Bu makale, Türkiye’nin terörle mücadele stratejisindeki temel bir açığı, operasyonel başarı ile hukuki mevzuat arasındaki uyumsuzluk üzerinden analiz etmektedir. Yazara göre kolluk kuvvetleri sahada etkili olsa da, mevcut ceza hukuku sadece somut şiddet eylemlerine odaklandığı için radikalleşme aşamasındaki tehditleri engelleyememektedir. Türkiye ve Avrupa’daki hukuki yaklaşımlar kıyaslanarak, Avrupa’nın ideolojik aidiyeti ve propagandayı önleyici hukuk kapsamında ağır şekilde cezalandırdığı vurgulanmaktadır. Türkiye’de ise terör örgütü üyelerinin “henüz eylem yapmadıkları” gerekçesiyle serbest bırakılmasının, bu kişilerin yeniden şiddete başvurmasına zemin hazırladığı ifade edilmektedir. Nihai çözüm olarak, terörün henüz fikir aşamasındayken durdurulabilmesi için hukuki sistemin bir mücadele doktrinine dönüştürülmesi gerektiği savunulmaktadır.
Türkiye’nin Radikalleşme Açığı ve Avrupa Gerçeği
Yalova’da yaşanan çatışma bir asayiş olayı değildir.
Türkiye’de terörle mücadelenin operasyonel olarak sahada ilerlediğini ancak hukukta geride kaldığını ilan eden bir kırılma anıdır.
Üç polis şehit oldu.
Ve bugün artık şu sorudan kaçamayız:
Bu insanlar neden hâlâ aramızdaydı?
TERÖR ARTIK SADECE GELMİYOR, TÜRKİYE’DE ÜRETİLİYOR
IŞİD’in binlerce kilometre öteden gelip Türkiye’de eylem yapması bilinen bir vakıadır.
Ancak binlerce kilometre uzaktan gelip Türkiye’de vatandaş devşirmesi, onları kendi ülkelerine karşı terörist hâline getirmesi çok daha ağır bir aşamaya geçildiğini göstermektedir.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın “teröristlerin Türk vatandaşı olduğu” yönündeki açıklaması bir ayrıntı değil, alarmdır.
Bu tespit, Türkiye’nin artık yalnızca bir eylem sahası değil; aynı zamanda insan kaynağı sahası olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.
Dijital yayınlar, sosyal medya, kapalı sohbet ağları üzerinden radikal ideoloji yayılmakta ve karşılık bulmaktadır.
Terör artık sadece silahla değil, fikirle ilerlemektedir.
SORUN GÜVENLİKTE DEĞİL, HUKUK MİMARİSİNDE
Bugün yaşananlar bir kolluk zafiyeti değildir.
Polis görevini yapmaktadır.
Sorun, Türkiye’de terörle mücadele hukukunun hâlâ eylem sonrası çalışmasıdır.
Mevcut sistem fiilen şunu söyler:
🔻“Somut şiddet yoksa, ağır ceza da yok.”
Bu nedenle:
🔻Terör örgütü üyeliğinden yakalananlar
🔻Aylarca tutuklu kalıp
🔻Tahliye edilmekte
Ve yeniden sahaya dönmektedir
Yalova’da üç polisi şehit eden IŞİD’lilerin ikisinin, daha önce 7 ay tutuklu kalıp serbest bırakılmış olması bunun açık kanıtıdır.[1]
Ocak 2024’te Sarıyer Santa Maria Kilisesi’ne saldırı planlayan IŞİD’lilerin tahliye edilmesi ve uluslararası koruma alması da aynı hukuki boşluğun sonucudur.)

Bu bir istisna değil, sistematik bir sonuçtur.
TÜRKİYE’DE HUKUK NASIL ÇALIŞIYOR?
Türkiye’de mahkeme şu sorulara odaklanır:
🔻Tetiği kim çekti?
🔻Bombayı kim patlattı?
