Farabi, “Arai Ehil Medinetülfazıla” adlı eserinde bir(başkanda) yöneticide bulunması gereken erdemleri şöyle sıralamıştır: “Organları tam olmalıdır, anlayışlı olmalıdır, belleği güçlü olmalıdır, akıllı ve ince görüşlü olmalıdır, güzel konuşur olmalıdır, öğrenmeye gönüllü olmalıdır, yiyeceğe içeceğe ve eğlenceye tutkun olmamalıdır, doğruluğu sevmeli ve yalancılıktan tiksinmelidir. Nefsini yüksek tutmalı ve kendisinden kuşkulandıracak şeylerden çekinmelidir, dindar olmalı ve dünya kaygılarında gözü bulunmamalıdır, adaletli olmalı ve kötülük yapmaktan çekinmelidir. İşinde ayak diremeli ve dilekli olmalıdır.”
Farabi bu erdemler tek kişide bulunmazsa, bir kaçı birinde, bir kaçı da ötekinde bulunursa o iki kişi başkan (yönetici) olur. Eğer bu erdemler üç kişide bulunursa o üç kişi başkan (yönetici) olur. Bu erdemler için çok kişi gerekiyorsa o kadar kişi başkan olur.
Ancak bir teşkilat, mensuplarının bilgi, yetenek ve zekâlarını kullanabildiği ölçüde yönetilebilir. Mensuplarının akıllarını küçümseyen, yeteneklerini yok sayan, zekâlarıyla alay eden anlayış yönetmez; güder. Amaçlar doğrultusunda insanların özelliklerini bir araya getirerek örgütleyen, insanlarını yüreklendiren ve onları motive edenler için başarısızlık gibi bir kavramdan söz edilemez.
Fenelon ise bir kral ya da yöneticinin nasıl bir tutum, tavır, algı ve davranış içinde olması gerektiğini şöyle ifade eder: “Kral halka her şeyi yapabilir ama yasalar da krala her şeyi yapabilir. Kralın iyilik yapmakta sınırsız bir gücü vardır ama kötülük etmek istedi mi, elleri bağlı olmalıdır. Yasalar ona halkları, en değerli hazine olarak emanet ederler, ama uyruklarına bir baba olmak şartıyla… Kralın başkalarından fazla varlığı olmamalı, yalnız zor görevini hafifletmek, ya da yasaları desteklemekle görevli adamı, halkta saygınlık uyandırmak için ne gerekli ise onu elinde bulundurmalı… Kralın öbür insanlardan daha zengin, daha keyfince yaşayan bir insan değil, daha akıllı, daha dürüst ve daha onurlu olması gerekir. Dışarıya karşı ordularının başında yurdunun koruyucusu, içeride ise, halkın daha iyi, daha uslu akıllı ve daha mutlu olmasını sağlayan bir yargıç durumundadır. Tanrılar onu kendisi için kral seçmiş değillerdir; halkın adamı olmak için kral olmuştur; Bütün dikkatini, bütün kaygılarını, bütün sevgisini halka vermek zorundadır. Kendini unuttuğu ve halkın yararına canını verdiği ölçüde krallığa layıktır.”
Machiavelli’yi, sonsuz bir vecd ve saygı ile içselleştiren siyasetçiler Farabi ve Fenelon söz konusu olduğunda anlama ve kavrama sıkıntısı çekmektedirler. Kuşkusuz insanlar “duymak istediklerini duyar; anlamak istediklerini de anlarlar” sözü boşuna söylenmemiştir. Yüz yıllardır Farabi ya da Fenelon gibilerin söylediklerine kulak tıkayanlar, süreç içerisinde kulaksız kalmak gibi bir kaderi yaşamak zorunda kalmışlardır. Artık zamanın anlamak zamanı olduğunu idrak etmek gerekmektedir. Hatta anlamak yetmez gereğini de yapmak zamanıdır! Belki de bu konu da yarın çok geç bile olabilir!