İYİ Parti Grup Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu’nun 8 Mayıs’ta Twitter’dan yaptığı paylaşımda kullandığı “Türkiye toplumu” ifadesinin yeni bir çözüm sürecinin ısınma turları olduğunu belirterek, “Hiçbir pragmatik fikirden kaçınmayan, amaca giden yolda herşey mübahdır diyen Machiavellist AK Parti zihniyeti, yeni bir çözüm süreci için ısınma turları atıyor. Beştepe’nin kimlerden oluştuğu belli olmayan Kurulları, muhalefeti toplum mühendisliğiyle suçlarken dikkatli olsun” ifadelerini kullandı.
Türkkan’ın basın toplantısında ele aldığı konular şu şekilde:
Değerli basın mensupları,
Hepinizin bildiği üzere Cumhurbaşkanlığı’na bağlı birçok kurul var. Hukuk Politikaları Kurulu da bunlardan biri.
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu, 8 Mayıs’ta twitter hesabı üzerinden “Cumhurbaşkanı’nın yüzde elliden fazla oy ile seçilmesinin bazı anlamları üzerine” başlıklı bir açıklama yayımladı. Açıklamada Cumhurbaşkanlığı seçimindeki 50+1 barajı ile halkın sorunu olup olmadığı gibi konularda Kurul’un görüşlerine yer verildi. Ve bu görüşlere yer verilirken metinde öyle bir dil kullanıldı ki neresinden bakarsanız bakın, nasıl yorumlarsanız yorumlayın bu dil asla kabul edilemez.
Kurul, “Türk Toplumu” yerine “Türkiye Toplumu” demiş, bunu da farklı cümleler içinde 3 kez aynı şekilde kullanarak büyük bir yanlışın, hatanın, acziyetin örneğini sergilemiştir. Belki de bir mesaj verilmeye çalışılmıştır. 1924 Anayasası’nın 88. Maddesinde “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur.” denilerek bu ülkede yaşayan halkın bir bütün olarak Türk Milleti olduğuna 96 yıl önce vurgu yapılmıştır.
Şu anda yürürlükte olan Anayasamızın 66. maddesinde “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ifadesi kullanılarak, kimlik ayrımı yapmaksızın kimseyi ötekileştirmeden, ayrımcılık yapmadan net bir tanım konmuştur.
Peki o zaman Devletin en üst makamına bağlı bir kurul tarafından yayımlanan metinde kullanılan “Türkiye Toplumu” ifadesi neyin nesidir? Bölücülük kokan ve terör örgütü PKK’nın dili olan bu tanım niye kullanılmıştır? Türk demekten korkan, Türk ibaresini her yerden söküp atmaya çalışan kafa ile bu, aynı zihniyet değil de nedir?
OTORİTER REJİMİNİ DİKTA ETMEYE ÇABALAYAN BU UCUBE SİSTEM, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULUŞ FELSEFESİNİ VE TARİHİ GEÇMİŞİNİ TASFİYE ETMEYE ÇALIŞMAKTADIR
Farklı kültürler, inançlar, yaşam biçimleriyle bir arada yaşıyoruz. Ama bu güzel ülke binlerce yıllık bir devlet geleneğinin devamıdır. Kurucu kökleri bellidir. Osmanlı Devleti, Türklerin kurduğu bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti, Türklerin cumhuriyetidir. Bizler, hepimiz Türk vatandaşıyız.
AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti Hükümetleri, 2002’den bu yana Türkiye Cumhuriyeti’nin tek millete dayanan, Atatürk’ün kurucu önderliğindeki kuruluş felsefesini her fırsatta yıpratmış, ortadan kaldırma mücadelesi vermiştir. Ülkemizin kurucu değerleriyle oynamak, Türk kimliğini inkar etmek sandığınızın tam aksine memleketimize zarar getirir.
TEK MİLLETİN NE OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI; TÜRKİYE TOPLUMU
Tarihte kendi kimliğiyle oynayan, inkar eden, başkalarının arzularını tatmin etmek için şekilden şekile giren toplumların hepsi tarumar olmuştur. Örnek için çok uzağa gitmeye gerek yok. TİTO Yugoslavyası belli aynı oyunu oynadılar. 1992 yılında Yugoslavya 7 ayrı devlete bölündü. Türkiye’de oynanmak istenen oyun bu mudur?
