölçülerde seyrediyor.
*
Normal seyrin dışına çıkan bu hassas dönem, ağır sonuçlara gebe sancılı bir gidişin ivme kazandığı bir mecraya dönüşmüş durumda… Diriliş rüyası ile direniş iddiası arasına sıkışmış gergin ve yüzeysel mücadele, basitlikler üzerine inşa edilen yönüyle her geçen gün derin yaralar açıyor.
***
Türk Milliyetçiliği Hareketinin tarihindeki azamet, günün “şatafat soslu hezeyanlarıyla” fütursuzca çiğnenir konumda… Ülke meselelerinde hafızalara kazınan, emsalsiz kahramanlık/fedakârlık/ufuk merkezli hareket, bugün kendi meselelerinin altında ezilen, birbirini anlamaktan uzak dahi uzak, zaviye sıkıntısı çeken görüntüye hapsedilmiştir.
*
Türk Milliyetçileri en zor dönemlerde memleketi uğruna, inancı uğruna ödenebilecek tüm bedelleri ödemişken, bugün kendi bağrında oluşturduğu girdapta savrulmakta, samimiyet ve sadakat üzere hayat sürmüş, “Dava” merkezli düşünmüş ve yaşamış insanlar, “Gönlü kırılmışlar ordusu” haline getirilmiştir.
*
Omurga hasar almakta, taşıyıcı kolonlar sarsılmaktadır!..
***
Hal böyle… Ortalık toz duman, izler birbirine karışmış durumda.
Hareketi kendinden menkul sayanlar, kıt akıllarıyla ahkâm kesenler, kısır çekişmelerde kimlik bulanlar, putlaştırmayı sadakat sayanlar, ne hazindir ki sesi en çok çıkanlar olarak karşımıza çıkıyor.
Kaçınılmaz olarak her iki tarafa da sirayet edip meseleyi çığırtkanlık ölçülerine indirgeyenler, aslında en çokta temsil ettiklerini tüketiyorlar… Milliyetçi Harekete ve Türk Milletine hasımlığıyla bilinen hadsizlerin dahi bu bulanık havadan istifadeyle, ahkâm keser oluşları ise kabul edilemez bir zillet olarak ortaya çıkıyor!..
*
Gün sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır!
Meseleleri yok saymak ne kadar vahimse, yok olduk ithamları o kadar zavallıdır!
Gelişmelerdeki çöküş ile basiretsiz tavırlar arasına sıkışan çabalar ancak yarayı derinleştirmektedir.
***
Ne acıdır ki!
Tüm bu çöküş hali; Türkiye Cumhuriyetinin devleti ve milletiyle en ağır dönemini yaşadığı dönemde zuhur etmiştir.
***
Evvela!
“Kim niçin nasıl ne zaman” didişmelerinin hafifliği ve basitliğinin cenderesinden sıyrılıp, asıl olan “nereye” sorusunun ete kemiğe bürünme zamanıdır.
Gelinen dip noktayı sıçrama merkezi kılmaktır.
Müracaat kaynağı!
Tarihin her döneminde olduğu gibi, bizatihi bünyedeki kudrettir…
Vakit; bir kez daha gelmiştir.
Hareketimiz için…
Ülkemiz, istikbalimiz için!..