Yusuf Dülger
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Doğu’nun Hastalığı

Doğu’nun Hastalığı

0
Paylaş

Türkiye dahil Müslüman ülkeler dünyanın doğusundadır, hepsi çok yönlü hastadır. Osmanlı’nın yıkılışından sonra Türkiye bir kahramanın öncülüğüyle iyileşmeye başlamıştı ama doğu virüsü taşıyanlar bizim beyin ve bedenlerimizi zehirlemeye başladılar. Doğu’nun hastalığı çok yönlüdür. İlkellikten köleliğe, tembellikten riyakârlığa, vebadan saraya kadar hepsi var.

Güneşin doğduğu yöne doğu deriz. Türkiye dahil Müslüman ülkeler dünyanın doğusundadır, hepsi çok yönlü hastadır. Hristiyan olan batı ülkelerinde de hastalıklar var ama doğulular kadar hasta ve yatalak ve değil. Osmanlı’nın yıkılışından sonra Türkiye bir kahramanın öncülüğüyle iyileşmeye başlamıştı ama doğu virüsü taşıyanlar bizim beyin ve bedenlerimizi zehirlemeye başladılar.

Doğu’nun hastalığı çok yönlüdür. İlkellikten köleliğe, tembellikten riyakârlığa, vebadan saraya kadar hepsi var. Bunlara girmeyeceğim. Yazımı bütünüyle Pakistan’ın büyük düşünür ve şairi Muhammed İkbal’in (1877-1938) şiir ve sözlerine bırakıyorum. Çünkü İkbal hastalıkları ve tedavi yollarını çok güzel belirtiyor. Burada sadece şunu belirteyim ki, Pakistanlı İkbal Mustafa Kemal’in hakkını teslim ederken Türkiyeli ekmeksizler bunu yapmıyor, durmadan Atatürk’e saldırıyor, cellatlarına uşaklık yapıyorlar.

 ***

ŞİKÂYET

Senin kulağın eski melodiye alışıktır

 Kalbin ise çağımızın hengâmelerinden uzaktır.

 Bahçe sakinleri çiçekler ile ilgili masalını dinlemiyor

 Bu meclistekiler senin eskimiş sözlerini dinlemiyor.

 O eski meclis yeniden ayağa kalkamaz

Gecenin karanlığı bir tek mumla giderilemez.

“Haydi, dünyanın yoksullarını uyandırın

Varlıklıların saray, kapı ve duvarlarını sallayın.

Kölelerin kanını güven verici sözlerle ısıtın

Güçsüz serçeyi kartal ile çarpıştırın.

Halk iktidarı dönemi başlıyor

Eski olan her izi siliverin

Çiftçinin rızkını bulamadığı tarlanın

Her buğday tanesini yakıp yıkın.

Sen ki Batı’ya köle olmayı kabul ettin

Ben Batı’dan değil senden şikâyetçiyim.”[1]

***

HÜR İNSAN

Hür insan “Latehaf/Korkma” ayetini virt edindiği için daima kuvvetlidir ve sarsılmaz. Hür insan Yere öyle kuvvetli basar ki, onun yanışından yolun nabzı fırlayacakmış gibi çırpınır. Biz işlerimizi zan ve tahmin ile yürütürüz. O, sadece iş yapar, çok az konuşur.”[2]

 ***

MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA HİTAP

Bizim aslımız, rengi uçmuş bir kıvılcım iken O’nun bir bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan güneş haline geldik. Şimdi ise okumuz ve yayımız koltuğumuzda, avlarımız bizi öldürdü. Atın nereye kadar giderse oraya atla düşünme. Biz bu meydanda nice kereler tedbir yüzünden mat olduk. Tuzak kurmadan nice avlar avlayıp terkimize asmıştık. Şimdi ise okumuz ve yayımız koltuğumuzda, avlarımız bizi öldürdü.

 Bak bütün Şark ne halde;

 Külü göğe savrulmuş.

 Boğulmuş bir inilti;

 Susuyor eseri yok.

 Bu kaybolmuş bir feryat

 Bu toprakta her zerre bir muztarib nazardır.

 Hindistan’dan isyan et,

Semerkant’tan, Irak’tan tuğyan et.

Bir hayat göster canlan!

Uyan derin uykudan!

Derin uykudan uyan!

Derin Uykudan uyan!”[3]

 

 


[1]Muhammed İkbal, Doğudan Esintiler (Çeviri Ahmet Asrar), 78, 120, 201. Düşünce Yayını, İstanbul 1981

[2] Muhammed İkbal, Yolcu, Ey Şark Kavimleri, Kölelik (Çeviri Ali Nihat Tarlan), s. 85,87. Eser Yayını, İstanbul 1976

[3] Muhammed İkbal, Şarktan Haber ve Zebûr-u Acem (Çeviri Ali Nihat Tarlan), İş Bankası Yayını, İstanbul 1971

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!