Türkiye Libya’da kötü gidişi tersine çevirmiş durumdadır. Meşru hükümete karşı ayaklanarak Trablusgarp’ı kuşatan Hafter güçleri Türkiye’nin müdahalesi sonrası geri püskürtülmüştür.
Emperyalist güçler adına vekâlet savaşı veren Hafter, ciddi biçimde sıkışmıştır. Moskova’da kardeş kanı dökülmesin diye yürütülen diplomasi sırasında ateşkesi imzalamak için önce bir gün izin isteyen mağrur Hafter sonra imza atmaktan vaz geçerek Moskova’yı terk etmişti. İşte o Hafter şimdi mağdur ve başa öne eğik bir biçimde ateşkes ilan edilmesi için yalvarıyor.
Ülkelerin pozisyonu!
Ateşkes teklifi reddedilen Hafter soluğu Mısır’da alıyor, sesi de İsrail’den geliyor. Hafter’in sözde hükümetinin Başbakan Yardımcısı Abdel Salam Al Badri, İsrail medyasına ve Netanyahu’ya gönderdiği mektupta “İsrail ile hiçbir zaman düşman olmadık ve hiçbir zaman da olmayacağız. Tel Aviv’den destek talebimiz var.” diyor. Bu sözler durumun vahametini özetler niteliktedir.
Libya’da Hafter’in bozguna uğramasında en fazla rahatsız olan Yunanistan/Kıbrıs Rum Kesimiyle birlikte Birleşik Arap Emirlikleri, PYD/PKK’dır. İsrail, Rusya, Mısır ve Fransa ise durumu hala Hafter lehine çevirmek için uğraşıyor.
Rum ve Yunanlıların durumu anlaşılırdır. Ancak Türkiye ve Osmanlı düşmanlığında kinini din yapan ülke BAE’dir. Dinini, şuurunu, tarihini, aklını petrodoların başından aldığı bu ülkenin sefil yönetimi bölgede Türkiye aleyhine her gelişmenin en önemli failidir.
Birleşik Arap Emirlikleri; Libya’da Mısır ve Suudlarla birlikte Hafter’in, Suriye’de Şam rejiminin, Türkiye’de FETÖ’nün ve PKK’nın bir numaralı destekçisidir. Rus’ların paralı lejyonerleri olan Wagner’in finansörü de BAE’dir. Somali’de de Türk üssünün kapatılması için olağanüstü faaliyet içindeki bir ülkedir. Bu küçük ülke boynundan büyük işlere kalkışıyor. ABD ve AB’de Türkiye aleyhine bazı siyasetçileri ve lobileri harekete geçiriyor.
Libya’yla uzun bir sınırı olan Mısır’daki Sisi yönetiminin de Libya’daki Türkiye etkisinden ciddi kaygılar duyduğu biliniyor. Türkiye’nin askeri nüfuzunu Libya’da sürekli kılma ihtimalinin, Kahire’de alarm zillerinin çalmasına yol açtığını cümle âlem bilmektedir.
Rusya’ya dikkat!
Libya ordusu başkentini kuşatmadan kurtardıktan sonra Terhune, Beli Velid’i ele geçirdi. Stratejik Vatiyye Üssü’nü üssünü de Hafter’den geri aldı.
Ancak Kaddafi’nin de memleketi olan Sirte henüz düşmüş değil. Sirte tarihi olarak Trablus bölgesine aittir. Doğu ve Batı Libya’nın ortasında bulunmaktadır. Libya petrol ihracatının %60’ının gerçekleştirildiği “Petrol Hilali” bölgesi için kalkan görevi üstlenen Sirte’yi Hafter güçlerinin vermemek için var gücüyle direnmeleri söz konusudur. Libya’nın birliği ve bütünlüğü Sirte’nin Trablus hükümetinin eline geçmesine bağlıdır.
Rusya’nın Sirte kentini stratejik bir önem atfettiği biliniyor. Sirte, Cufra Hava Üssü’nün kuzeyinde yer almaktadır. Rusya’nın Cufra’ya Wagner paralı askerlerinin yanı sıra 14 adet Mig-29 ve Su-24 savaş uçağı konuşlandırdığı biliniyor.
Rusya’nın Cufra’yı Suriye’deki Hımeymim hava üssü gibi kullanmak istediği anlaşılıyor. Rusya, Sirte’nin Hafter’in elinde tutulması halinde stratejik bir deniz üssü kazanmış, NATO’ya karşı avantajlı duruma gelmiş olacaktır. Bu nedenle Rusya’nın Sirte’nin “kırmızı çizgi olduğu” yönünde açıklamaları var.
Libya’daki gayri resmi müttefiki Hafter’in yenilgisi üzerine Rusya Dış İşleri Bakanı’nın acilen Ankara’yı ziyaret etmesi nedensiz değildi.
ABD Avrupa ve Afrika Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Jeff Harrigian da, Rusya’nın bölgede atması muhtemel adımlarına işaret etti: “Rusya, Libya’da kıyılardaki üsleri ele geçirirse bir sonraki adımı uzun menzilli Geçişe Kapatma ve hava savunma sistemlerini oraya yerleştirmek olacaktır. O gün geldiğinde, Avrupa’nın güney kanadı için büyük bir güvenlik kaygısı söz konusu olacaktır” açıklamasını yaptı.
Libya’da durum hem riskli hem de karmaşıktır.