🔻Somut eylem kime ait?
🔻Eğer bireysel fiil–netice bağı net kurulamazsa,
örgüt içindeki rol ve aidiyet ikincil görülür.
Bu yaklaşım, terörün kolektif doğasını göz ardı eder.
Sonuç:
🔻Katliam olur
🔻Hücre dağılır
🔻Ama yok olmaz
AVRUPA’DA (İNGİLTERE – FRANSA – ALMANYA) HUKUK NASIL ÇALIŞIYOR?
Avrupa’da terör hukuku önleyici ceza hukuku mantığıyla işler.
Temel soru şudur:
🔴“Bu kişi ne yaptı?” değil,
🔴”Bu yapı içinde miydi?”
🔴Bu nedenle şu fiiller bağımsız ağır suçtur:
🔴Terör örgütüne üyelik
🔴Propaganda yapmak
🔴Yayın, dergi, dijital içerik taşımak
🔴İdeolojik aidiyet ve meşrulaştırma
Şiddet şart değildir.
Niyet ve aidiyet yeterlidir.
İngiltere’de yalnızca IŞİD dergisi taşımak,
“henüz kimseye zarar verilmemiş” olsa bile
10 yıla kadar hapis cezası ile sonuçlanabilir.
Avrupa hukukunun kabulü nettir:
Devlet, terörü beklemez; önler.
Terör fikir aşamasında durdurulmazsa, silah aşamasında geç kalınır.
KARŞILAŞTIRMA
Türkiye:
🔻“Eylem var mı?”
Avrupa:
🔻“Tehdit var mı?”
Bu fark yüzünden:
Avrupa’da hücre dağılmadan yok edilir
Türkiye’de hücre dağılır ama yeniden kurulur
Atatürk Havalimanı’nda 45 kişi öldü.
Ama bireysel fail–eylem bağı kurulamayan sanıklar tahliye edildi.
Avrupa’da bu kişiler:
🔻Örgüt üyeliği
🔻Hücre içi rol
🔻İdeolojik bağ
nedeniyle uzun süreli hapis alırdı.
Türkiye’de ise “henüz yapmadı” denilerek salındılar.
Sonra yaptılar.
TÜRKİYE’NİN YUMUŞAK KARNI: RADİKALLEŞME
Bugün birkaç terörist etkisiz hâle getiriliyor.
Peki aynı gün:
🔻Kaç genç dijital propaganda ile kazanıldı?
🔻Kaçı “henüz eylem yapmadığı” için hukuken görünmez?
🔻Kaçı yarının hücresini oluşturuyor?
Bu soruların cevabı bilinmiyor.
Çünkü hukuk o aşamaya bakmıyor.
ÇÖZÜM: HUKUKA DAYALI RADİKALLEŞMEYLE MÜCADELE DOKTRİNİ
İhtiyaç olan şey daha fazla operasyon değildir.
İhtiyaç olan şey:
🔻Terör propagandasını ifade özgürlüğü zırhından çıkarmak
🔻Radikal ideolojiyi somut tehlike suçu olarak tanımlamak
🔻Kolluk–istihbarat–yargı arasında ortak tehdit dili kurmak
🔻Hukuku, tehdidin başladığı yere çekmek
Çünkü:
Terör eylemden önce durdurulmazsa, geç kalınır.
SONUÇ
Türkiye’de terörle mücadele sahada sertleşti,
ama hukukta hâlâ yumuşak kaldı.
Bu boşluk kapanmadıkça:
Tahliyeler konuşulacak
Aynı isimler dosyalarda dönecek
Bedeli yine sahadaki insanlar ödeyecek
Bu mesele güvenlik değil,
hukuk meselesidir.
Ve çözüm de yine hukuktadır.
Hukuk, tehdidi eylemden sonra tanırsa; adalet, her zaman geç kalır.
[1] https://x.c
om/i/status/2005701188776509817