MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bilinmelidir ki, ne dinimize laf söyletiriz, ne de Cumhuriyet’in laiklik sütununu kırdırırız. Kötü niyet sahipleri sabırları sınayıp sınır ihlali yaparak milletimizin sinir uçlarıyla oynamaya kalkışmamalıdır.” ifadesini kullandı.
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin on yıllar boyunca “sığ ve kısır” tartışmalarla meşgul edildiğini, gücü ve enerjisinin devamlı surette içe dönük konu başlıklarında harcandığını belirtti.
Milli ve manevi değerler eksenine tutunan sert kutuplaşmaların, zaman zaman tehlikeli boyutlara ulaşarak, milli birlik ve dayanışma ruhuna zarar verdiğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bu esnada birbirimize çatık kaşla bakıyorken, haricimizdeki birilerine, hadiselerin bilenmiş akışına müdahale ve mukabelede ne yazık ki geç kalınmıştır. Köprülerin altından sular hızla akıyorken, hala köprü üzerinde cepheleşme hastalığına maruz kalmak talihsiz ve esef verici gelişmelere davetiye çıkarmıştır. İnanç, mezhep, etnik aidiyet, dil ve köken gerilimlerini taammüden kamçılayan, nihayetinde insanlarımızın gönül ve muhabbet bağlarını koparmak için gerginlikleri körükleyen fırsat düşkünleri işin özünde ateşle oynamışlardır.
Bir yanda laikliği siyasi hesapları için acımasızca istismar edenlerle, diğer yanda barış ve kardeşlik dinimizin evrensel mesajlarını çarpıtanlar, görüntüde ayrı, gerçekte aynı kirli maksada kilitlenmiş bağnaz kafalardır. Bilhassa ifade etmek lazımdır ki, kimin Müslüman kimin münafık kimin mümin kimin münkir olduğunu tayin ve tefrik etme görevi, fani insana verilmiş bir ruhsat değildir.”
İslam’ın hoşgörü dini olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Rahmet elçisi Efendimizin hayatı, hadisleri, akıl, adalet ve haysiyetle pekişmiş muamele ve mücadelesi hepimize örnektir.” ifadesini kullandı.
Huzurlu bir toplum hayatı için hoşgörünün altın bir davranış kalıbı olduğunu belirten Bahçeli, “Tahammülsüzlük zehirdir, girdiği bedeni ve zihni her zaman mahvedecek, bir süre sonra da nefret salgınına dönüşecektir. Manevi hoşgörü acziyet değil, mükafatını Allah’tan bekleyen ve dileyen ihlaslı bir teslimiyet halidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, hoşgörünün hiç kimseyi ayıplamamak, kırıcı ve aşağılayıcı olmamak, farklı inanç ve düşüncelere müsamaha göstermek olduğunu ifade ederek, cami, mescit ve cemevlerinin sahte anlaşmazlıkların ve sanal ihtilafların merkez üssü haline getirilmesinin ağır bir vebal olduğunu kaydetti.
– “Türkiye bu karanlık tünelden süratle çıkmalıdır”
“Onun ölüsü camiye girmemeli, bunun cenaze namazı kılınmamalı çağrıları, Allah’ın rahmet ve merhametiyle ters düşmektir. Elbette böylesi bir tablonun sonu uçurum, sonucu felakettir.” ifadesini kullanan Bahçeli, şunları kaydetti:
“Din değiştirmedikten ve bazı haller zuhur etmedikten sonra bir Müslüman’ın ölüsüne veya dirisine nasıl yaklaşılacağı, nasıl davranılacağı bellidir. Sevmediğimiz birisinin camiye sokulmasına, cenaze namazının kılınmasına itiraz etmek demek Türk ve İslam düşmanlarının oyununa gelmek demektir. Düşüncesini, fikriyatını, fiillerini, söylediklerini, yazdıklarını tasvip etmediğimiz her insanın, insan olmaktan kaynaklanan hakları vardır ve herkes bu haklara saygıyla mesuldür.
Son zamanlarda gazetelerde ve televizyon ekranlarında baş gösteren kaygı verici kamplaşmanın devamı, hatta genişlemesi halinde milli ve manevi hayatımız bir plan dahilinde yürütülen tahrik ve taciz kampanyalarının girdabına kapılacak, bunun bedeli de vahim olacaktır.
Bugünkü nazik ve hassas dönemde, Diyanet İşleri Başkanlığımızı ve laikliği eş zamanlı olarak sıcak tartışmaların içine sürüklemek Türkiye’nin aleyhine kulis yapan, yıkım senaryosu hazırlayan zalim mihrakların eline koz vermektir. Türkiye bu karanlık tünelden süratle çıkmalıdır.”
– “Laiklik, dinsizlik değildir”
Laiklikle ilgili tartışmaya da değinen Bahçeli, şu değerlendirmede bulundu:
“Bir başka sorun ise laikliğin Anayasadan çıkarılma meselesidir. Bu görüşü seslendiren veya destek verenler, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temellerini dinamitlemek isteyen, kurucu emanetleri kundaklamak için gün sayan hastalıklı ve hasarlı zihniyetlerdir. Laiklik, dinsizlik değildir. Kavramsal çatısı dinle çatışmalı da görülmemelidir.
Türkiye laik, sosyal ve hukuk devletidir. Millet, Müslümandır. Herkesin dini inanç ve vicdan hürriyetine hürmet duymak asıldır. Bilinmelidir ki, ne dinimize laf söyletiriz ne de Cumhuriyet’in laiklik sütununu kırdırırız. Kötü niyet sahipleri, sabırları sınayıp sınır ihlali yaparak, milletimizin sinir uçlarıyla oynamaya kalkışmamalıdır. Din Allah’ındır, Müslüman Türk milleti mukaddesatı üzerinde karalama yapmak için devreye girenlere müsaade etmeyecektir. Hiç kimse üstüne vazife olmayan konularda fetva makamı gibi hareket etmeye heveslenmemeli, 2023 vizyonumuzun hızını yapay gündemlerle kesmeyi de aklından geçirmemelidir.”