Yaşı 35 ve üzerinde olanlar Meral Akşener ismini gayet iyi bilirler. Yarın 15. Yılına girecek olan 28 Şubat Postmodern Darbesi’nin en karanlık günlerinde, 8 Kasım 1996 – 30 Haziran 1997 tarihleri arasında Mehmet Ağar’dan boşalan İçişleri Bakanlığı koltuğunda Meral Akşener oturuyordu. Daha açık ifade etmek gerekirse 28 Şubat 1997 tarihinde askerlerin o meşhur bildiriyi imzalaması için Başbakan Necmettin Erbakan’ı 9 saatliğine ablukaya aldıkları MGK Toplantısının yapıldığı gün İçişleri Bakanımız Meral Akşener idi.
Malum o dönem TSK üst kademesinin, savcı ve hakimlere verdiği zoraki (!) brifinglerden ötürü Ankara Özel Yetkili Başsavcılığı tarafından ifadeye çağrılması gündemde. Üst kademe derken gerçekten üst kademeden bahsediyorum:
Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi, Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman, Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç, Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Doğu Aktulga.
Mevcut koşullardan cesaret alarak bugün, o dönem Genelkurmay’ın verdiği brifinglere katılanlara, brifingleri tertipleyenlere verip veriştirmek hatta dava açmak kolay. Ancak o günün koşullarını iyi analiz eden biri için bugün yapılanları o günlerde hayal bile etmenin zorluğu sanırım kolaylıkla erişilebilir bir sonuç. Genelkurmay’ın brifinglere çağırdığı kişi ve kuruluşların içinde kimler yoktu ki? Öğretim görevlileri ve rektörlerden tutun, hakim, savcı ve avukatlara kadar varan geniş bir yelpazede bütün kamu kuruluşlarının en etkili isimlerine bu brifinglerde Genelkurmay yetkilileri tarafından emir niteliğinde tavsiyelerde bulunuluyordu. Öyle ki bir kaç gün sonra Başbakan Erbakan’ın istifasına sebep olacak 10 Haziran tarihli son brifingin zorunlu veya gönülü konukları Anayasa Mahkemesi Başkanı, Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı ve bu kurumların üyeleriydi.
Brifingleri veren Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin Saner ile İstihbarata Karşı Koyma ve Güvenlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Fevzi Türkeri’ nin gönüllerinde yatan asıl aslan il valilerine brifing vermekti. Yargı mensuplarına verilen brifingten sonra bu konuda basında dolaşan dedikodular üzerine Meral Akşener bütün il valilerini çağırdığı bir toplantı yaptı ve açık açık:
“–Böyle bir brifinge hangi vali icabet ederse görevden alırım” dedi.
Akşener’in ciddiyetinin bilincinde olan valilerin gönülsüzlüğü Genelkurmay’ın geri adım atmasına sebep oldu. Aslında bugün, o günlerde bu beyanatı gazetelere yansıyan Akşener’e hitaben yapılan terbiyesizlik olayın kendisinden daha net hatırlanmakta. Genelkurmay’dan üst düzey bir yetkili gazetelere bir açıklamada bulunmuş,
‘Söyleyin o kadına, onu kazığa oturturum’ ifadesi dönemin bütün gazetelerinde karşılık bulmuştu. Bir basın toplantısı düzenleyip bu terbiyesizliği yapan komutanı açıklamaya kararlı olan Meral Akşener’e tahmin ettiğiniz üzere Süleyman Demirel mani olmuştu.
Bugün 28 Şubat’ın o karanlık günlerinde korkudan ödü patlayan siyasetçileri, gazetecileri, medya patronlarını, hakimleri, savcıları, avukatları, baro başkanlarını, sendika başkanlarını, rektörleri, Anayasa Mahkemesi başkan ve üyelerini, Danıştay Başkan ve üyelerini, Yargıtay Başkan ve üyelerinini, hatta Cumhurbaşkanını hatırlayınca Meral Akşener’in DİK duruşunun kıymetini daha iyi anlıyorum. Herkes birilerinin 28 Şubat’ta yapılanların cezasız kalmaması için bir şeyler yapmasını bekliyor bugünlerde. Ben işe Meral Akşener’e minnet dolu bir teşekkür ile başlamanın en doğru başlangıç olacağına inanıyorum.
Şimdi birileri haklı olarak tutup Meral Akşener’in o dönem yaptığı 9 kusurlu hareketi sıralamaya kalkışsa bile ben bütün bunlardan ari,
“Teşekkürler Meral Akşener” demek istiyorum…
“Teşekkürler…”
Dr. Hamid Aydın – Haber 7
[email protected]
twitter.com/hamidaydin