Yıllar önce yapılan bir operasyonla organizasyon yapısı bir şekilde anlaşılmaya başlanan Adnan Oktar Suç Örgütü’nün son günlerde yeniden gündeme gelmesi ve mercek altına alınmasına 140Journos’un ‘Kedicikler’ belgeseli aracı oldu. Aslında yıllar önce de operasyon başlarken, Türkiye’de daha önce de olduğu gibi operasyonun sonunun suçla geleceği öngörülmemişti. Sonuçta Adnan Oktar, bazıları için şaşkınlık yaratan, bazıları için magazinel, bazıları için de dini bir karakterdi. Bu hayatın ya da değirmenin suyunun nereden geldiği ise daha ilginçti.
Adnan Oktar, çoğu insan için TV’de, ağır makyajlı, frapan ve dekolte kıyafetli kadınlarla “dini” mesajların yoğun olduğu sohbetler yaparken, birden çalan müzikle ortamın farklı bir ambiyansa büründüğü bir TV karakteriydi.
Sosyal medyada aramalarda, trendlerde halen canlı olduğu anlaşılan Adnan Oktar örgütünün varlığı kabul edilirken, birden 140Journos “Kedicikler” belgeseli geldi. Herkesin dikkatini yeniden çekti.
Herkesin aklında örgüte dair çok soru vardı: Biri ise öne çıkıyordu. Son günlerin en önemli magazin gündemlerinden birinin de temeli olan; “Nereden geliyor bu değirmenin suyu?” ya da “Bu paranın kaynağı ne?”
Furkan Sezer, Adnan Oktar örgütünün para kaynaklarını canlı yayında anlattı. İlk dikkat çeken madde yurt dışından gelen bir kaynak olduğuydu.
İkinci kaynak, iyi okullardan mezun, iyi ailelere mensup örgüt üyelerinin de kurmuş olabileceği bir finansal ağ ile şirket kurulumları, bu şirketlerin aldığı krediler üzerinden banka ve yurt dışı şirketleri dolandırdıkları operasyonda görüldü.
En ilginci de hatta birçok kişi için de son dönemde söylenen bir gelir kaynağı daha vardı: Hukuk grubu gelir kaynağı.
Örgütün bir gelir kaynağı da Sezer’in bahsettiği şekilde örgüte girme şartlarında biri aslında. Örgüte girmek yani içeri çekilmek için özelliklerden biri “çok zengin olmak.”
Örgüte yönelik operasyonlarda günümüzde (2023 yılında) değeri 6 milyar olan taşınmaz, nakit para ve ziynete el konuldu. Yurt dışında ne kadar varlık olduğu ise bilinmiyor.