TBMM’nin başkanı İsmail Kahraman bir konuştu pir konuştu. İçinden geldiği, inandığı ve ideal edindiği gibi söyledi diyeceklerini. En azından birileri gibi takiye yapmadı ve dedi ki, “Yeni Anayasada laiklik tarifi olmamalıdır… Bir İslam ülkesiyiz. Bu nedenle dindar bir Anayasa yapmalıyız”. Üstelik bu sözleri adı “Yeni Anayasa Yeni Türkiye” olan bir sempozyumda yaptı.
AKP’nin laiklik savunusu!
Kahraman, sözlerini “tek parti olarak AKP’nin “Yeni Anayasa” yapıcılarının kulağına kar suyu kaçırmış oldu. Nitekim AKP kurmayları dört bir yandan açıklama yaptılar. Kahraman’ın önerdiği ve içinde laiklik tarif olmayan dindar anayasa için şunları söylediler:
- Mehmet Ali Şahin: “Anayasada laiklik olmamalıdır” sözlerine katılmıyoruz!
- Mustafa Şentop: “Bizim hazırlayacağımız anayasa metninde laiklik ilkesi korunacak. Bu konuda hiçbir tartışma yürütmedik”.
- Ömer Çelik: “Laikliği bir toplumsa hakemlik kurumu, bir toplumsal barış kurumu olarak görüyoruz… Dini anayasa ya da din dışı anayasa diye bir kavram olamaz”.
- Cemil Çiçek: “Sözleri partiyi bağlamaz, açıkladıkları kişisel görüşleridir”.
Özü itibarıyla laiklik her türlü inancın teminatıdır. Din ve vicdan özgürlüğü her şeyden önce laiklikle ilişkilidir. Laiklik inançlar, cinsiyetler, mezhepler, ideolojiler ve etnisiteler karşısında devletin kör olmasını öngörür. Kimin kim olduğu, neye inandığı ya da nasıl ibadet ettiği ile değil laik devlet vatandaşların ne yaptığıyla ilgilenir.
Laikliğin olmadığı, bir dinin ya da mezhebin hâkimiyeti altındaki devlette diğer mezhep, inanç ya da inançsızlar dışlanırlar. Mezhep ya da din çatışmaları bu tür ortamların ürünüdür.
Demokratik devletler dört önemli sütun üzerinden yükselir. Bunlar “Demokrasi, laiklik, sosyal ve hukuk devleti” sütunlarıdır. Bunlardan birisinin eksikliği devleti demokratik hukuk devleti olmaktan çıkarır.
Dinin, laikliğin ya da demokrasinin araçsallaştırılması tehlikesi her zaman vardır. Bunun yolu tanımlardan ve sınırların çizilmesinden değil zihniyetlerden geçer. AKP iktidarının karşıtlıkları, gerilimleri, kamplaşmaları ve cepheleşmeleri siyaset üslubu olarak benimsemesi gibi onun karşısında olanlar da laikliği benzer biçimde çığırından çıkarabilirler.
AKP, Yeni Anayasasını yazarken Meclis Başkanının laiklikle ilgili konuşması çok faydalı olmuştur. Hiç olmazsa AKP cedit Anayasasını yazarken daha dikkatli olur.
Ucu açık, içi boş, çerçevesi belirsiz kavramlar!
AKP Yeni Anayasa tartışmaları sırasında ‘eski eskide kaldı’ diyerek kırmızıçizgisi olmayan, sınırsız, sinirsiz ve dengesiz bir yeni anayasa yazımına girişmiştir.
“Yeni Anayasa”, “Yeni Türkiye”, “Başkanlık Sistemi” gibi ucu açık, içi boş, çerçevesi belirsiz kavramlar eskiye ait ne varsa hepsini mahkûm etmektedir. Bugünün güçlüleri Yeni Anayasalarını var etmek için geçmişin anayasal birikimin yok etmek gibi bir tutum belirlemiştir.
“Yeni Türkiye” için “Yeni Anayasa” yaklaşımıyla her şeyi tartışmaya açanlar eninde sonunda her şeylerini kaybedeceklerdir.
Yeni Anayasayı üzerinde her türlü tasarrufun yapılabileceği bir kadavra gibi görmek tarihe ve kurucu iradeye karşı yapılmış bir saldırıdır.
AKP, %49.5’luk halk desteğinin kendisine “Yeni Anayasa”yı tek başına yapmak hakkını verdiğini düşünüyor. AKP, tek başına yapacağı anayasayı bir de halkın onayından geçirirse sorunun ve tartışmaların biteceğini düşünüyor. Tabi ki yanılıyor!
İktidar partisinin dışındaki partilerin katılımı olmadan yapılacak bir “Yeni Anayasa”nın halktan alacağı destek ne olursa olsun her zaman bir meşruiyet tartışmasına sebep olacaktır. Nitekim 82 Anayasası, halktan %92’lik destek almasına rağmen hala halkın değil darbecilerin anayasası olarak nitelendirilmektedir.
Yeni Anayasa çalışmalarında dananın kuyruğunu “Türk Milleti”, vatandaşlık, üniter yapı ve milli devlet kavramları koparacaktır. Umulur ki laiklik konusundaki hassasiyet ve tepkiler iktidarın gözünü açmış olsun!