Şimdi ise Türkiye’yi şahsına ait görenler aynı maceraya girişiyor. TİTO Yugoslavyası gibi Türkiye’yi dağıtmak için aynı dili kullanan bir yönetimle karşı karşıyayız. Ne demişlerdi iktidara gelmeden önce; Tek devlet, tek millet, tek dil. Geldiğimiz noktada adını anmadıkları, ne olduğu belli olmayan tek milletin ne olduğu ortaya çıktı. Türkiye toplumu. Açıklamada “Türkiye Toplumu çok kimlikli bir toplumdur. Farklı kimlik gruplarının bileşkesidir. Her kimlik grubu ayrı özellikler taşır.” demekle vurgulanmak istenen nedir? Ayrıca metinde “Hiçbir kimlik grubu gerek halk kesimi olarak, gerekse seçmen olarak yüzde 50’den fazla bir sosyolojik güce sahip değildir. Hepsinin sosyal tabanı yüzde ellinin altındadır.” denilmektedir. Bu ifade ile kimlik siyaseti ve oy oranı arasında ilişki kurulmaya çalışılmıştır.
Neye dayandığı belli olmadan yapılan bir yorumla alenen ayrımcılık yapılarak ülkemizin birleştirici gücü olan Milli birlik kavramı zedelenmiştir. Bu dil sakıncalıdır, bu dil bölücüdür, bu dil ayrıştırıcıdır. Türkiyeli diyerek şirin gözükmeye çalıştığınız, aslında bir arada yaşamak yerine sadece oylarına talip olduğunuz bölücü siyasi akımlar, siz yüz verdikçe astar isteyecektir.
TÜRK’ÜM DEMEKTEN ÖZELLİKLE KAÇINAN İKTİDAR, SİYASAL OLARAK ADI OLMAYAN “TEK MİLLET” SÖYLEMİNİ BİLİNÇLİ OLARAK KULLANMAKTADIR
Eğer millet kavramını tartışmaya açarsanız, arkasından sırayla dil ve coğrafya konuları gelecek. Kendilerine sahte aidiyetler yaratacaklar. Dilimizi, Türkçemizi tartışmaya açmak isteyecekler. Vatandaşlarımız arasında ırk, dil, din, cinsiyet ayrımı yapmaksızın aynı topraklarda bir arada yaşamamız Milli Devlet olmamızın gereğidir. Tek Bayrak altında birleşiyor olmamız da bunun doğal tezahürüdür. Ancak 2002’den beri Türk’üm demekten özellikle kaçınan İktidar, Siyasal olarak adı olmayan “tek millet” söylemini bilinçli olarak kullanmaktadır.
BEŞTEPE, MİLLİYETSİZ TEK MİLLET TEZİNE, SAHTE SOSYOLOJİK-POLİTİK MEŞRULUK KAZANDIRMAYA ÇALIŞMAKTADIR
Bugün ise geldikleri aşamada artık Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu eli ile Türk Milleti yerine Türkiye Toplumu ifadesi resmi devlet belgelerine bilinçli olarak sokulmuştur. Türkiye toplumunda hiçbir kimlik grubunun yüzde 50’den daha büyük olmadığı ifade edilmiştir. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin neden Türk Milleti, Türk devleti, Türk bayrağı ve Türk vatanı diyemediği ortaya çıkmıştır. Beştepe, milliyetsiz tek millet tezine, sahte sosyolojik-politik meşruluk kazandırmaya çalışmaktadır.
Bu tarihsel inkarın, ortasında Türkiye Cumhuriyeti’ni simgeleyen güneş ve hepsi birbirinin devamı olan 16 Türk devletini temsilen 16 yıldız bulunan forsa sahip Cumhurbaşkanlığı eliyle yapılması utanç vericidir.
“İktidarı aslında biz yönetiyoruz” diyen MHP’ye sesleniyorum.
TC ibaresi devlet kurumlarından ve belediyelerden kaldırılmıştır. Sadece ve sadece 2019 Mart’ında yapılan seçimlerden sonra Millet İttifakı’nın kazandığı belediyelerde tekrar TC ibaresi konuldu. Hani Andımızı geri getirecektiler? Andımız geri geldi mi? Hayır. Andımız okunuyor mu? Hayır.
Sayın Bahçeli 2 Mart 2014’te bir ifadede bulunmuştu. İfadeyi buradan okumak istiyorum. “Erdoğan’ın karşısına ’Ne Mutlu Türküm Diyene’ yazmazsam, okula giden çocuklara, evinin önünde Andımız’ı okutmazsam, bunların alayının hesabını sormazsam namerdim”
Değerli basın mensupları,
Şimdi kalkmış diyorlar ki; sosyolojik istikrar ancak toplumu oluşturan farklı kimliklerin ve görüşlerin olduğu bir siyasal sistem içinde sağlanabilir.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, ülkemizin içinde bulunduğu bu zor dönemden çıkması için “memleket masası” önerisini getirdi. Neydi bu masanın amacı; ortak akılla tüm toplumun temsil edilmesiydi. Bu masa etrafında sorunların acilen dile getirilip çözüme kavuşturulması, tüm dünya yeniden şekilleniyorken ülkemiz için elzem bir ihtiyaçtır. 100. yılını kutlamaya hazırlanan bir ülkenin böyle bir fikre o kadar ihtiyacı vardı ki!
Milletimizin menfaatine olan tüm konuları reddettikleri gibi iktidar ve ortağı tarafından bu çözüm önerisi de henüz kabul görmedi. Buradan da anlaşılacağı gibi, Beştepe, ne toplumsal uzlaşıdan yana, ne de birlik bütünlükten yana. Çünkü iktidar ve ortağı; sorunlardan, ötekileştirme ve kutuplaşmadan besleniyor.
AK PARTİ ZİHNİYETİ, YENİ BİR ÇÖZÜM SÜRECİ İÇİN ISINMA TURLARI ATIYOR
Yıllardır yoksullukla mücadele etmek yerine yoksulluk üzerinden yönetmeyi tercih edenler şu gerçeği çok iyi görüyor: Herhangi bir erken seçimde ya da zamanında seçimde gittiklerinde koltuklarını, rantlarını ve imkanlarını kaybedecekler. Bu yüzden şeytanın bile aklına gelmeyen fikirlerini saçmaya devam ediyorlar. Türkiye toplumu da bu fikirlerden birisi. Vatansever herkese her türlü iftirayı atan, kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan etme gafletine düşen iktidar ve ortağı birlikte çıkış yolu arıyor.
Hiçbir pragmatik fikirden kaçınmayan, amaca giden yolda herşey mübahdır diyen Machiavellist AK Parti zihniyeti, yeni bir çözüm süreci için ısınma turları atıyor. Beştepe’nin kimlerden oluştuğu belli olmayan Kurulları, muhalefeti toplum mühendisliğiyle suçlarken dikkatli olsun.
Uyuşturucu baronu İranlı Naci Şerifi Zindaşti’nin avukatlığına soyunan Burhan Kuzu’nun da üyesi olduğu Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu bilsin ki, bu ucube sistem, tarihin çöplüğüne atılmaya mahkumdur.
Yerel seçimleri kazanmak uğruna Öcalan’ın kardeşini ekrana çıkaran, İmralı Canisinin mektubundan medet ummaktan bile çekinmeyen AK Parti Genel Başkanı Erdoğan ve ortağı anlaşılan bu sefer yeni bir çözüm sürecine bel bağlamışlar.
Değerli basın mensupları,
Hukuk Kurulu’nun açıklamasındaki dikkat çeken bir nokta da “Siyasi İstikrar” başlığı altında “Yüzde elliden fazla destek zorunluluğu sayısal meşruiyetin esasını oluşturur, sayısal meşruiyete ilişkin tüm tartışmaları ortadan kaldırır” denilmesidir.
Bununla daha önce zaman zaman tartışma konusu olan, hala da tartışılan yüzde 50+1 oranının gerekliliğine atıf yapılmaktadır. Bu konuda bizim de görüşümüz nettir. Biz yüzde 50+1’i savunuyoruz. Daha önce söylediğimiz gibi Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50+1’den yüzde 40’a dönük bir revizyon yapılmasının sistemi daha da ucube hale getireceğini düşünüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tümü ile reddediyor, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e dönüşün şart olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz. Biliyoruz ki AK Parti ve MHP’den oluşan Cumhur İttifakı, iktidarı ilk seçimde kaybedecek. Bunun en somut kanıtını görmek istiyorsanız İstanbul’a Ankara’ya, Adana’ya, Antalya’ya belediye seçimlerine bakın. Ne demişti AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan; İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder. Üç büyük şehri kaybeden hiçbir iktidarın iktidarda kalması mümkün olmamıştır.
Türkiye’yi bu hale getirmenin, bu duruma düşürmenin bedelini bu millet ödetecek sandık geldiğinde. O yüzden Türk milletine ihanet içerisinde olanlar, yakın zaman içerisinde bugün bölücü, yarın Türkiyeli dedikleri insanlarla seçim ittifakı kuracaklar.
O gün geldiğinde hem bize iftira atıp memleket masasını elinin tersiyle itenler, hem de yüzde 50 seçim barajı üzerine rapor hazırlayan Beştepe’nin ilgili kurumu geri vites yapacak, göreceksiniz. Görüşlerimizin ne kadar doğru olduğu ortaya çıktıktan sonra umarız her şey için çok geç olmaz.